BÜYÜK AĞAÇLARIN ALTINDA KÜÇÜK FİDANLAR YETİŞMEZ!

Barış Aygener 18/04/2017 - 14:58:30

Bu sene birinci sınıfa başlayan oğlumu yüzme kursuna götürüyorum. Yaklaşık altı aydır devam ettiği bu etkinliğe ulaşımının dışında bir katkı sağlamıyorum; mayosundan havuz gözlüğüne gerekli eşyalarını kendi hazırlıyor, taşıyor, kıyafetlerini değiştiriyor, duşunu alıyor... İlk haftalarda tüm bu işleri nasıl daha kolay ve hızlı yapabileceğini bizzat yardım ederek gösterdim, sonraki hafta sadece rehberlik ettim, şimdiyse dile getirdiğim gibi. İlk zamanlar, küçücük çocuğa yardım etmediğim için diğer anne ve babaların adeta beni zalimce bulan bakışlarına maruz kaldım. Zira 10-12 yaşlarındaki çocukların çoraplarını ebeveynleri giydiriyor, duşlarını anne babaları aldırıyordu. Kısa süre sonra, önceleri belki de “Bu kadar gaddarlık olmaz.” diye bana  kızıp iç geçiren anne babalar, kendi davranışlarını sorgulayıcı bir tutum takındılar; çocuklarına bizim çocuğu göstererek “Bak! Kardeş, kendi kendine hazırlanıyor.” demeye, kendi kendilerineyse “Bizde suç. Kendimize eziyet ediyoruz.” diye söylenmeye başladılar. Bir taraftan da benimle iletişime geçmek için tebessümde bulunuyorlardı. ,

İletişim kurduğumuzda; anne babalarla, çocukların gelişim düzeylerine uygun olarak tüm bu hazırlıkları çocukların kendilerinin yapabileceği, etkinliklerinin sorumluluğunu üzerlerine almaları gerektiği, aksi taktirde hem çocuklara hem ebeveynlere eziyet olacağı üzerine sohbet ettik. Çocuk ve gençlerin, gerek yaşam boyu tükenmeyen bir sermaye olan özgüvenlerini, karar verme otonomisini kazanmaları gerek içsel motivasyonlarını inşa etmeleri gerekse yaşam becerileri kazanmaları noktalarında desteklemenin gelişim düzeylerine uygun olarak deneyim edinmekle mümkün olabileceğini dile getirmeye çalıştım. Nöropsikoloji çalışmalarıyla yetenek bileşenlerinin çözümlenmesinde, problem çözme gibi çok faktörlü değişkenlerin etkili olduğu becerilerde “güven ve sevgi temelinde çocuğa alan açmanın değeri”ninin teslim edildiğini de özellikle vurguladım.

 

Edilgen, çekingen, özgüvensiz, sorumlulukları gelişmemiş bir çocukla karşılaştığımda öncelikle ailedeki rol dağılımına odaklanıyorum. Çünkü inanıyorum ki genetik/kalıtımsal bir anomali yoksa her çocuk, doğal olma durumunda ve uygun pedagojik ekosistemde bunları yapısına almaz. Ben de bakıyorum: Aile üyeleri kendilerine ait olan görev ve sorumlulukları kendileri üstlenmişler mi, bir diğerine mi aktarmışlar? Yapabilecek olgunlukta iken bir ergenin, örneğin yatağını annesi topluyor, ödevlerini babası hatırlatıyorsa o ergen, öncelikle yapması gerekenleri kendisi adına yerine getiren bir yer bulduğundan sorumluluk kazanmakta gelişmemiştir. Elbette ki kendini organize etme, zaman yönetimi, çalışma alışkanlıkları konularında da gelişmeye muhtaçtır. Erken yaşlarda kazanılmayan becerilerin sonralarda edinilmesi de zorlaşıyor, pedagoji gelişimsel nitelik gösteriyor. Yoksa, ders çalışma programı hazırlamak için okullarda rehberlik bölümlerine gelen öğrencilerin çoğunun hazırlanan programa uyamadıkları nasıl açıklanabilir?

Çocuklara alan açmak çok önemli, hem sorumlu olduklarını yerine getirmeleri hem de ailede kendilerini ifade edecekleri zemini bulmaları noktasında. Geçenlerde sanatçı bir dostumun çekingen tavırlar sergileyen çocuğuyla sohbet ettik. Baba sanatçı, etkin, inisiyatif alabilen, baskın kişilikli bir insan. Acaba doğru kullanılmadığında bu nitelikler, çocukta yetersizlik, zayıflık, değersizlik duygularının yeşermesine neden olabilir mi? Dostuma çocuğa ev içinde karar verme, belirleyici olma gibi konularda ne kadar şans tanıdıklarını sordum. Evde oluşturduğumuz pedagojik iklimde hangi duyarlılıkları gözetiyoruz? Çocuklarımızı yetiştirirken bıraktığımız duygusal psikolojik izlere ne kadar dikkat kesilebiliyoruz? Bu soruları yüksek sesle dillendirirken peyzaj mühendisi bir diğer arkadaş, sohbete dahil oldu. Şöyle konuştu: “Bizde bir ilke vardır: ‘Büyük ağaçların altında küçük fidanlar yetişmez.’ Bu durumu gözetecek biçimde çalışılır.” Büyük ağacın da küçük fidanın da yaşam, tutum ve davranış, ifade alanı ve sınırlarının dengeli ve sağlıklı bir biçimde kurulduğu denge noktası, işin sırrı sanırım.

Yüzme kursu velileri olarak bizler, artık sohbet ediyoruz. Bekleriz...