Bu hafta içinde sağlık kontrolüm nedeniyle MSKÜ. Hastanesi'ne gittim. Garajda, Milas'a giden dolmuşa bindim. Çoğu hastaneye giden yolcularla dolan araç, yolda binenlerle birlikte koridor da dahil olmak üzere doldu.
Yatağan'dan binen orta yaşlı bir adam, pazardan aldığı sebzelerden oluşan 3 tane poşeti uzun süre elinde tuttu. Poşetlerde 3'er kilo kadar salatalık, patates ve domates vardı. Ayakta yolculuk yaptığı için adama acıdım, " Amca, istersen elindeki poşetleri yere bırak" dedim. Adam hiç istifini bozmadı ve taşımaya devam etti.
Bir süre sonra elindeki salatalık ve patates poşetlerini ayağının dibine bıraktı ama domates poşetini elinde taşımaya devam etti; yanındaki adama, "Domatesleri 35 liradan aldım, yumuşak olanlar bile 30 liraydı" dedi.
Bir süre sonra yorgunluğun etkisiyle uyuklamaya başladı. Ayakta uzun süre uyuyan adam, ara sıra sendeledi ama elindeki domates poşetini hiç bırakmadı.
'Pahalı olduğu için yere bırakmaya kıyamadı, herhalde' diye düşündüm.
Kırmızı altın olan domates, hiç yere konmadan sahibinin elinde Milas'a geldi.
*
Sebze ve meyve fiyatlarının sürekli artması karşısında insanlar ne yapacağını şaşırmış durumda.
Geliri az, gideri çok olan insanlar, alışveriş yaparken idareli olmaya çalışıyor.
Eskiden ülkemize gelen Avrupalı turistler, alışveriş yaparken taneyle meyve, sebze alıyor diye eleştirirdik ve bu durum bize çok komik gelirdi. Çünkü biz Türkler, sebze ve meyveleri 3-5 kilo almaya alışkındık.
Şimdi onların durumuna biz düştük.
Artık, marketlerde ve pazarlarda tane ile meyve sebze alanlara, dilimlenmiş kavun ve karpuz alanlara şahit oluyoruz.
Zaman gelecek; kuraklık nedeniyle sebze ve meyvelerin üretimi sona erecek; meyvelerin ve yemeklerin hapı çıkacak!
Yıllar önce izlediğim bir uzay filminde, astronotların yemekleri 3-4 tane hap şeklindeydi.
Parası olan, yemeklerin ve meyvelerin hapını alacak ve yutarak yaşamını devam ettirecek. Ama parası olmayan da yine hapı yutacak!.. Ve... Sonunda açlıktan ölecek.
