“Dünya ekonomisine güncel bakış”

Erdil Ünsal 19/01/2017 - 10:21:34

Dünya ekonomisinde etkin olan güncel faktörlere baktığımızda; ABD, Ortadoğu’da İsrail’in güçlenmesi için Arap ülkelerinin mezhep savaşlarını körüklemeye devam ederek ekonomisini mali açıdan dara sokmuştur. ABD ucuz işçilikten faydalanmak için Meksika ve diğer ülkelere kaydırdığı sanayi yatırımlarını, kendi ülkesinde artan işsizlik sebebiyle tekrar yurtiçine çekmeye başlamıştır. En son Ford firması Meksika’da yaptığı anlaşmadan vazgeçmiştir. AB ülkelerin hali malum. Avrupa Birliği’nin aşırı ortak alması sonucu bugün bir dağılma süreci yaşamaktadır. Romanya ve Bulgaristan ekonomik ve sosyal açıdan felaket durumda olduğu halde, AB  siyasi bir kararla bu iki ülkeyi sırf Rusya’ya “gününü göstermek” için doğu blokundan ayırarak 27 AB ülkesine arasına alma yanlışlığı yaptığını biliyoruz. Türkiye-Yunanistan arasında Kıbrıs sorunu dururken AB nin bu kez Türkiye’ye “gününü göstermek” için ekonomisi bozuk iken sadece Güney Kıbrıs’ı AB ye aldığını ve taraf olduğunu da biliyoruz. Yunanistan’ı ekonomik krizden kurtarma çabası, AB den kopmamasını ve AB’nin dağılmasını önlemek bakımında şimdilik yeterli bulunmuştur. Ama, İngiltere’nin (Brexit) AB den ayrılma istemine mani olamamışlardır.

 

Master ülkelerde yaşanan ekonomik ve mali çalkantılar ekonomisi gelişmiş ülkelere bağımlı 3. Dünya ülke ekonomilerinde sarsılma yaratacağı açıktır. İsrail’in 1948 yılında Filistin topraklarını işgal ettiğinde United Nations a bağlı ülkelerin itiraz etmediğini, hep varlıklı ve güçlü tarafın korunduğu çifte standart uygulandığı da ortadadır. Siyasetin çirkinliği dünya ekonomisinde gelişmeleri zorlaştırmaktadır. Dünya Bankası ve IMF gibi mali kaynak yaratan kuruluşlar, genellikle ABD nin siyasi müdahalelerinin etkisi altında kalarak, tarafsız karar alamamışlar ve bu kuruluşların mali yardımına gereksinim duyan ülkelerin ekonomisi siyasi tercihlere bağımlı kılınmıştır.

 

AB ülkelerinin ayrılma durumunda kaldığı, NATO ve United Nations Kurumlarının görevlerin yapamadığı bir ortamda; IŞİD, Boko Haram, Al Quadia terörizm gurupları ortaya çıkmıştır. Bu anılan guruplar, kendi Müslüman tebaaları dahil AB, Nijerya, Mısır, Tunus gibi ülkelerde terörizm olaylarını patlatmış ve yaşanan terörizm olayları ülkelerde ekonomik sıkıntılar yanında göç olaylarının yaşanmasına sebep olmuştur. Bu terörist guruplara silah temin eden güçler; ABD, AB ve Doğu Bloklu ülkeleri tarafından ortaya çıkarılmaya çalışılmaması, yanaşılmaması durumu, silah ihracatçısı bu ülkeleri terörizmi bir nevi silah sanayilerine pazar bulmak için daha da genişletmek ve körüklemek çabası içerisinde olma şüphesini doğurmuştur. Asya ülkelerinden Japonya, Güney Kore ve Singapur teknoloji ve ticarette ayrı bir blok haline gelmiş ve ekonomilerini batıdan ayrı geliştirmede büyük aşama kaydetmektedirler.

 

Globalizm nüfus artışı, işsizliği yüksek olan 3. Dünya ülkelerini etkisi altına alarak, bu ülkelerin organik tarım ürünü yetiştiriciliğinden ziyade, GDO lu genetiği değiştirilmiş ürünlere bağlılığını arttırmayı hedeflemiştir. Bilgisayar teknolojisinde izlenen gelişme de, istihdam sektöründe işgücünün yerini alarak, işsizliğinin artmasında etkin olmuştur. Kısaca, çok uluslu firmaların geçmiş gelecek hükümetlerin aczini kullanarak, zeytin üretimizi önlemede, margarinli ürünler kullanmamızda ve ülkemizi Marshal yardımı kıskacı ve dış borç batağına sürükliyerek ekonomimizde önemli rol oynamaları önlenememiştir. Son 40 sene içerisinde ülkemiz önce sağ-sol, PKK, 5 adet darbe teşebbüsüne maruz kalmış ve 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi gibi istenmeyen gelişmeler ekonomimize önem vermemize set çekmiştir. Türkiye’nin, AB, UN ve NATO nun eskimiş ve işlevsiz hale gelmiş durumu varken, başbakanın dolar krizi karşısında “dolarsa da olur dolmasa da olur” beyanatı ülkelere dış kredi temin etmede yatırım endeks yayınlama görevi olan Moodys i üzmüştür.

 

Ülkemiz, şirketleri aile şirketi olmadan kurtulamamış, kurumsallaşamamıştır. Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı gibi birkaç köklü kalıcı holding kuruluşlar dışında, iktidarlarla gelen ve onlarla birlikte giden holding ve şirket batağından çıkamamış ve ekonomimiz kap kaç şirketlerin cirit attığı bir ülke olmuştur.

 

Ülkemiz, Ortadoğu savaşına katılarak askeri harcamalarda bulunması ekonomiyi zora sokmuştur. Hiçbir faal savaşa girmemiş, turizmi etkilenmemiş AB ülkelerinden Yunanistan, İspanya ve İtalya da görülen % 25 oranında işsizlik ekonomik krizde tehlike çanlarını çaldırmaya yetmiştir. Kaldı ki, kamuda tayin ve görevden almalar, turizmde yaşanan kriz, kayıt içi ve dışı işsizlik oranını arttırmada tavan yapmışken, ülkemizin 2016 yılı işsizlik oranının  % 11,8 olarak açıklanması inandırıcı olmamıştır. Bodrum’un 11 beldesinin Büyükşehire bağlanması ile açıkta kalan görevliler ve köylerin muhtarlığa dönüştürülmesi ile meraların işlenemez duruma gelmesi yerel bir ekonomik kriz yaratmıştır, Türkiye’nin şu sıralar kamu ve özel sektör dış kredi borcu 500 milyar dolardır ve daha da dış krediye gereksinimi vardır. 1000 Ali başbakanımızın bu “dolarsa da olur dolmasa da olur” açıklaması, Moodys in yatırım yapılabilir ülke endeksimizi eksiye düşürmüş ve gelecek dış yatırımcı kurumları ürkütmüş ve doların daha da artması ekonomimize zarar vermiştir.