HER DEVRİN ADAMI OLMAK

CENGİZ BAYSU 07/12/2023 - 08:27:53

Günümüzün kriterleri esas alındığında şu safhaları da konumuza dahil edebiliriz. Liyakatsizliğini sadakatle kapatanlar, aynı ekolden olanlar, her devirde güçlünün yanında olanlar, dalkavuklar (yalakalar) …
 
Liyakatsizliğini sadakatle kapatanlar
 
Ehil olmayan, kişiliksiz ve liyakatsiz bu tipler, istedikleri yere gelebilmek için her zaman bir kaldıraç, vinç veya sırık ararlar. Gençlik yıllarımda Çiçek Pasajı’na çok giderdim. O masalar, sanat, edebiyat ve felsefeyle uğraşanlarla dolardı. Bir gün masamıza orta halli bir bey gelmiş, sohbet öncesi lise öğretmeni olduğunu söylemişti. Kırk yıl önce bizlere anlattığı olay, günümüze uyarlanamaz mı?   
 
20’nci yüzyılın başlarında nazırlığa atanan yaşlı bir kişi, göreve başladıktan kısa süre sonra yeğeninin vali yapılmasını sağlamış. Neyzen Tevfik, günün birinde bu nazırla karşılaşınca;
--- Kardeşinize yeni görevinden dolayı tebriklerimi iletin. Tıpkı fasulyeye benzediğini de söyleyin, demiş.
 --- O bir validir. Neden fasulyeye benzesin ki?
 --- Tamam işte. Fasulye de sırığa sarılarak büyüyor ya!
 
Aynı ekolden olmak (Bilmem kimin ekolünden olmak)
 
Makamlar sadece sırığa sarılarak elde edilmiyor tabii. Liyakat esas olmakla birlikte yükselme ve terfilerde falancayla çalışmak veya filâncanın ekolünden olmak da dikkate alınıyor. Fırsatları kendi lehine avantaja çevirmek veya bazı olayların bazı kişiler üzerinde yarattığı dezavantajları “baht kapısı” görmek gibi manevralar da olabiliyor.
Bu imkân özellikle devlet memuriyetindeki atamalarda belirgin şekilde göze çarpar. Sınav notu, sicil değerlendirmesi, sıralama gibi kriterlerden ziyade tanınma tercih edilir. “Darası alınmış”lar kategorisindeki insanlar makamlara bu şekilde gelince çevrelerinde kendilerinden akıllı veya “cin fikirli” insanlar olsun istemezler. Her an ayrılma, tenkit edilme veya görevden alınma tedirginliğini yaşayabilir. 
 
Vaktiyle Vakfıkebir’de tereyağı üretilirmiş. Balyalar, kantara asılır, kantar da karşılıklı iki kişinin omuzlarına alarak kaldırdıkları sırığa takılırmış. Yağcılar her balyayı tartmak için balyayı kaldırdıklarında küçük bir köpek balyanın üstüne çıkarmış. Defalarca tekrar eden bu olay karşısında yağcılardan biri sopayla köpeğe vurunca etraftaki diğer işçiler bu yağcıyı dövmeye başlamışlar. Köpek, yağ pazarı sahibinin köpeğiymiş.
 
Dayak yiyen yağcı, dayağın acısıyla inlerken bir yandan da köpeğin balya üzerine çıkarak gramajı arttırdığını anlatmaya çalışırmış. Yağcılardan biri de zavallı adam bağırıyormuş;
    ---Onun darası alındı. 
 
Her devirde güçlünün yanında olanlar
“Prens” adlı eserin sahibi Machiavelli’nin torunlarıdır bu gruptakiler. Onlar için “Amaca giden her yol mübahtır” cümlesi bir düsturdur. Bugün sevdiklerini, yarın menfaatleri uğruna taşlamaktan vaz geçmezler... 
 
Yüzsüzlükte saltanat sahibi olup yüzleri kızarmaz. Kalplerindeki kötülük her zaman dışarıya vurur. Yüzlerinin rabbiyesi silinmiştir. Yaklaştıkları zaman çirkin oldukları görülür. Fırsatların oluşacağı zamanları iyi bilirler. Dünyanın gidişatı ne yöne olursa olsun muhtemel fırsat ve riskleri iyi analiz eder, doğru karara varmaya çalışırlar.
 
Ne yazık ki, ülkemizde siyasetçi, sanayici, işadamı konumunda olan bazı insanlar bu durumdadır. “Dün dündür, bugün bugündür” özdeyişini pek severler. Bu akıma son yıllarda bilim adamları, yazarlar ve sanatçılar da katılmıştır.
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemal (İnal)’e sormuşlar. 
    ---Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir? 
    ---Ben bilmek için öğrendim, onlarsa tanınmak için…
Hepimiz asrın davalarını takip ediyoruz. Salya-sümük ağlayan ve hezeyanlar içinde çırpınan bir adamın, mesleki formasyon ve sıfatı olan kişileri kendisine biat ettirdiğini görüyoruz. Yakalandıkları zaman verdikleri ifadelerden hayrete düşüyoruz. Fethullah Gülen’in bir terör örgütünü yönettiğini yeni anlamışlar. Günaydın, demek gerekir herhalde…
Kırk yıl peşinden gideceksin, anlamayacaksın, yakalanınca bir günde anlayacaksın. Eğer bugünkü iktidarı kendileri ele geçirmiş olsaydı yine aynı adama methiyeler düzeceklerine şüphe yoktur. Paranın esiri olmuş bu zihniyetteki kişilerin ülkemize ne zararlar verdikleri ortadadır.
 
Dalkavuk veya yalakalar 
Temin edeceği menfaat basit bile olsa kişiliğinden ve karakterinden taviz vererek elde etmeye çalışan heriflerdir (!). Bu karakter zafiyetini marifet görüp Osmanlı devrinde hükümdarın karşısında el etek öpmekle başlayan dalkavuklar, sonraki yüzyıllarda belden 45 derece, boyundan 15 derece eğilip selam vererek ustalaşmışlardır. 
Dalkavuklar, günümüzde “yalaka” olarak da adlandırılırlar. Karakterlerini 24 saatten fazla saklayamaz, eninde sonunda açık verirler. Manyetik istikametleri değişken olduğu için eski tabirle ibreleri inhiraf (sapma) ederler.
Kral, uşaklarıyla ava gitmiş. Tavşanı görünce okunu atmış fakat vuramamış. Yanındaki dalkavuk uşağı,
 
    ---İsabet oldu Efendim, demiş. Kralın ters bakışlarının etkisini üzerinde hissedeceğini anlayınca,
    ---Tavşanın hayatını bağışlamak alicenaplığında bulundunuz, demiş…
Sözün kısası; Büyük adam olmak, önce adam olmaktan geçer. Adam olmak ise “Günün adamı olmak” veya  “Her devrin adamı olmak” değil, “Her devirde adam olmak”tır.