Sahtekârlar ve sahtekârlık çeşitleri

CENGİZ BAYSU 20/12/2023 - 08:23:46

Nisan 1789’da III. Selim padişah olunca, selefi zamanındaki para operasyonuyla darphanenin sağladığı kârlar erimeye yüz tutmuştu. Söylendiğine göre o sıralar darphanede sermaye akçesi olarak 2.000 keseden ziyade mevcut akçe yokmuş. Para sıkıntısı devam etmekteymiş. III. Selim de selefi gibi para konusunda aynı politikayı izlemekten başka yol bulamamış. 
 
Fetva şekli
Operasyona önce altın ve gümüşten mamul eşyanın kullanımının haram olduğu hakkında (hıly-i nisa/kadın ziyneti hariç) şeyhülislamdan fetva alınarak başlanmış. Bu gibi eşyanın “zekâtı ve habsi (Elde bulundurulması) bilâ faide (faydasız)” olduğu ilan edilmiş ve bunların cihad masrafı için devlete gerekli olduğu vurgulanmıştır. 
Halk elindeki altın ve gümüş eşyayı belli bir fiyatla darphaneye satmaya mecbur tutulmuş. Halk ve devlet ricali gibi Padişah dahi saraydaki birçok değerli eşyayı darphaneye teslim etmiş. Bu karar ve uygulamaya ulema açıkça tepki göstermiş ve karşı çıkmıştır. 
Kadın tezyinatı (süs eşyası), mühür ve kılıç kabzası gibi şeyler müstesna olarak altın ve gümüşten mamul eşyanın kullanılmasının şer’an haram olduğu Şeyhülislam Hamidizade Mustafa Efendi tarafından verilen fetvada gösterilmiş. Bu gibi şeylerin sikke kesilmek üzere bedel mukabilinde Darphane’ye verilmesi istenmiş.  g.tt
Oysa yasa kuvvetiyle parayı ucuza alıp pahalı satmaya dayanan bu operasyonların sonuçta enflasyonist etki yaparak genel fiyat düzeyinde yükselmelere neden olacağı muhakkaktır.
 
Sahtekârlık türleri
Bu dönemde, piyasaya sürülen kalp sikkelerin miktarı da sahte kaimelerden az değildir. Yerli ve yabancı kalpazanlar madeni meskûkâtın (sikke ve metal paralar) da sahtelerini çeşitli yollarla imal edip piyasaya sürmekteymiş. 
Tedavüldeki kalp sikkeler, Dâhiliye, Maliye ve Zaptiye Nezaretleri başta olmak üzere ilgili idari birimleri yoğun bir mesaiye zorlamaktadır. Kalpazanlar madeni sikkeler içinde daha çok gümüş para üzerinde yoğunlaşmışlardır. Piyasada çoğunlukla ele geçirilen sahte kalp mecidiyeler mecidî çeyreği (çaryeki), ikilik, beşlik, altılık ve metelik ile bakır paralar olmuştur. 
Gümüş paralar kadar olmasa da altın meskûkâtın da sahteleri çokça piyasaya sürülmüştür. Piyasalarda daha çok sultani, mahmudiye, adliye, fındık rub’iyesi, yirmilik, yüzlük altın paralar ile ziynet olarak kullanılan beşibiryerde altınların sahteleri ele geçirilmiştir. Bunlar içeride ve dışarıda imal edildiği gibi yine aynı şekilde iç ve dış piyasalar yoluyla tedavüle sürülmekteymiş.
 
Sahtekârlıklar
**Tarihimizde bilinen en ünlü sahtekâr, Malumatçı Tahir ya da Baba Tahir’dir. Kendisini gazeteci olarak tanımlayan Mehmet Tahir Efendi’nin gazeteciliği şantaja, faaliyetleri de Saray jurnalciliğine dayanır.
“Bu dediğim veya istediğim olmazsa aleyhine yazarım ha!”  diye tehdit ederek pek çok kimseden para almış, alamadıklarını da yerden yere vurmuştur. Marifetleri Sultan Abdülhamit’in kulağına kadar gitmiş olmasına rağmen Padişah’a bağlılığı nedeniyle takdir ve iltifat gören Baba Tahir, aylığa bile bağlanmıştır.
 
Türk basınına şantajcılığı sokan Baba Tahir bununla da yetinmez. Sahte belge ve madalya imal eden İtalyan ustaları İstanbul’a getirtir. Bu ustalara yaptırdığı sahte nişanları Avrupa’daki asalet meraklılarına satmaya başlar. II. Abdülhamit, Baba Tahir’i Trablus’a sürgün eder. Bir yıl sonra II. Meşrutiyet’in ilânıyla çıkarılan afla İstanbul’a döner. Trablus sağlığını bozduğundan ancak birkaç ay yaşar ve 1909’da ölür.
 
Sahtekârlar
**1895 yılında Girit sabunlarının taklidi yapılmış, sahtekârlar yakalanmış...
**Fransa, İtalya ve Yunan devletlerinin gümüş parasından yarım franklık sikkeleri yaldızlıyarak, Manisa köylerinden satın aldıkları hayvan bedeli adı altında "Napolyon altını" şeklinde verip köylüleri kandıran sahtekârlar türemiş. Konuyla ilgili gereken işlemlerin yapıldığı belirtilerek, köylülerin bu sahtekârlardan korunması için tedbir alınmasına dair tebligat gönderilmiştir. 
**Balkan Muharebesinin zuhurundan (ortaya çıkışından) beri Çin’in muhtelif şehirlerinde kendilerinin Osmanlı zabitanından olduklarını ve Hükümet-i Seniyye tarafından gönderildiklerini beyan eden sahtekârlar türemiş. Bu kişiler iane adıyla şahısların paralarını toplayıp kayboluyorlarmış. Sahtekâr oldukları anlatılarak ve hükümet tarafından böyle bir memuriyetle kimsenin gönderilmediği orada mümkün olan vasıtalarla neşir ve ilan edilerek işlemlerin başlatılması ve adalet önüne çıkarılmaları istenmiş. Çin Hükümeti’ne de tebligat ifa edilmiş. (Hariciye; 307335) 
**Cumhuriyet döneminde de benzer kişiler vardır. Kendisini Diyanet İşleri Müşavere Kurulu Azası ve Gezici Vaizi olarak tanıtıp çeşitli yerlerde vaaz vererek para toplattıran Cenani Martonaltı adlı sahtekâr şahsın faaliyetlerine izin verilmemesi istenmiştir. 
**Osmanlı sadrazamlarından Kemankeş Kara Ali Paşa, I. Mustafa’nın son zamanlarında 30.08.1623’te sadrazam olmuş ve yedi ay sadrazamlık yaptıktan sonra IV. Murat’ın ilk zamanlarında 03.04.1624’t sadaretten düşmüştür. Bıyıklı Ali Paşa, (III. Osman zamanında 24.08.1755-25.10.1755 toplam iki ay sadarette kalmıştır. Çelebizade Şerif Paşa, III. Selim zamanında 16.04.1790-14.02.1791 toplam 10 ay sadarette bulunmuştur. Her üç paşa da Hazine’yi bugünkü deyimiyle hortumladıkları için görevlerinden azledilmişlerdir. 
 
Kaynak: Başbakanlık Osmanlı Arşivi