' Karma Eğitim..!'

GÜLDEN SÖKELİOĞLU 20/07/2023 - 09:13:14

On yıl kadar önce, bir TV'de, ODTÜ'lü bir öğretim üyesi şöyle söylemişti, " Suudi Arabistan'dan bir üniversiteden araştırma gezisi için çağırdılar ve gittik. Üniversiteyi ziyaret ettiğimiz zaman, bir şey dikkatimizi çekti ve bizi gezdiren Suudi heyete, 'sizin üniversitede hiç kız öğrenci yok mu?' diye sordum. Onlar da, ' Var, ama onlar ayrı üniversitede okuyorlar' dedi. Sonra kız öğrencilerin okuduğu üniversiteye gittik. Kız öğrenciler, peçeli ve çarşaflıydı ve çarşaflı kadın hocalar ders veriyordu. Eğer ders hocaları erkekse perdenin arkasından ders anlatıyor; onun  yüzünü öğrenciler  görmüyordu. Bazen de erkek hocalar teybden sadece sesleriyle kız öğrencilere ders anlatıyordu. 'Niye böyle yapıyorsunuz?' diye sorunca, ' kızlarla erkeklerin birarada olması dinen günah ve yasak' dediler. Bu durum bizim heyeti çok şaşırttı." Bu sözleri duyunca ben de çok şaşırdım ve 'bu çağda böyle bir şey nasıl olur?' diye düşünmüştüm.
 
          *
 
Osmanlı'dan Türkiye'ye Karma Eğitim Nasıl Gelişti?
 
       Doç. Dr. Mediha Sarı'nın çalışması.
 
       Osmanlı'da kadınlar, Tanzimat'a kadar,(1839) resmi olarak sadece sıbyan mekteplerinden (ilkokul) faydalanabilmiş; 1869'da (Abdülmecid) zorunlu hale getirilen bu kurumlarda, eğer aynı mahallede iki sıbyan mektebi varsa, erkeklerden ayrı, yoksa yeni bir mektep açılıncaya kadar, erkeklerle aynı sıraya oturmamak koşuluyla sıbyan mekteplerinde birlikte eğitim görmüşlerdir.
 
       Kadınların ortaokul düzeyinde eğitim görmesi ise 1859'dan(Abdülmecid) itibaren kız rüştiyeleriyle başlamış, 1880'de
(2. Abdülhamid) açılan ilk kız idadisi(lise) ile ortaöğretim düzeyinde devam etmiştir.
 
Osmanlı'da 1914 yılında (5. Mehmet veya Mehmet Reşat) kadınlar için açılan ilk yüksek öğretim kurumu olan
 'İnas Darülfünu' 1918-19 öğretim yılında  İstanbul Darülfünun binasına taşınınca kız öğrencilerin erkeklerle aynı binada eğitim almaları, karma eğitime doğru önemli bir adım olmuştur.- Tümer Erdem
 
       Daha sonra 16 Eylül 1921 yılında Darülfünun fen ve edebiyat şubelerinde karma eğitime geçilmesinin ardından 1921- 22 öğretim yılında hukuk,  1922-23 öğretim yılında tıp fakülteleri kız öğrenci almaya başlamıştır.- Kurnaz, 2011
 
       Cumhuriyet'in kurulmasından sonra 1924'te kabul edilen Tevhid- i Tedrisat (Öğretimin Birliği) Kanunu'yla ilköğretimde; ardından 1926'da ortaöğretimde karma eğitime geçilmiştir.
 
       Daha sonra 1973 yılında kabul edilen '1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'yla karma eğitim, Türk milli eğitiminin temel ilkelerinden biri olarak benimsenmiş ve 
"Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkan ve zorunluluklarına göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir"  ifadesiyle yasada yerini almıştır.
 
       Karma eğitimle ilgili yapılan son düzenleme ise, 2000- 2001 öğretim yılında tüm okullarda karma eğitimin zorunlu hale getirilmesi olmuştur.
 
       Ancak uygulamada kız meslek liseleri, kız ve erkekler için ayrı ayrı teknik liseler tek cinsiyete dayalı eğitim vermeye devam etmektedir.(1)
 
          *
 
       Karma eğitimi hedef alan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, " Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin en baştaki argümanı, 'Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum' oluyor. Veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli. Karma eğitim esastır ama okullaşma oranının artması anlamında bu tür tedbirleri almak gerekiyorsa alalım. Buradan hareketle karma eğitime karşı olduğum söyleniyor. Tam tersine özgürlükçüyüm. Karma eğitim isteyen veliler için de kuşkusuz olarak zaten Milli Eğitim'in temel kanunu da öyle diyor" diye konuştu.(2)
 
          *
 
       İlköğretim 8 yıl(5+3) kesintisiz ve zorunlu iken, daha sonra bunu ikiye bölen, '4+4+4' diye parçalı eğitimi getiren, ikinci 4 yılı  zorunlu olmaktan çıkaran, sürekli eğitim sistemini  değiştiren, ( 21 yılda 9 defa bakan, 17 defa eğitim sistemi değişti.) eğitimi yazboz tahtasına çevirenler şimdi de sözde kız çocuklarının daha çok okuması adına karma eğitim yerine kız okullarının açılmasını istiyor. Bir süre sonra 
'kızlar okumasa da olur' diyeceklerdir.
 
       Okulların haremlik ve selamlık gibi ayrılması, kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı eğitim görmesi; çağdaş ve modern eğitim yerine, medrese eğitiminin benimsenmesi anlamına gelir.
 
       Yakın zamanda bunun örneğini Afganistan'da gördük; önce kız ve erkek öğrencilerin okullarını ayırdılar, sonra kızların üniversitede okumasını yasakladılar ve okulun kapısında ağlayarak okula girmek isteyen kız öğrencileri zorla geri gönderdiler. Daha sonra kız öğrencilere lise, ortaokul ve ilkokulu da yasakladılar. 
       İlkokul çağındaki kız öğrenciler, başları örtülü olarak medresede sadece dini eğitim alabiliyor.
 
       Ortaçağ'ın karanlık zihniyetine sahip Taliban yönetimi kızların okuyup bilinçlenmesini istemiyor;  kızlar okuyacağına evlenerek eşine hizmet etsin, çocuklar doğursun, onlara baksın diye düşünüyorlar.
 
       Kendi düzenlerini devam ettirmek için kadınların cahil kalması çok önemli. Maalesef şeriat rejiminde kadının adı ve hakları yok.
 
       Cumhuriyet rejiminin 1924'de ilköğretimde, 1926'da ortaöğretimde karma eğitime geçilmesinden neredeyse 100 yıl sonra  Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in
'kız okulları' ile ilgili bu açıklaması talihsizliktir ve kabul edilemez.
 
       Geçtiğimiz yıllarda ülkemizde 'Kadın Üniversiteleri' kurulması istenmişti.
 
       On yıl önce ODTÜ'lü bir profesörün Suudi Arabistan'da gördüğü acı gerçeklerin ülkemizde yaşanmaması; eğitim sisteminin Suudi Arabistan'a ve Afganistan'a dönmemesi için muhalefet partilerinin ve herkesin Atatürk ilkelerine,  bilhassa 'Laiklik' ilkesine sımsıkı sarılmaları gerekiyor.
 
       İlkokuldan başlayarak kız çocuklarının okullarını ayırmak, kadın üniversitelerinin açılmasını istemek; kadınların eğitim, sosyal, kültür, ekonomi, siyaset, spor ve sanat alanlarında gelişmesine yönelik en büyük engellerdir. 
 
          *
 
       2002'de merkezi bütçe yatırım ödeneğinden MEB'e %22,34 pay ayrılırken, 2022'de %11, 51'e geriledi. OECD ortalamasında ilkokuldan yüksek öğretime kadar öğrenci başına eğitim kurumları harcaması 
11 bin 680 Dolar iken Türkiye'de ise 5 bin 723 Dolar.(3)
 
          *
 
       Çağdaş ve modern ülkelerde en büyük yatırım; kız- erkek ayırımı yapmadan herkese verilen iyi bir eğitimdir.
 
       Eğitim konusunda Atatürk'ün Cumhuriyet'in ilanından bir yıl önce söylediği  şu sözleri çok anlamlıdır: 
 
       " Bütün bu gerçeklerin milletçe iyi anlaşılabilmesi ve iyi hazmedilmesi için, her şeyden önce cehaleti gidermek gerekir. Dolayısıyla maarif(eğitim) programınızın, maarif siyasetimizin temel taşı, cehaletin giderilmesidir.
       Bu giderilmedikçe, bir adım attığımızı zannetmeyiniz. Böyle olunca yerimizde sayacağız. Yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor , demektir. Bu münasebetle maarif hakkındaki görüşlerimi tesbit ediyorum: Bir taraftan genel olan cehaleti gidermeye çalışmakla beraber, diğer taraftan toplumsal hayatta bizzat etkili iş gören ve verimli uzuvlar yetiştirmek lazımdır. Bu da ilk ve orta öğretimin pratik bir tarzda olmasıyla mümkündür. Bittabii milli dehamızı geliştirecek, kültürlerimizi layık olduğu dereceye ulaştırmak için yüksek meslek erbabını da yetiştireceğiz. Kız çocuklarımızı da aynı tahsil derecelerinden geçirerek yetiştireceğiz.
27 Ekim 1922- Bursa (4)
 
 "Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder" -1925 (5)
 
Kaynaklar:
(1)- bianet.org
(2)- Sefa Uyar- 
13 Temmuz 2023 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
(3)-artigerçek.com
(4)-(5)- Fikrimizin Rehberi Kitabı- Erol Mütercimler