Cumhuriyet Bayramı’na ait bir anım

CENGİZ BAYSU 23/10/2023 - 15:11:09

   Çocukluğumun Cumhuriyet bayramlarının benim ailemde özel bir anlamı vardı. Babam beni sabah erkenden kaldırır, annem yeni pabuçlarımı ve elbiselerimi giydirirdi. Paşabahçe iskelesinden bindiğimiz Boğaziçi’nin cefakâr Halâs vapuruyla kıyı boyunca giderken babam önemli binalar hakkında bilgi verir, dedemin anlattıklarından da katardı.
    Eminönü’nde vapurdan indikten sonra troleybüse
binerdik. Sessiz çalışan ancak havaî elektrik hatlarına 
tâbi olan bu araca binmek,  benim için bir ayrıcalıktı. Şehirde elektriklerin kesilmesi halinde troleybüsler yüzünden trafik tıkanıklığı yaşanırdı.
 
Öğrencilik yıllarımdan 
    
Beykoz ortaokulu’nun 1’inci sınıfındaydım. 1968 yılı Cumhuriyet Bayramı törenlerini izlemek üzere babamla Vatan Caddesi’ne gitmiştik. Törenler süresince yollar kapalı tutulduğundan Aksaray’a gelmeden önce otobüsten inmiş ve tören yerine doğru yürümeye başlamıştık. 
    
Her tarafı al renkli bayraklarla süslenmiş olan o yollarda yürümek ne büyük heyecandı! Tören alanına yaklaşınca kalabalığın çocuklar için perde oluşturduğu bir seyirci kitlesi içinde bulmuştuk kendimizi. İlk 15 dakikayı da törenleri kesintisiz izleyebileceğimiz yer aramakla geçirmiştik. 
 
    Babam her defasında tören platformuna yakın ve bir inzibat subayının bulunduğu yeri tercih ederdi. Subaylar, çocukları izleyicilerin önüne alarak rahat izlemelerine fırsat sağlarlardı. Tören platformunda kalpaklarıyla, bellerinde derme çatma tabancalarıyla ve çarıklarıyla gelen gaziler de bulunur, bir bölümü tören geçişlerine iştirak ederdi. 
 
Valinin gelişi ve törenin başlaması
 
…Valinin gelişi anons edilmiş, bir kıpırdanma ve sessizlik başlamıştı. Biz çocuklar da ayağa kalkmıştık. Büyükler önümüzü kapatınca babam beni geriye çekti ve omuzlarına çıkararak rahat görmemi sağlamıştı. Özellikle tankların ve uçakların geçişinde göğsüm kabarırdı…
 
    Bulunduğumuz yerde elinde flama tutan askerin gözleri kararmış, yere çökmek zorunda kalmıştı. Kalabalığın gerisine aldılar. Tören platformunda oturan yaşlı gazi, subayın yanına giderek “Askerin durduğu yerin boşalmasıyla aksama olabilir, ben onun yerinde durmaya hazırım.” diyerek flamayı yerden almış ve 2-3 dakika süreyle çakı gibi durmuştu. Sonradan gelen başka bir asker, gazinin elini öperek flamayı almış ve onun yerine oturmasını sağlamıştı. 
 
Tören sonrası
 
    Törenin bitiminde babam beni İstiklâl Savaşı gazilerinin yanına götürmüştü. Onlar, vatan topraklarının azizliğine karşı gösterdikleri şefkati, çocuklara da gösterirler ve anılarını anlatırlardı. Göğüslerinde taşıdıkları madalyalar aslında hepimizin gurur nişanesiydi...
 
    Kolu çolak gazi, biz çocuklara anılarını anlatmaya başlamıştı. Kalabalık seyrekleşince bir tankın arıza yaptığını gördük. Gazi, tank komutanının yanına giderek arızayı kamufle edecek şekilde bizlerle resim çektirmeyi teklif etmiş, dileği kabul edilmişti. Dolayısıyla bu durum hepimiz için bulunmaz bir fırsat oluvermişti. Tank komutanı benimle birlikte birkaç çocuğun tankın üstüne çıkmasına izin vermişti.
 
Gazi ile yürüyüş
 
… Aksaray’a doğru yürümeye başladığımızda gazinin anlattıklarını dinliyorduk. Bir milletin şerefini korumanın her ferdin omuzlarında sorumluluk olduğunu söylüyordu. Anadolu’yu terk etmek üzere Gemlik ve Mudanya istikametinde panik halinde kaçan düşmanın Mudanya ormanlarına sığındığını, karşılaştıkları Türk askerlerinin ayaklarına kapanarak ağladıklarını ve yalvarırcasına af dilediklerini anlatıyordu. Anadolu’da bir söz vardır;  “Köpekler tanımadıklarına havlarlar” diyerek ekliyordu.
    
Yollarımız ayrılma noktasına gelmişti. Babam gaziye uzun ve sağlıklı ömürler dilerken ben de elini öpmüştüm. Bu asil gazinin “Savaş zamanında aç kalan insan namusunu, çıkış yolu bulamayan asker şerefini yer…” sözünü eve dönünce babamla birlikte doğru şekilde hatırlayarak notlarımın arasına katmıştım.
    
Dünün çıkış yolu bulamayan askerlerini dünya tarihinde çıkış yolu bulamayan milletler şekline dönüştürürsek aynı sonuç ortaya çıkmaz mı?    
 1967 yılı gazetelerinde belki resmim çıkmıştır, ama o zamanın imkânlarıyla babamın temin etmesi pek
mümkün değildi. Ben de içimde uhde olmasın diye kendi çocuğumun bir bayram resmini gazeteye vermiştim..