ABD Siyaseti, Trump ve Barış Pınarı Operasyonu

Erhan Ayaz 19/10/2019 - 09:03:33

Türkiye dış politikası tarihi boyunca en önemli sınavlarından birini 2011 yılından beri Suriye’de vermektedir. Bu sınavın son aşamasında en güncel sorunu da Suriye’nin kuzeyinde yaşanan son gelişmeler belirlemektedir. Malumunuz Türkiye geçtiğimiz günlerde Barış Pınarı Operasyonu olarak adlandırılan bir sınır ötesi harekâtı Fırat’ın doğusunda, Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştiriyor. Harekâtın amacı çok özetle bölgede konuşlanmış olan Kürt yapılanmasının önüne geçmek ve operasyon öncesinde sıkça dile getirilen ABD tarafından oluşturulmaya çalışılan mikro bir Kürt devletinin önüne geçmek. Ancak operasyon başlangıcında ve sonrasında gördük ki ABD uzun yıllardır destek verdiği SDG güçlerine olan desteği Başkan Trump’ın attığı adımlarla aniden çekti. Şu an bölgede o kadar hızlı gelişmeler yaşanmakta ki takip edebilmek ve yazıya en güncel şekilde aktarmak çok güçleşiyor. Örneğin operasyon öncesinde SDG’yi ABD emperyalizmin bölgedeki uzantısı olarak gören rejim şu anda SDG/YPG ile anlaştı. Bölgedeki denklem çok karışık ve doğru şekilde analiz yapabilmek için birkaç gün daha geçmesi daha sağlıklı olacaktır. Harekâtı Türkiye açısından da değerlendirdiğimde elbette pozitif ve negatif sonuçları reel politik anlamda görebilmek mümkün fakat sürenin biraz daha geçmesi ve taşların yerine oturmasını beklemek daha anlamlı olacaktır.  Ancak daha makro boyutta bir analiz yapabilmek, özellikle ABD dış politikası üzerine düşünmek Suriye özelinde son gelişmeleri anlamak için yardımcı olabilir. 

Aslında ABD dış politikasının son günlerdeki analizini yaparken ABD’deki siyaset yapım süreçlerinin karmaşıklığından bahsetmek gerekir. Karşımızda sadece Başkan Trump’ın kararları aldığı bir sistem tabi ki de yok. Aksine ABD siyasetinin filmlere, yeni dönemde popüler olmuş dizilere pek çok kez konu olduğu şekilde çok karmaşık ve temel olarak siyaset bilimde check and balance denilen Türkçesi kontrol ve denge olan yani kuvvetler ayrılığının tam manasıyla işlediği bir sistem üzerine kurulmuştur. Ancak belirtmek gerekir ki ABD iç siyasetinde her zaman var olan kurumlar arası rekabet Trump’ın seçilmesinin ardından önceden görülmemiş şekilde siyasete angaje olmuş durumda. Başkan Trump’ın aciz edilme sürecini akılda tutarak Beyaz Saray, CIA, FBI, Pentagon, Kongre, Senato ve çeşitli lobi şirketleri gibi farklı kurumların farklı tutumlarının Trump’ı sıkıştırdığı bir döneme rastlayan Barış Pınarı Operasyonu maalesef ABD iç siyasetinden çokça etkilenmektedir. Trump’ın söylemlerine bakacak olursak da aciz süreci içerisinde kendi iç siyasi dinamikleri açısından özellikle Kongre’nin Türkiye karşıtı durumunu dengede tutmaya çalışmaktadır. Başkan Trump’ı aciz sürecine götüren Ukrayna süreci öncesinde Rusya ile olan ilişkileri nedeniyle iki yıl kamuoyu önünde sorgulandı ve şimdi de ABD Başkanlığı için seçim sürecine girildi. Trump yeniden Başkan seçilebilmek için dengeleri gözetmek zorunda. Bu yüzden birbirinden çok farklı anlama gelen açıklamaları aynı paragraf içerisinde yapabilmektedir. Türkiye’ye uygulanan yaptırımları bu kutuplaşma içerisinde değerlendirmekte fayda var.

Özetle Barış Pınarı Operasyonu’nun ülkemiz açısından küresel politika anlamında olumsuz sonuçları kaçınılmaz şekilde ortadadır. Operasyonun başlangıcından itibaren gelen küresel tepkiler ortada. Hayatın her anında olduğu gibi sadece haklı olmanız istediğiniz sonucu elde etmenize neden olmuyor.  İşin Türkiye-ABD ilişkileri tarafındaysa şu anda tam bir kakafoni mevcut ve nedeni ise ABD Başkanı Trump’ın iç politika içinde bulunduğu durum ile kurumlar arası rekabet. Gelelim ben bu yazıyı kaleme aldığım sırada sosyal medyaya düşen ABD Başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği 9 Ekim tarihli mektuba. Diplomatik nezaketi bırakın kişisel nezaket sınırlarını da aşan küstah mektubun nedeni aslında yukarıda bahsettiklerim. ABD’deki tüm siyasi, askeri ve iktisadi taraflar Türkiye ve Suriye meselesini iç politikadaki konumlarına göre kullanmaktadırlar. Mektubun gösterdiği durum ise Türkiye dış politikasının çok değer verdiği Başkan Trump’ın ne kadar güvenilmez bir siyasetçi olduğudur. Maalesef dış politika yapıcılarımızın düştüğü hata “Trump iyi ama etrafı kötü” tezi bu mektupla yerle bir olmuştur.