Almanya’nın Kafkaslara ilgisi –I-

CENGİZ BAYSU 13/11/2023 - 08:07:46

Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock, Erivan temaslarının ardından geldiği Azerbaycan'da mevkidaşı Bayramov'la görüştü ve her iki Bakan basın toplantısı düzenlemiştir. Bayramov, Alman mevkidaşına Azerbaycan topraklarının 30 yıl işgal altında kalmış olması, 2. Karabağ Savaşı, Ermenistan’la normalleşme süreci ve eylül ayındaki antiterör operasyonuna ilişkin bilgi verdiğini söylemiştir.
 
Baerbock da Avrupa'nın Güney Kafkasya'ya ilgi duyduğunu, bunun başlıca nedenlerinden birinin de ekonomik nedenler olduğunu söyledi. Bölgede bir çatışma yaşandığını ve bundan sonra barışın tesisi için güven ortamının oluşturulması gerektiğini dile getiren Baerbock, Ermenistan'da Karabağ Ermenileri ile görüştüğünü, geri dönmek istediklerini ifade etmiştir.
 
Baerbock, Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğunu ve Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü desteklediklerini dile getirerek, "Biz Almanya olarak ortak yol bulmak için taraflar arasında bağlantı oluşturmaya hazırız." dedi. Karabağ ve çevresinde büyük arazilerin mayınlı olduğunu, binlerce insanın mayın kurbanı olduğunu, mayınların temizlenmesi konusunda Azerbaycan'a destek vermek istediklerini söylemiştir.
 
AB, Ermenistan ve Azerbaycan arasında Azerbaycan'ın Eylül ayı ortasındaki askeri operasyonu öncesinde de bölgede kalıcı barış için arabuluculuk girişimlerinde bulunmuştu. 
 
I.Dünya Savaşı’nda Alman ilgileri
I.Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru 4 Haziran 1918 günü Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Batum sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşme Md: 4’e göre, Osmanlı hükümeti Azerbaycan’ın ihtiyaç olduğu takdirde askeri yardım yapmayı taahhüt etmişti. Almanya Osmanlı askeri kuvvetlerinin Brest-Litovsk Antlaşması ile belirlenen sınırın doğusuna geçmesini istemiyordu.
 
Almanya’yı kuşkulandırmamak için kurulacak orduya “Kafkas İslam Ordusu” adının verilmesi benimsenmişti. Bu ordu 27 Haziran-1 Temmuz 1918 arasında Komuna birliklerinin Gence üzerine saldırısını önledi. 20 Temmuz’da Şamahı'yı ele geçiren İslam Ordusu artık ayın sonlarında Bakü çevresine ulaştı.
 
Sovyet Rusya, Osmanlı birliklerinin Bakü’ye girmesini istemediği için Almanya’nın konuya müdahil olmasını istedi. Rusya ile görüşmeler başlamadan önce, haziran ayının ortalarında Tiflis'te bulunan Almanya temsilcileri Bakü'ye saldırıya geçen Türkiye-Azerbaycan askeri birlikleri içerisine küçük Alman askeri birliğinin dahil edilmesini teklif etmişlerdi.
 
Bu taburu geri çevirmek Türkiye ile Almanya arasında zaten soğuk olan ilişkileri daha da kötüleştirebilirdi. Bu nedenle Türk orduları tarafından bu taburun geçeceği Gürcistan-Azerbaycan sınırındaki demiryolu köprüsü patlatılarak ve telgraf hatları kesilerek, bu plan ustalıkla gerçekleştirilmiş ve Alman taburunun Bakü'nün ele geçirilmesinde yer alması önlenmişti (Halil Paşa, 1997: 223-224; Yüceer, 1996: 59). 
 
Almanya, Sovyet Rusyası’nın Almanya'ya petrol vereceği takdirde Türkiye'nin saldırısını durdurmak için işe karışacağını bildirdi. Haziran sonlarında Berlin'de yapılan Alman-Sovyet görüşmelerinde ön anlaşma sağlandı. Almanya’nın üstlendiği yükümlülüğüne karşılık Rusya da Bakü petrolünün bir kısmını ona vermeye razı olmuştu. Türk hükümetini Türk ordusunda çalışan Alman subaylarını geri çağırmakla tehdit ediyorlardı, petrol madenlerinin imha edilebileceğinden de rahatsız oluyorlardı.
 
Almanlar Bakü’ye saldırıya karşı idiler. Harp yoluyla gidilirse Bolşeviklerin petrol madenlerini ve petrol rezervlerini yakacaklarından endişe ediyorlardı. Almanya'nın İstanbul Büyükelçisi Bernsdorf, Türklerin Bakü'ye saldırı düzenlendiği takdirde, Bolşeviklerin şehri yıkıp, petrol madenlerini imha edeceğinden rahatsız olduğunu bildiriyordu Lenin ise, “… Eğer Bakü elden giderse, büyük petrol tesisleri imha edilsin” demişti.
 
1918 yılı 4 Ağustos’ta Anzeli’deki İngiliz birliklerinin bir kısmı Bakü'ye girdikten sonra General Lüdendorf’un emriyle Ukrayna'dan Karadeniz aracılığıyla Gürcistan'daki Alman askeri misyonunun başkanı von Kress’in emrine bir süvari ve bir yaya tugayı gönderildi. 1918 yılı 20 Ağustos tarihine kadarki bilgiye göre, Almanya'nın Gürcistan'da 214 subayı ve 5050 askeri vardı. Almanlar mümkün tüm vasıtalarla Türklerin tek başına Bakü'ye doğru saldırısını durdurmaya çalışıyorlardı.
 
Kafkas İslam Ordusu'nun yaptığı başarılı askeri operasyonlarla 1918 yılı ağustos ayında Bakü'nün eşiğine varması Berlin'de yapılan Alman-Rus görüşmelerinin yoğunlaşmasına neden oldu.
 
1. Bakü Rusya'nın kontrolünde kalacaktı; 
 
2. Mevcut tüm vasıtalarla İstanbul'a kömür ve diğer malların gönderilmesi durdurulacak ve Tiflis üzerinden Bakü'ye giden demiryolları Türklere kapatılacak, böylece Osmanlı Devleti'nin Bakü'ye girmesi önlenecekti; 
 
3. Rusya ile Almanya'nın Bakü petrolünden yararlanmasını sağlayacak bir anlaşmanın imzalanması için çalışılacaktı (Baumgert, 1966: 200; Bihl, 1992:102).
 
1918 yılı 31 Temmuz’da Bolşevikler Bakü'de hâkimiyetten uzaklaştırılmışlardı ve onların yerine İngiliz eğilimli Sentrokaspi diktatörlüğü iktidara gelmişti. Almanya'nın Dışişleri Bakanı P. Hintze “Bakü'nün alınması için ortak Türk-Alman askeri operasyonlarının yapılması” fikrini ortaya atmıştı (Zürrer, 1978: 107-108; Baumgart, 1966: 202.).
Hindenburg Bakü'nün İngilizlerden kurtarılmasında yer almak için iki Alman tugayının Güney Kafkasya'ya gönderilmesine ilişkin Osmanlı Devleti’ne bilgi verdi. 
 
10 Eylül'de Bakü'nün kurtarılması görevi Nuri Paşa’ya verildi. 13 Eylül’de Bakü üzerine nihai saldırıya başlamaya ilişkin savaş emrini imzaladı. Bakü'deki İngiliz birliklerine ise Albay Keyvort komuta ediyordu. 
 
13 Eylül’den 14 Eylül’e bağlayan gece saat 4’te Bakü'yü kurtarmak için nihai saldırı başladı. İngilizler 70 subay ve 800 askerle Bakü'yü terk edip Enzəli’ye yola çıktılar. Bakü savaşlarında onlar 180 asker ve subay kayıp verdiler (Yusifzade, 1999: 120-121). 15 Eylül’de Azerbaycan ordusu Bakü'ye girdi. Böylece, 1918 yılı 15 Eylül'de Bakü kurtarıldı ve Azerbaycan hükümeti kendi doğal başkentine sahip oldu.     (devam edecek)