Devlet idaresinde uyarı ve tehditler

CENGİZ BAYSU 03/04/2024 - 09:14:11

Caddeler vardır, arkasında tarihi hazineleri saklar. Bu hazinelerin sahipleri ve muhatapları vardır. Kimisi zeki insandır, pratiktir, çözümcüdür. Kimisi de “mal”dır, yerinden kaldırmak için vinç gerekir. Gudubet suratlıdır, selam vermez, selam almaz, kafasındaki dört bujiden ikisi ateşleme yapmaz.
 
    Osmanlı döneminde çok zeki sadrazamlar vardır, padişahını hiç yormamış ve devlet çarkının düzenli dönmesini sağlamıştır. Sepet gibi adamlar da vardır, Akçeli işlerde “bir devlete bir bana” diye çıkar gözetmiştir. Dirayetli padişahlar bu kişilere uyarı ve tehditkâr ifadelerle yazdıkları fermanları göndermiş ve onları yakın takibe almışlardır.
 
    Gelibolu ile ilgili yazdığım yazılarda padişah buyruklarına geniş yer vermiştim. Bu buyruklarda öne çıkan özellik, devlet kavramını ve kamu hakkını her şeyin üzerinde tutulmak istenen adalet kavramının tesisi olmuştur. Bu yazıda sizlere yeni bazı alıntıları  aktaracağım:
 
Uyarı ve tehdit ifadeleri
 
    “Uyarı” ve “tehdit” kavramları arasında anlam bakımından fark vardır. Türkçe Sözlük’te uyarı herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih olarak; tehdit ise gözdağı kelimesi ile tanımlanmıştır.
Uyarı ifadeleri:
   
 “Özrün makbul (kabul edilebilir, mesmu) olmaz, ona göre mukayyed gözetesin, koruyasın) olasın.” Verilen emrin uygulanmaması durumunda göstereceğin bahanenin, yani özrün kabul olmayacağı baştan vurgulanmıştır. Hatta bazılarında özrün kabul edilme ihtimalinin bulunmadığı da özellikle yazılır. Merhume Sultan mütevellisi olan Turgut’a hüküm ki: “Sonra sorılup zahir oldukda (açığa çıkarsa) özrün makbul olmaz”. Kocacık yürükleri subaşısına hüküm: “Bi-kusur (kusursuz) ihrac idüp (çıkarıp) irsal itmeyesin, gönderesin ve yahud bargirleri (beygirleri) kusur üzre ola, asla özrün makbul olmayup mesul olmak mukarrerdür (kararlaştırılmıştır).”. 
    Rumili beylerbeyisine hükümdür: “…Şöyle ki, bir sancak sipahisinden kimesneye teaddi ola (sataşma, saldırı), beyinden (o kişinin beylerbeyinden) sual oluınur (sorulur). Ana göre Hersek sancağı sipahisin menazil (iki konak arası yol) ü merahilde (konaklama yeri) onat vechile(güzellikle) zapt idüp (koruyup) kimesneye teaddi (sataşma) vü tecavüz (saldırı) itdürmeyesin. Sonra özrün makbul olmaz ve sen dahı gelüp südde-i saadete mülaki olasın (Aksi davranış olursa sen de bulunduğum yere-İstanbul’a gel) .”
 
    III Numaralı Mühimme Defteri’nde Uyarı ve Tehdit İfadeleri 1607 Kili ve Ahyolı ve Aydos ve Brayıl ve Yanbolu ve Tuzla ve Varna kadılarına hükümdür: … “Emirsüz kimesneye Kefe canibine (taraflarına) alup gitmek içün tereke (geride kalan mallar) virmeyesin. Şöyle ki, ba’del-yevm (bugünden sonra) birinüzün taht-ı kazasında (yönetiminizde) emre mugayir (aykırı), Kefe canibine kimesne tereke (geride kalan malları) alup gitdüği istima’ olına (duyulursa), özrinüz makbul olmak ihtimali yokdur. Ana göre mukayyed olup (göz kulak ol) hazer idesin (bu işlerden uzak dur).”
  
 Bir başka hükümden: “Özrün makbul olmayup neticesi sana (size) aid olur (senden bilinür), (ona göre mukayyed olasız).”  Aslında burada açıkça ifade edilmeyen, kelimelerle belirtilmeyen örtülü bir tehdit de sezilmektedir. 
    
Prizrin Beyi Olan Hızır Bey’e Hüküm: “Şöyle ki, varup irişmeyesin, bir fesad ideler (kargaşa yaratırlarsa), senden bilinür. Ona göre mukayyed olasın ve fesad içün alet-i harb (silahla) ile bulınup ele gelenlerün haklarından gelesin.”
 
Boğaz-hisarları dizdarlarına hüküm: “…Boğaz’dan taşra tereke ile gemi geçüp gitmekden ziyade hazer idesiğiz. Şöyle ki istima olına, neticesi size aid olur, bilmiş olasız.” 
Tehdit ifadeleri
 
“… Sonra özrün makbul olmak ihtimali olmayup + eşedd-i ikab ile mu’akab olmak (mesul olmanuz) mukarrerdür.” Görüldüğü gibi tehdit ifadeleri uyarı formüllerinin üzerine inşa edilmiştir. 
 
    Trabzon Begine Hüküm: “Şöyle ki, gaflet ile haberün olmayup gemi ile bir tarafa firar ide, sonra özrün makbul olmak ihtimali olmayup eşedd-i ikab (en şiddetli ceza) ile mu’akab olmak mukarrerdür. 
 
    Kefe Begine ve Kadısına Hüküm: “Şöyle ki, gaflet ile ol canibe varup çıksa duyulmaya, asla kimesnenün özri makbul olmayup enva’-ı ikab (çeşitli cezalar) ile giriftar olmak mukarrerdür. Ana göre mukayyed olup yarar gemi ile yalıları kemal-i dikkat ü ihtimamla tetebbu’ u tecessüsden hali olmayup gaflet ile bir vaz’ olmakdan hazer idesin. “
 
    Erzurum beglerbegisine hüküm: “… Şöyle ki, her biri emrüm üzre hazır olmayalar, sonra bir ferdün özri makbul olmayup muakab olmaları mukarrerdür, ana göre her biri dakika fevt itmeyüp basiret üzre olalar.” 
 
    Silivri kadısına hüküm: “… mikdarı koyup dahı ziyadesin emrüm üzre tereke içün varanlara narh üzre bey itdüresin. Şöyle ki, bu babda ihmal idüp ve yahud kimesneye himayet idesin, sonra taht-ı kazanda matrabazlarda ve sairde der-anbar olmış tereke bulına, asla özrün makbul olmak ihtimali olmayup muakab olman mukarrer bilüp ana göre mukayyed olasın.” 
 
Sabıka Ankara Kadısı Olan Mevlâna Emirşah’a Hüküm: “Şöyle ki, ihmal ideler ve yahud mu’avenet itmeyüp (dayanışma göstermeyip) ol sebeb ile ehl-i fesad (kargaşa çıkaranlar) tecennüb ide, anlara olıcak kendülere olur; azl ile konılmayup mu’akab olmağı mukarrer bileler. Bu babda ihmali olanları bildüresin.” 
 
Kaynaklar
1.Başbakanlık Osmanlı Arşiv belgeleri
2. III NUMARALI MÜHİMME DEFTERİ’NDE UYARI VE TEHDİT İFADELERİ, Yavuz KARTALLIOĞLU