Pİ GÜNÜ, NE İŞE YARIYOR Kİ...

Barış Aygener 23/03/2017 - 14:09:01

 

 

Her geçen gün belirli gün ve haftalar listesi alabildiğine genişliyor. Sosyal yaşam alanlarında görünür olan sevgililer gününden babalar gününe kadar kutlanan günleri bir yana bırakıp okullarda kutlananlara bir göz attığımızda, Mol Günü’nden Tiyatro Günü’ne, Tarih Günü’nden Felsefe Günü’ne ne kadar da özel günümüz var artık.

 

Bu günlerden biri de Pi Günü. Pi Günü, 1988 yılından itibaren, her yıl 14 Mart’ta tüm dünyada ve ülkemizde kutlanıyor. Geçen hafta kutlandık Pİ Günü’nü. Bin bir emekle hazırlanılan; öğretmen ve öğrencilerin özverili çabalarıyla dolan rengarenk panolar, nereye bakarsak bakalım sembolüyle karşılaştığımız pi dolu koridorlar, pi sembollü yenen kurabiyeler, kesilen pi sembollü pastalar, virgülden sonraki sayıların en fazla kim tarafından ezberlendiğini ortaya çıkaran yarışmalar, oynanan oyunlar, sayının ne anlam ifade ettiğini arayan okul içi röportajlar ve daha niceleri... Sizin anlayacağız; o gün pi görüp, pi yiyip, pi tadıyoruz. Tamam ama Pi Günü, acaba, çocuk ve gençlerimize özelde matematiksel düşünme genelde ise bilimsel tutum ve düşünme becerileri kazandırma noktasında bir öğrenme fırsatına dönüşüyor mu? Birçok ulusal ve uluslararası sınav analizleri, çocuk ve gençlerimize söz konusu becerileri kazandıramadığımıza ilişkin istatistiki sonuçlarla dolu.

 

Matematiğin bilimin doğasını anlamadaki, bilimsel tutum ve düşünme becerilerini edinmedeki rolü hakkında neler söylense azdır. Bunları düşünürken, Doğan Cüceloğlu’nun Ahmet Dervişoğlu ile gerçekleştirdiği, Derviş’in Aklı adını verdiği sohbetlerde altını çizdiğim satırlar geldi aklıma.

 

“Matematik aklın saf dili” diyor ve ekliyor Doğan Cüceloğlu, “Aklın rahat çalışabilmesi için, kavramları, olayları, kolaylıkla süreçleyebilmesi için, matematikle haşır neşir olması lazım. Matematik içinde düşünebilen biri, aklın işleyişini ifade edebilme, ilişkilerini gösterebilme, miktarları ve ilişkileri söyleyebilme imkânına kavuşmuş olur.”

 

Bu sözler üzerine Ahmet Dervişoğlu, matematiğin analitik düşünme becerisinin edinilmesindeki rolünü vurgulayarak şöyle diyor: “Analitik düşüncenin analiz tarafı bir olaya etki eden parametreleri ve onların ağırlığını belirleyebilme yeteneğidir. 10 parametre varsa sekizini belirleyebilenin derinliği 8/10 yani 80/100’dür derin sayılabilir bir kişidir; fakat sadece ikisini belirleyebiliyorsa derinliği 20/100’dür sığ bir kişidir. Diyelim ki başım ağrıyor; buna etki eden parametreler nelerdir? Bugün hava lodos, lodosta başım ağrır birinci parametre. Ağır bir şey yedim, o da başımı ağrıtır ikinci parametre. Kötü bir haber aldım, bu da bende baş ağrısı yapar üçüncü parametre; bir yakınımla tartıştım dördüncü parametre. Diyelim ki bir kişi beş parametrenin dördünü belirledi; derinliği 80/100 iyi; fakat diyelim ki başka kişi, “Bugün benim başım ağrıyor, herhalde bana nazar değdi.” Bu kişinin derinliği kaç? Sıfır. “

 

Birçok boyutu olan analitik düşünme becerisi gerek meslek yaşamında başarılı olmada gerekse gündelik yaşamda karşılaşılan sorunları çözmede kişiyi çok güçlü kılıyor. Farkları fark etme, benzerlikleri genelleme, işin özüne inme, farklı çözüm yollarını deneme, bilinenlerden bilinmeyene gitme, sınanabilir olmanın değerini kavrama, sorun çözme yeteneğini kazandıran matematik, düşünceyi geliştiren önemli araçlardan biri.

 

Ülkemiz için ne kadar değerli bu bilimsel tutum ve düşünme becerilerinin kazandırılması, değil mi? Eğitimin öncelikli hedefi, dile getirmeye çalıştığım, beceri setlerini öğrencilere kazandırmak değilse nedir? Bu becerilerin kazandırılması kariyer planı ne ve nasıl olursa olsun tüm öğrencilerimiz için çok değerli. Matematik, bir ressam, bir mühendis, bir edebiyatçı, bir felsefeci, bir politikacı, bir asker için de çok değerli.

 

Ne yazık ki ülkemizde matematik, bu beceri setinin kazanılmasının kritik değerinden değil öğrencileri hayâlini kurdukları mesleklere taşımasındaki işlevinden, yani araçsal konumundan dolayı, önemseniyor. Bu önemin derecesi de bir koşulda artıyor:  En kolay yoldan güç ve para getirecek olan mesleklere taşıma rolüyle.

 

Sonuç ne mi diye soruyorsunuz? Burçlardan mizaç ve kişilik analizleri çıkarabiliyoruz, tarot ve kahve fallarından geleceğimizi tasarlayabiliyoruz, özlü sözlerle hedef belirleyip sloganlarla yaşam felsefesi geliştirebiliyoruz, her şeyi biliyoruz zaten. Bu hale gelmiş bir toplumu da kandırmak, sömürmek ve aldatmak için fazla çabaya gerek kalmıyor.