ÜÇ SAATLİK BİR STRES

CENGİZ BAYSU 29/01/2024 - 08:16:37

    Tenise gidecektik. Her zamanki kemik kadro (Süha, Süleyman, M. Atak ve ben) Sporium’da buluşacaktık. Ben sahayı ve saatleri ayarlamış, ama biraz gecikeceğimi bildirmiştim. Oyuncular için yedek yeni top, çorap ve karton şapka alacaktım. 
 
Paraya vefasızlık
…Uzattığım kâğıt parayı eliyle tırnaklayan herife (!) sordum:
 
    ---Ne yapıyorsun sen böyle? 
    ---Parayı kontrol ediyorum. 
    Bu işlemden sonra gayet zeki (!) olan herif anlamıştı paranın gerçek olduğunu… Şimdi turistler de aynı hareketi yapıyor, sahte parayı nasıl anlıyorlar merak ediyorum doğrusu… Bu zeki adam gibiler onlara da öğretmiş bu ülkenin onurunu kıracak şeyleri… Üstelik benim gibi ölümden dönmüş bir emekli subayın onuru iki kez kırılıyor. Neden benim ülkem bayrağıyla, Atatürk’e yapılan saygısızlıkla, Cumhuriyet düşmanlığıyla, İstiklâl Harbi’ni hafife almakla yıpratılmak veya yabancılara reklam edilmek isteniyor?
 
    Eyy, tahıla dayalı beslenme sisteminin ürünü!  
    Et yiyen kurdun bakışıyla ot yiyen koyunun bakışı aynı mı? Biri proteinle besleniyor cin gibi bakıyor, diğeri ot yediğinden melûl melûl bakıyor. Bu kadar şüpheci veya meraklı isen paramıza zarar vermeyecek şekilde bir makine alıp koysana oraya! O para akşama kadar fırıncın, balıkçının, minibüsçünün, pazarcının elinde dolaşıp duruyor. Herkes aynı işlemi yaparsa o yepyeni para bir haftada yüzüne bakılmayacak hal almaz mı?
 
Kortta buluşma
    Sahada buluştuğumuz zaman M. Atak sonradan gelmiş oldu. Futbolda isim olmuş bir arkadaşımız da bizimle gelmek istemiş, Süha da onu getirmiş. Eşleşmeyi de Süha ile Süleyman yapmışlardı. Bu ikiliye karşı ben ve futbolcu arkadaşımız Hasan oynayacaktık. 
 
    Başladık nihayet ve ilk seti kaybettik tabii. İkinci set, üçüncü set… Canhıraş çırpınışlarla ve bazen sekerek koşturan arkadaşımız, kendisini oyuna öyle kaptırmıştı ki, sahada tükendiğini söylüyor, ama spor ayakkabısının içinde taş olduğunu hissetmiyordu. Dördüncü beşinci setler… ve maç bizim yenilgimizle bitmişti. Filenin önünde birbirimizi tebrik için toplandık. Futbolcu arkadaşımız Hasan tebrikat sırasında,
 
    --- Bazı yenilgiler başarının taksitidir, demesin mi?
“Bazı yenilgiler” haa? Eline hiç raket almamış maharet-i müsellem (!) (inkâr edilemez hüneri olan) bu kişi, sanki hep galip geliyormuş da bazen yeniliyormuş gibi beni şaşırtacak bir söz etmişti. Esas fasıl birazdan başlayacaktı. Yenilmek bir şey değil, karşı takımdakilerin diline düşmek kireç kuyusuna düşmek gibi bir şeydi. İlk salvo Süleyman’dan gelmişti bile:
    ---Ya şevk içinde harap ol, ya aşk içinde, gönül!
                                                             (Yahya Kemal Beyatlı)
    
Dinlenme bölümünde 
    Kafadaşlara birer tane sıcak nescafe almış ve masaya getirirken elinde benim raketimle Süha ayakta bekliyordu. Ben tepsiyi masaya koyunca konuşmaya başladı:
 
    ---Tarihte çok muharebeler olmuş, sonunda yenen ve yenilenler karşı karşıya gelmişlerdir. Yenen, yenilene kılıcını iade etmiştir. Bu raketi tekrar taşımak ve kullanmak senin hakkındır, teslim ediyorum, diyerek raketimi bana verdi. 
    Şimdiye kadar yaptığımız karşılaşmalarda birbirimize karşı üstünlük sağlayamadığımız arkadaşlarımızla sıcak içeceklerimizi yudumlamaya başlamıştık. Herkes anlam veremediğim bir şekilde gülüyordu. Meğer ben oyun öncesinde malzeme almaya gittiğimde her türlü acemiliği yapması ve bizim takımın yenilmesi için Hasan’ı programlamışlar. Oysa Hasan aynı zamanda iyi de bir tenisçiymiş. Oyun öncesinde tanıştığım Hasan Allah için rolünü hakkıyla yapmıştı. Yenilgimizin nedeni ortaya çıkmıştı, ama ben ise küpe girmeden sirke olmuştum.
 
    Önceki yazılarımdan birinde Sevgili Suat ile konuşurken,
    ---Suatçım, bir sürü arkadaşımız var. Hastanede yatanları hep ziyarete gittim. Bu ziyaretlerin günlerce sürenleri de oldu. Hastaneden tahliye edilenler evine geçince bir telefon açıp da teşekkür etmedi. İki satır mesaj yazmadı, demiştim. Suat da buna
    ---Abi, narkozun etkisinden çıkamamış olabilirler hâlâ, şeklinde cevap vermişti. 
 
    Doğrusunu söylemek gerekirse ben de hâlâ üç saatlik bir stresin narkozundan çıkamamıştım. Yazın Bodrum’da olacağız. Rövanşı oradaki tenis korunda yaparız.