Kutuplaşma, göç, terör, husumet

CENGİZ BAYSU 12/01/2024 - 08:30:47

*Sürekli göç alan büyük şehirlerimize önceki yıllarda Anadolu insanı iş bulup çalışmak, terörün etkisinden kurtulmak, çocuklarına daha iyi öğrenim şartları temin etmek amacıyla gelirdi. Bu nedenlerle şehirlerin nüfusları şişmekte, evsizlik, işsizlik ve yoksulluk gibi olumsuzluklar ortaya çıkmakta, iş bulamayan insanları “zorla elde etmeye ve şiddete” itmekteydi. Terör örgütü ise bu durumu rahatlıkla istismar edebilmekteydi. 
 
*Şimdilerde ise büyük şehir kültürüyle bezenmiş bir kısım insanın geçim sıkıntısı nedeniyle Anadolu’ya göç ettiğini görüyoruz. Suyun eğimli yere akması gibi boşalan yerlere sığınmacılar, malum ülkelerden kaçıp gelenler ve mafya türevleri yerleşmeye başladı. Halkı ve esnafı canından bezdiren eylemler, siber saldırılar, kadın cinayetleri ve trafik magandalarının kabalıkları nüfusu en kalabalık ilimiz olan İstanbul’u yaşanmaz hale getirdi.
 
*Siyaset adamlarımız çare bulmak yerine seyretmeyi, çözüm üretmek yerine çene çalmayı tercih ettiler. Cumhuriyet’in temellerini çatırdatacak, kurucu üyelerini küçük düşürecek söylemlere girdiler. Sürekli olarak derinlerdeki geçmişi sorgulamaya önem verdiler. Örneğin; o yıllardaki adıyla HDP’nin Kürt işadamlarına ön ayak olduğunu veya Güneydoğu Anadolu’da basit seviyede işyeri, atölye, sağlık tesisi, bent, mahalle çeşmesi, derslik, çiftlik, mandıra vb. açtırdığını duydunuz mu? Ağalık düzeninin kaldırılmasında, töre cinayetlerinin yok edilmesinde, devletin ekonomik yatırımlarının düzenli şekilde işletilmesinde katkıları ne olmuştur? 
 
*Güneydoğu Anadolu bölgemizde yaşanan nahoş olaylar yine ivme kazanmıştır. HDP, olayları önlemek, tansiyonu düşürmek için gayret sarf etmesi gerekirken kendisi eylemci olmakta, eylemler Türkiye’yi kemirmektedir. Defalarca yazmaya çalıştım. Terör örgütünün siyasi uzantıları barış nutukları ata ata, gözümüzün içine baka baka bildiklerini okuyorlar.
 
* Şam yönetiminin dış dünyadan fazla bir tepki görmemesi, buna mukabil Çin, Rusya ve İran tarafından desteklenmesi, İsrail namına casusluk yapanların yakalanmış olması, ABD’nin sınırımızın hemen ötesine yüksek nitelikli ağır yığması ve terör örgütüne destek vermesi hafife alınacak cinsten değildir. Hedef, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde kamufleli bir Kürt devleti kurmaktır.
 
*Atom Enerjisi Komisyonu ile bir türlü anlaşamayan İran, ABD’nin Kürecik radarından ve Rusya ile kendisinin dinleniyor olmasından son derece rahatsızdır. Bu rahatsızlık bitmez, bitmeyecektir de. 
Geçtiğimiz hafta İran’da meydana gelen terör olayında 100’e yakın insanın hayatını kaybetmesi ile 300’e yakın insanın yaralanması İran’da intikam seslerinin duyulmasına ve ağır şekilde hesap sorulacağı tehditlerine yol açmıştır. İsrail’e karşı duyduğu husumet ise Gazze’de İsrail’in yaptığı katliam ile daha da artmıştır.  
 
*Irak’ın kuzeyindeki kukla yönetim Türkiye’nin zafiyet içinde bulunduğu dönemlerde Türkiye’nin aleyhinde çalışmaktan geri kalmamakta, Türkiye’nin güçlü olduğu dönemlerde ise yanında yer almaktadır. Haklılar çünkü çok değer vermiştik (!) Müslüman kardeşlerimize…
 
*AB’nin Doğu Akdeniz’deki son toprak parçası olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail ile Kıbrıs’ın güneyinde ortak petrol arama faaliyetini sürdürmektedir. Aynı AB, Kıbrıs Rum Yönetimine AB Başkanlığını teslim etmiştir. Zaten AB’nin teröre bakışı belliyken başka türlü davranmalarını beklemek de safdillik olurdu.
 
*Ülkemizin insanı şu siyasal söylemlere verdiği önem kadar icraatın takibini dikkate alsa hem demokrasinin bir gereğini yerine getirmiş hem de işlerin daha doğru, zamanında ve istenen şekilde yapılmasını sağlamış olmaz mı? Yaklaşık iki asırdan beri Batı’nın güdümlemeleri, Dünya harpleri, farklı zamanlardaki ittifakların tahditleri ve IMF’nin reçeteleri ve boş siyasi söylemler hepimizi canımızdan bezdirdi. Artık bir programımız olsun da yolumuzda ilerleyelim.
 
*Dolayısıyla her kurum üzerine düşeni yapmalı, her konuyu iç siyasette prim yapacak malzeme olarak görmemelidir. Aksi takdirde zaten tansiyonu yüksek olan halkımızın “mazlum”u oynayan kitleleri, sivil itaatsizliğin ötesine geçebilmektedir.
 
*Kutuplaşma ya da kamplaşmalar, insanımızda olması gereken kardeşlik duygularının yerine husumet duygularına sebep olmaktadır. Bu nedenle yakın ve yakıcı tehlike uzaklarda olmayıp hep yakınımızda ortaya çıkmaktadır.
 
*Öncelikle barış ve huzur ortamını yeniden yaratmalıyız. Böylesi çalkantılı dönemler tarihimizde hep olmuş, hep atlatmışızdır; ama faturasını yoksul insanımız ödemiş ve olmamız gereken yerde olamamışızdır.