Kasım Süleymani Suikastı, ABD-İran Gerilimi ve Psikolojik Savaş Metodu

Erhan Ayaz 07/01/2020 - 07:46:54

2019 yılının küresel siyaset açısından arzu edilir sonuçları 2020’ye miras bırakmadığı üzerine değerlendirmeler yapılırken yeni yılın ilk günlerinde mazisi çok eski bir sorun yeniden küresel gündemin asıl meselesi oldu. Malumunuz ABD başta İran halkı olmak üzere bölgedeki Şii Hilali olarak tabir edilen topraklarda yaşayan nüfus için çok büyük bir kahraman olan, İran iç ve dış siyasetinde karar alıcı noktalardaki en önemli isimlerden biri, 1979 İran İslam Devrimi sonrasında kurulan Devrim Muhafızları’nın en önemli askeri operasyonlarından sorumlu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi Bağdat Havalimanı yakınlarında düzenlediği saldırı ile öldürdü. Devrim Muhafızları sadece askeri bir güç olmamakla aynı zamanda çok büyük bir ekonomik güçtür. Kısaca rejimin ana omurgasında çok önemli yeri olan bir yapıdır. 
 
Devrim Muhafızları bölge için de çok önemli bir yapıdır ki İran’ın kendi hakimiyet alanının oluşmasındaki en önemli aygıtı olarak tasvir etmek doğru olacaktır. Orta Doğu’yu ilgilendiren IŞID ile savaş, Suriye’deki mezhebi ayrışma, Lübnan Hizbullah’ı üzerindeki etki, Irak iç siyasetindeki rolü, Yemen’de süregelen vekalet savaşındaki stratejik adımları, Suudi Arabistan ile yaşanan gelirim ve Suudi petrol şirketleri üzerindeki operasyonları (Aramco Saldırısı, 2019) ve son olarak da İsrail-İran gerilimindeki konular bizi hep aynı adrese yönlendiriyor. Tabi aslında yukarıda tasvir etmeye çalıştığım konuların genel başlığı ise üzerine nice tezler ve kitaplar yazılan İran Dış Politikası ve Orta Doğu’daki Şii-Sünni ihtilafıdır. Tabi konuyu bir yerel gazetedeki köşeye sığdırmanın imkansızlığını hatırlatarak Kasım Süleymani’nin hangi siyasi atmosferde öldürüldüğünü özetlemek istedim. 
 
Yukarıda bahsettiğim konuları kuşkusuz bu suikastı düzenlemeden önce ABD’deki karar alıcılar da değerlendirmiştir. ABD devlet aklı tek bir nedenle bölgesel açıdan çok zor olan bu suikast kararını almamıştır.  İlk etapta yapılacak bir analizle son yıllarda ABD’nin bölgede gerçekleştirdiği operasyonlara baktığımızda ki IŞID lideri Baghdadi’nin öldürülmesi ile Kasım Süleymani suikastı aslında ABD’nin bölgeye verdiği çok net bir mesajı içeriyor: bu coğrafyanın hakimi benim. 
 
Kasım Süleymani’nin sembolize ettiği rejime ve değerlere verilmiş net bir mesajdır bu suikast. İran’ın tüm bölgede hakim etmeğe çalıştığı nüfus siyasetine yönelik de çok net bir tavırdır. Süleymani’nin öldürülmesi aynı zamanda psikolojik savaş metotları üzerinden okunması gereken bir durumdur. İran’ın tüm bölgesel amaçlarının pratikteki uygulayıcısı, rejimin cisimleşmiş halini ortadan kaldırmak ABD açısından İran rejiminin gururunu kırmak amaçlı bir psikoljik harp metodu olarak kullanılacaktır. Operasyon sonrasında Trump’ın attığı tweetleri de bu analizi doğrular nitelikte algı yönetimi çabaları açısından değerlendirmek mümkündür. 
 
Dış politika maalesef dünya tarihi boyunca hamlelerin kurallar dışında uygulandığı bir mecra olmuştur. Günümüz küresel meseleleri de bu geleneğe uygun şekilde gelişmektedir ve ne yazık ki en acı şekilde etkilenen Orta Doğu halkları olmaktadır. Kasım Süleymani suikastı bölge için adeta bir kırılma noktası olabilecek potansiyele sahip bir olaydır. İran’ın nükleer geliştirme programından tutun da Afganistan’dan Fas’a kadar tüm bölgeyi etkileyebilecek gelişmelere gebe bir durumla karşı karşıyayız. 
 
Bir de işin ABD iç siyasetini ilgilendiren boyutu var ki orası da aslında cilt cilt kitap olur. Başkan Trump’un azledilme süreci, önümüzdeki Başkanlık seçimleri, kurumların birbirleriyle rekabeti gibi konular ve aslında demokrasinin hem batıda hem de doğuda içine düştüğü bu karmaşık, kuralsız dönemi. Özetle yeni yıl yine hiç hoş başlamadı.