İSRAİL’İN KORKULU RÜYASI

CENGİZ BAYSU 18/10/2023 - 09:37:28

Lübnan, Doğu Akdeniz’de İsrail’in arama yaptığı ve üretime geçtiği enerji sahalarının kendi karasularında olduğunu iddia ediyordu. Bu nedenle Lübnan’ın İsrail ile ilişkileri 2010 yılından itibaren gerilmeye başlamıştı. Dolayısıyla Lübnan, İsrail’in sorun yaşadığı bir devlet olarak ortaya çıkıyordu. 
 
İsrail’in 2009 yılında Tamar’da ve 2010 yılında Leviathan’da gerçekleştirdiği keşifler, Doğu Akdeniz jeopolitiğini yeniden şekillendirmiştir. İsrail’in Tamar’da üretime geçmesi ve GKRY’nin Kıbrıs çevresinde Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmesi, bu iki aktörü işbirliği yapmaya sevk etmiştir.
 
GKRY’nin elindeki bir diğer önemli enstrüman da Türkiye’ye karşı AB kartıdır. Bu minvalde Türkiye’nin bölgedeki askeri varlığını ve sondaj faaliyetlerini artırmasından rahatsızlık duyan ve bunu hukuka aykırı olarak nitelendiren Rum Yönetimi, Türkiye’nin AB üyelik süreci çerçevesinde devam eden müzakereleri bloke etmek için harekete geçeceğini deklare etmiştir
 
İsrail Başbakan Yardımcısı Moşe Yaalon, Temmuz 2011’de bir açıklama yapmış, Hizbullah’ın İsrail’in doğalgazından faydalanmak için sınır sorunu oluşturduğunu ifade etmişti. Hizbullah’ın da doğalgaz üretim platformlarını vurmakla tehdit etmesi ise, ilerleyen dönemde bu gerilmenin çatışmaya dönüşmesi ihtimalini ortaya koymuştu. 
 
İsrail’i endişeye sevk eden ülke
 
İsrail, Filistin ve Lübnan ile yaşadığı bu tür sıkıntılar karşısında, bölgede güvenliği sağlamak için kollarını sıvamış ve GKRY (güney Kıbrıs Rum Yönetimi) ile görüşmeler gerçekleştirerek savaş gemisi sayısını artırmaya ve insansız hava araçlarıyla denetim yapmaya başlamıştır. Ancak Rusya gibi bir dev, İsrail’i tedirgin etmektedir. 
 
Ukrayna Savaşı öncesinde Avrupa’nın ve Türkiye’nin ana gaz tedarikçisi olan Rusya,  bu pazarlara İsrail’in girerek kendi pazar payını küçültmesini, kendisine alternatif enerji nakil hatlarını oluşturmasını, dolayısıyla da AB ile Türkiye üzerindeki nüfuzunu azalmasını istememiştir. 
 
Rusya için doğalgaz, önemli bir koz ve dış politika unsurudur. Ukrayna Savaşı başladıktan sonra Rusya bu unsuru kullanmıştır. Ukrayna krizi nedeniyle kendisine yaptırım uygulayan AB’ye ‘karşı yaptırım’ olarak doğalgaz akışını önce yavaşlatmış sonra kesmiş, hatta AB’nin enerji güvenliğini ciddi bir şekilde tehdit etmiştir diyebiliriz. Bu durum, İsrail’in AB ve ABD tarafından desteklenmesini beraberinde getirmiştir.
 
Bir endişe nihayet patlamaya yol açtı
 
HAMAS, Filistin’e aktarılacak hidrokarbon kaynaklarından istifade etmeyi düşündüğü için silahlanmaya başlamıştı. Yani İsrail’den beklediği, Filistin karasularında bulunan doğal kaynakların çıkartılmasına İsrail’in razı olmasını ve buradan elde edilecek gelirin Filistin’e aktarılmasına rıza göstermesini ima ediyordu. Böylece Filistin’in refahı artarken HAMAS’ın İsrail üzerindeki tehdidi asgari düzeye inecekti. Taraflar arasındaki bu yumuşama, Türkiye-İsrail ilişkilerindeki önemli bir sorun kaynağının çözülmesini ve tarafların daha istikrarlı ilişki kurmasını da kolaylaştıracaktı.
 
Dipte yatan nedenler bunlardı. İsrail’in ve HAMAS’ın düşündükleri gerçekleşmedi. Çevre ülkelerin de İsrail’e olan husumetleri, kendi ideolojilerini kabul ettirme dayatmaları veya HAMAS’ın dolduruşa getirilmesi gibi nedenlerle tüfek patladı. Bunun bölgede bir faciaya yol açmadan önlenmesi gerekir. Ukrayna ile sorunlarını barışçı yollardan halledememiş Rusya bile arabuluculuğa soyunmuş.
İsrail’in en duyarlı olduğu konu, asker kaybıdır, yani insan potansiyeli… Personel ikmali de buna bağlı olarak kritiktir. Dolayısıyla bir kara harekâtında çok kayıp verecektir. Hamas, sivilleri canlı kalkan olarak kullanacaktır. Buna katlanabilir mi, göze alabilir mi?
Bu saldırının bize de elbette olumsuz etkileri olacaktır.  
 
**Artacak olan petrol fiyatlarından Türkiye ciddi oranda etkilenecek, belki petrol arzı düşecek, petrol fiyatları artacaktır.
**Doğu Akdeniz’de tesisi düşünülen İsrail petrolünü Türkiye topraklarına uğramadan AB’ye ulaşacaktır.
 
Merak ettiğim bir konuya değinmeden geçemeyeceğim: AB ülkeleri İsrail’i desteklediklerini açıkladılar.  ABD, harp gemilerini Doğu Akdeniz’e yolladı. İngiltere’den fazla ses çıkmıyor. İngiltere Kıbrıs’taki iki üssünü Amerikalıların kullanmasına izin verecek mi?