“Helal anlamının yozlaştırılması”

Erdil Ünsal 16/07/2021 - 09:19:46

İnsanlığın yaşam koşullarını düzenleyen siyasetin kirlenmesi siyaset olgusunun insanlığın menfaatine adil uygulanmamasına bağlamak yanlış olmaz. Burada, dini vecibelerin sulandırılması ya da siyasi menfaatlerin baskın ve etkin olmasının rolü büyüktür.
 
Istanbul Sözleşmesinin bir gecede iptali kadın haklarının ihlali anlamına gelir ki bu helal bir karar değildir. Toplumu sadece erkek hegomanyasına iten kadın adının ve yerinin olmadığı toplumu tek bacak üstünde bırakan kararların bütünü İslam ülkelerinin fikridir. Beni büyüten halama bir yanlış yaparsam ve o da bana “Sana verdiğim emekleri helal etmiyorum” demesinden daha yerinde “helal “bir söylem  olamaz. Dini vecibelerin sulandırılmasında “helal” kelimesini karşı tarafı ikna etmekte kullanılan bir hak yemek ve adalet duygusunu gaspetmek ve kandırmak olduğunu zamanımızda bolca izlemekteyiz. Özellikle, dini vecibelere inancın mütedeyyin kişilerin ağzından yerinde ve doğru kullandığı bu anlamlı “helal” kelime; medyatik, mafyalaşmış kanaat önderleri  tarikat şeyhleri kişilerce yozlaştırıldığı sırf toplumu kandırmak için kullanılır olduğu bir ortamdayız.
 
1950 kuşağı, ABD kaynaklı Cowboy-vahşi batı Hollywood filmlerinde Sam Amca’yı hep iyi huylu gösteren filmlerin etkisinde kalındığını zamanın büyükleri gayet iyi hatırlayacaklar. 36 kısım tekmili birden filmler izler Texsas, Tom Miks okurduk. Filmler olsun dergiler olsun mazlumdan yana haksızlığa karşı zenginden alıp fakire veren Robin Hood vari konularla dolu idi. Bu ABD versiyonu filimler arasında bir Teksaslı şerif vardı ki, kasabanın en zengin adamının adamıydı. O bölgedeki ev sahiplerinin arsalarını yok pahasına üç kağıt, tehdit ile zengin adamın adına gaspetmeye çalışıyordu. Şimdi de ABD, Ortadoğu İslam ülkeleri arasında Teksaslı şerif rolünün “new Icon” u olarak demokrasinin (D) sinden haberi olmayan kendi aralarında bir birlik kuramayan Arap ülkelerine demokrasi getireceğiz diyerek işgal ettiğini biliyoruz. Ortada film senaryosu yok gerçek bir müdahale var. Irak’ı sahte senaryolarla devirerek petrol kaynaklarını ele geçiren ABD, bu kez gönül rızasıyla İslam’ın merkezini Hz Muhammed’in Mekke ve Medine’sini silaha boğdu. ABD, Tevrat, İncil ve Kuran gibi kutsal kitapların doğduğu topraklarda, Müslümanın Müslümanı birbirlerini şiddetle öldürme ve mezhep ayrımcılığını devam ettiği bir ortamda, S.Arabistan ve Katar’ın ABD silah sanayiine pazar olmaya devam ettiğini görmekteyiz.Amerikancı Suudi Arabistan’ın, Sam Amca’dan 300 milyar dolarlık, Katar’ın da 12 milyar dolarlık silah almasının arkasındaki senaryo ve alınan silahlar şimdi helal mi?
 
Durumlar böyle iken ülkemizde de “çok laf yalansız çok para haramsız olmaz”söylemini teyid eden karapara aklayan, uyşturucu işine girmiş mafia liderlerinin doğmuş olmasına şaşırmamak gerek.
 
“Helal olsun senden bunu beklemezdim”,“Emeklerimi Allah indinde sana helal etmiyorum verdiğim vergiler haram olsun” diyen halkın sitemini ifade eden bir kamu oyunun İslam ülkelerinden birinde ortaya çıkması sizce mümkün olabilir mi?
 
S.Arabistan, Katar ABD silah sanayiinin ayakta kalmasına yardımcı olabilmekteler. İslam dünyasının günlük ülke konularında izlenen belirsizlik, antilaik siyasi aktörlerin gerçekle ilgisi olmadan çakma bir anlayışla ümmet politikası yaparak nemalanmalarına faydası olmaktadır. Helal kazanç, nefis kontrolü gibi boş kandırmacalarla bu dünya nimetlerinin zengin şeyhlere, öteki dünyayı da fakirlere huzur getirmesini hayali bir geçmişe sürekli referans vererek dile getirmekte başarılı olmaktadırlar. Ben ne dersem diyeyim, Kabe’de Hilton Otel bahçesinde namaz ve sentetik taşlarla şeytan taşladıkları bir ortamı Munzur Üniversitesinden Yavuz Çobanoğlu,  “Orada bir köy var uzakta gitmeseler de görmeseler de o köy onların köyü inanç şekli onların inancı ama ortada haram yiyen helal olmayan bir gerçek de bulunmaktadır.”demektedir.