BELKİ OKURUZ

CENGİZ BAYSU 13/09/2023 - 09:15:34

Rus şüpheciliği/Yahudi zekâsı
    SSCB döneminde Rusların aşırı şüpheci ve meraklı oldukları, bu nedenle casusluk faaliyetlerinde işi vesveseye kadar vardırdıkları malumdur. KGB karargâhındaki telefon çalmış, ihbarda bulunacak kişi başlamış konuşmaya;
 
    ---Alo? Komşum Salamon bir devlet düşmanıdır. Odunluğunda deklare edilmemiş elmaslar saklamaktadır.
    ---Not edildi, merak etmeyin.
 
    Ertesi gün KGB ajanları Salamon’un evini basmış. Odunluğa dalmışlar. Tüm odunları kırmışlar, içlerine bakmışlar. Bir tek elmas bile bulamamışlar. Salamon’a söverek gitmişler. Akşamüzeri Salamon’un telefonu çalmış:
 
    ---Alo... Ben Moşe... KGB geldi mi?
    ---Geldi.
    ---Kışlık odunlarını kırdılar mı?
    ---Kırdılar
    ---O zaman telefon etme sırası sende... Sebze tarlamın ekim için çapalanması gerek... 
 
Karikatürlere fıkralarla cevap
    Karikatür, yerinde, zamanında ve ölçü içinde çizilirse anlam kazanır ve değeri olur. Nasreddin Hoca, ramazan ayı boyunca vaazlar etmek, namazları, teravihleri kıldırmak üzere evine uzak bir köyde işe başlamış. 
    Hoca’ya köyde bir oda tahsis etmişler. Görevi kısa süreli olduğundan Hoca ailesini getirmemiş, odasında tek başına kalıyormuş. Köyde vaaz ederken bir ara Hz. İsa’nın göğe çekildiğinden söz etmiş. Camiden çıkınca yaşlı bir kadın yanına yaklaşıp; 
 
    ---Hoca efendi, Hz. İsa göğe çekildi dedin; ama orada ne yiyip ne içtiğini anlatmadın?
    ---Bre kadın günlerdir bu köyün misafiriyim. Bir gün olsun misafirimiz ne yer ne içer demediniz de, gökte misafir edilen Peygamberin ne yiyip ne içtiğini mi merak ediyorsun?
Hadi soruyu da hepimiz yöneltelim: 
 
    ---Eeey Batı, sen Hz. Muhammed ile uğraşma… Senin ona karşı göstereceğin nefret de şefkat de önemli değil.  Suriye’den Türkiye’ye göçen zavallılar ne yer ne içer? Bir gün olsun sordun mu? 
 
Yanan yanana
    Herkesin derdi başka. Dertsiz bir Allah… Ağlarsa anam ağlar, diyen şehidin gerçekten anasının yüreği ağlar. İkmale kalmış öğrenci sınavı veremezse yanarım, der. Bronzlaşmak isteyen güneşte yanar. Bir de ateş böceği vardır. 
 
Şeb-tâba kıl nazar o da halince yanmada.
(Ateşböceğine bak, o da yanmada kendince)
                                     Tezkirecizade Naim
 
    15’inci yüzyılda Gutenberg’in yaptığı mekanik matbaa matbaa makinesi başlayan süreç hızla yayılıp bilgi birikimine yol açmıştır. Matbaanın icadı basım işini kolaylaştırmış, ucuz yoldan çoğaltılan kitapların geniş halk kitlelerine yayılmasını sağlamıştır.
 
    Avrupa ülkelerinde kullanımı hızla yayılan matbaanın Osmanlı İmparatorluğu’nda Türkçe eserler için ilk açılışı 1728 tarihinde olmuştur; böylece Yahudi, Rum, Ermeni gibi azınlıklar kendi matbaalarını bu tarihten önce kurmuşlarsa da, Osmanlı Türkleri basım işini 250 yıllık bir gecikme ile başlatabilmişlerdir.
 
    Günümüzde matbaanın yanında sınırsız kolaylıklar olmasına rağmen insanımız ne yazık ki pek kitap okumuyor. Bu konuda yapılmış araştırmalar var. Bu araştırmalarda Japon insanının, Avrupa insanının bir yılda okuduğu kitap sayıları veriliyor. Bizim insanımızın okudukları ise devede kulak misali… Burada rakam vermek istemiyorum, çünkü ağrıma gidiyor. 
 
    Yaşadığı 17’nci yüzyıl sonu ve 18’inci yüzyıl başlarında yazdığı ünlü eseriyle “Tarih-i Raşid” ile bilinen Raşid de bundan yakınmış ve yanmış olacak ki, bakın ne diyor: 
 
Halk esir-i şöhret oldu eylemez iman-ı zat
Name-i hoş harfe bakmaz zeylde nam olmasa
 
(Halk şöhretin esiri oldu, önem vermez cevhere
Güzel de olsa ünlü değilse yazarı, bakmaz kitaba… 
 
                                                                      Râşid