Geldim sana eyleyim müdana

CENGİZ BAYSU 16/11/2023 - 08:08:14

Diyanet neden bütünleştirici olamıyor?
Dini günlerde (Bayram, Kandil geceleri, Peygamberin doğum günü vb) Atatürk’e rahmet okunmamasını, adının zikredilmemesini geçtik artık. Cumhuriyetimizin milli günlerinde de Diyanet İşleri Başkanlığı Cuma hutbelerinde Atatürk’ün adına yer vermediği gibi onun ölüm yıldönümü günlerinde de adını anmamaya adeta özen gösteriyor. Unutmayalım ki, Türkiye’de kiliselerde ve sinagoglarda Cumhuriyet’in kurucusuna dualar edilir. Kaldı ki, Cumhuriyet’le birlikte kurulmuştur Diyanet İşleri Başkanlığı…
Bu durum imamların cemaat ile karşı karşıya gelmesine sebep oluyor. Huzurun, huşunun ve sükûnetin hâkim olması gereken camilerimizde kargaşa ortaya çıkıyor. Halkımızın mutlu olduğu bayram günlerinde veya acılı ve yaslı olduğu Atatürk’ün ölüm günlerinde kargaşa veya sataşmalara Diyanet İşleri Başkanlığınca yayımlanan buyruklar neden olmaktadır. Diyanet İşleri Başkanı, kendi kafasındaki projeyi –nasıl bir projeyse- bilerek mi uygulamaya koyuyor, yoksa hutbelerin hazırlanmasını istediği kişiler var da onlar mı kendi kafalarına göre hareket ediyor?
Bu konuda daha hassas davranılması, inananlar arasında ikiliğe sebebiyet verilmemesi, şiddetten uzak kalınması ve kardeşliğin temin edilmesini sağlayacak tedbirlerin alınması gerekmez mi? Başkanlıktan gönderilen buyrukların “faaliyet sonu incelemesi”nin yapılması icap etmez mi?
Sonuçta tepki gösteren vatandaş ile tepki gören vatandaşımız birbirlerine giriyor ve birbirlerine “kâfir” sıfatıyla bağırıyorlar. Bunlardan birisi dini savunan, diğeri de dine karşı olan durumuna düşüyor. İş mahkemeye intikal ediyor ve kişilerin adli sicili bozuluyor. Neden topluma suçlu insan ihraç ediyoruz? Diyanet İşleri Başkanlığından duyarlılık bekliyoruz.
 
“Tanrı, iradesini hâkim kılmak için iyi insanları; kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar.” Giordano Bruno
 
İnsanlık her yerde insanlıktır
İsrail, Hamas’ı kafaya takmış, her gün ve her gece Gazze topraklarını bombalıyor. Küçücük çocuklar, yaşlılar, kadınlar hayatlarını yitiriyor. Dünya seyrediyor, başta Biden olmak üzere gelişmiş ülkeler utanmadan tepkisiz kalabiliyor. İsrail’e yardım etmekten de geri kalmıyorlar. Bir lütufmuş gibi ateşkesten değil “ara vemek”ten söz ediyorlar. Hastanedeki 39 bebeğin oksijen yetersizliğinden hayatlarını kaybediyor, Batı dünyasının kılı kıpırdamıyor. 
Batı’nın ikiyüzlülüğünü, emperyalist hırslarını ve tarafgirliğini anlıyorum da Arap âleminin duyarsızlığını anlayamıyorum. Örneğin; Suudi Arabistan, Batı’ya karşı neden petrol vanalarını kapatmaz? Neden Yemen’de Husileri bombalar? Neden kendi aralarında birlik olup ortak eyleme geçmezler? (Kendi topraklarındaki Amerikan askerlerine yol vermez, onların üslerini kapatmazlar? Neden Batı’daki büyükelçiliklerini kapatmazlar?
Biz hep olaya “Müslüman kardeş” açısından bakıyoruz. Bu Batı ülkelerinde ve hatta İsrail’de Netanyahu’nun yaptıklarını protesto eden başka din ve mezhepten olan insanlara ne diyeceğiz. Zülüm, katliam ve soykırım insanlık suçudur. Bunlar kime yapılırsa yapılsın, insan olan herkesin tepki göstereceği suçlardır. 
Arap Ülkelerinde ve özellikle Suudi Arabistan’da protesto yürüyüşü yapan bir kitle göremiyoruz. O zaman İsrail bir yerlerden buyruk alıyorsa demek ki, Arabistan da bir yerlere bağlı ki, sesi çıkmıyor.
Hamas’a gelince; katliamı başlatan ve terörü şahlandıran bir örgüttür. Hiçbir yerden destek almadan, hava kuvveti, deniz kuvveti olmadan kendi başına eyleme geçmesiyle yoksul Filistin halkını acılara gark etmiştir. Hamas’ın liderinin serveti yazılı basında geçmekte biz ise Filistinlilere yardım toplamaktayız. Bu liderin bulunduğu yer ve yaşadığı hayat şekli dillerdedir.        
 
***                       ***                         ***
Zeytin ağacı, zeytinlikler
Yaklaşık 6000 yıldan beri Akdeniz Havzası’nda yetişen, bütün dini kitaplarda adı geçen, tıp dalında sembol olarak zeytin dalı gösterilen, İlyada destanında ölümsüzlüğünden bahsedilen uzun ömürlü ve dayanıklı bir ağaçtır.
 
''...Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yanı ağır bastığından.''
 
Nazım Hikmet, 1947'de kaleme almış bu satırları ve zeytin ağacının yaşamayı hatırlattığını anlatmak için yazmıştır.
Kurak arazilerde yaşama özelliğiyle suya fazla ihtiyacı olmayan ve bu nedenle bulunduğu arazi kesimine koruyucu örtü oluşturarak çölleşmenin önüne geçen, havadaki karbondioksit miktarını düşüren bir ağaçtır. Zeytinden çıkarılan altın sıvının yararları ise sayısız. Bu kadar vefalı bir ağaca nasıl vefasız davranılır?
 
***Deniz kıyısında veya yakınında ise zeytinlikler rant amacıyla kazınabiliyor,
***Hazinede para kalmayınca zeytinlik alanlar yabancılara satılabiliyor,
***Zeytinliğe göz dikilmişse yangınla silinebiliyor
***Hastalık gelirse öldürülebiliyor…
 
Betonlaşmanın ve rant hırsının önüne geçemediğimiz sürece Allah bizlere akıl fikir versin!