Louvre Müzesinden Bölüm: I

CENGİZ BAYSU 21/06/2024 - 09:33:56

     Yıllarca biriktirdiğimiz resimleri dizdiğimiz albümleri inceliyorduk. Eşim, dört yıl önce Louvre Müzesi’ni gezerken çektiği bir resmi gösterdi. Resmin açıklamasında “Sakız Adası Katliamı” yazılıydı. Sanat ve sanat tarihiyle ilgili yayınları araştırınca Fransız Ressam Eugene Delacroix (26 Nisan 1798-3 Ağustos 1863)’in 1824 yılında yaptığı bir tablo olduğunu öğrenmiş oldum.
    Ressam Delacroix, doğum tarihi itibariyle Fransız devrimi sırasında dokuz yaşında bir çocuk olarak bu dönem içinde yaşanan ayaklanmaları, idam ve ölümleri görmüş ve idamlarla büyümüştür. Bu durum onun hassas bir yapıya sahip olmasının nedenleri arasında olabilir.
    Delacroix 1824 yılında yani 26 yaşında “Sakız Adası Katliamı” isimli tablosunu yapmış ve Paris Sergisi’ne yollamıştır. Eser, sanat çevrelerinde bir anda geniş yankılar uyandırınca devlet tarafından satın alınmıştır. 
 
Sakız Adası’nın yeri ve kısaca tarihi
    Sakız Adası Anadolu sahillerine en yakın adalardan biridir. Karaburun Yarımadası’nın veya Çeşme’nin tam karşısındadır. Yüzölçümü 900 km2 civarındadır. Kendisine bağlı iki adası daha vardır: Koyun Adası ve Balık Adası…
    Sakız Adası, Fatih Sultan Mehmet döneminden başlayarak Osmanlılara vergi vermeleri koşuluyla Cenovalıların yönetiminde bağımsızlığını korumuştur. Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatından hemen önce, 15 Nisan 1566’da Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından fethedilmiş, 347 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. 1913 Balkan Savaşı sonunda Yunanistan’a geçmiştir. Osmanlı hâkimiyetinde olduğu süre içinde ise;                 
1. Garp Ocakları mensuplarının Fransa kıyılarına ve gemilerine saldırılarından şikâyetçi
olan Fransa Kralı XIV. Louis, denizci Duquesne’i görevlendirerek mukabil harekete geçmesini istemiştir. 24 Temmuz 1681’de Sakız Adası önlerine gelen Duquesne, Sakız Adası koylarında bulunan Trablus gemilerine saldırarak şehri dört buçuk saat süreyle top ateşine tutmuş, Müslüman ve Hristiyanların can kaybına ve büyük tahribata sebep olmuştur.
2. Osmanlı ile Kutsal İttifak güçlerinin çarpıştığı  Mora Savaşı’nda Venedikliler Papalık, 
Floransa ve Malta donanmalarının da yardımıyla 8 Eylül 1694 günü Sakız’ı kuşatmış, Silâhdar Hasan Paşa, 1370 askerle kaleyi koruyamayacağını anlayınca Kaptan-ı Deryâ Helvacı Yusuf Paşa’dan yardım istemiş, ancak kuvvet takviyesini alamamıştır.        
    Ada, 21 Eylül’de vire ile Antonio Zeno’ya teslim edilmesini müteakip Müslümanlar Venedik gemileriyle üç gün içerisinde Anadolu sahillerine nakledilmiştir. Tahliye işleminden sonra Mezomorta Hüseyin Paşa, Koyun Adaları muharebesiyle Venediklileri yenilgiye uğratarak Sakız Ada’sını 22 Şubat 1695’te yeniden Osmanlı topraklarına katmıştır. 
    Venedikliler kaçarken kiliseler dahil Rum mallarını yağmalamışlardır. Yerli Rum halkın, Katoliklerin Venediklilere yardım ettiğini söyleyerek şikâyette bulunması üzerine Katoliklerin imtiyazları kaldırılmış ve Fransız Konsolosluğu içindeki kilise hariç, Katolik kiliseleri Rumlara verilmiştir. Ada’da çok az sayıda Katolik kaldığı için kale varoşundaki kiliselerden biri vâlide sultan, bir diğeri Serasker İbrâhim Paşa adına camiye çevrilmiş ve Sakız Adası’nın yeniden tahriri yapılmıştır.
3.Osmanlı topraklarında çıkarları olan dış güçler, imparatorluğun içten çökmesini
hızlandırmak için Hristiyan halka milliyetçilik ve egemenlik düşüncelerini aşılamışlardır. İmparatorluğun kendi içinde baş gösteren bazı olaylar bu parçalanma için elverişli bir zemin hazırlamıştır. Kampoformiyo Antlaşması (1797) ile yedi Yunan adasına yerleşen Fransızların Rumlar arasında yaptığı kışkırtmalar, 1799–1805 yılları arasında bu adalarda Fransızların yerine geçen Ruslar tarafından da sürdürülmüştür.
Sakız Adası isyanı
    18’inci yüzyıl sonlarında 1770’te Rus donanmasının Akdeniz’e ulaşmasıyla Osmanlı Devleti için gergin bir dönem başlamıştır. Sıcak denizlere inen Ruslar, İngilizlerle yakınlaşarak Fransızları Ege’ye sokmamaya ve Osmanlı donanmasını Boğazlardan çıkamayacak hale getirmeye çalışmışlardır. Ayrıca tebaayı yönetim aleyhine kışkırtmışlardır. 1821 Rum isyanı Sakız’ı da etkilemiş ve büyük hasara sebep olmuştur. 
    Mora Rumlarının 1821’deki ilk isyan hareketinin ardından 8 Mayıs’ta dışarıdan gelen âsiler Sakızlıları isyana teşvik etmişler Ada’da bir şubesi bulunan Eterya Cemiyeti’nin üyelerini kendi saflarına çekerek ve destekleyerek isyanı başlatmışlardır. İsyan başladığında Sakız’da eli silâh tutan Müslüman sayısı 1000 civarındadır. Ada halkının destek vermediği ilk saldırılar alınan tedbirlerle fazla büyümeden önlenmiştir. 
    22 Mart 1822’de Sisamlı bir Rum isyancı önderliğinde Sisam, İpsara ve Çamlıca Adalarından toplanan altı bin civarında isyancı irili ufaklı 130 gemiyle Sakız’a gelerek kaleyi kuşatmıştır. Yerli Rumların da âsilere destek verdiği kalkışmada Sakız Adası Müslümanlarının tamamı kaleye çekilmiştir.
    23 Mart-11 Nisan arasında 19 gün süren bu ilk Sakız muhasarası esnasında zaman zaman şiddetli muharebeler olmuş, âsiler şehri yağmalayıp manastırlara varıncaya kadar kıymetli eşyaları Sisam’a taşımışlardır. Elebaşılardan Ada metropoliti ve âsilerden bazıları idam edilmiş, birçok esir alınmıştır. Ancak adanın yüksek kesimlerinde isyancılarla küçük çaplı çatışmalar sürmüştür (BA, HH, Nr. 40417). 
    Rum isyancıların Sakız Adası’na 1823 ve 1824 yıllarındaki saldırıları önlenmiştir.  Sakız’daki huzur ortamı sadece dört yıl sürmüş, 1827 sonlarında Ada, Fransız Albay Favier kumandasında doksanı aşkın gemiyle kuşatılmış; ancak 1828 başlarında Ada tekrar Osmanlı yönetimine geçmiştir.
    Sakız isyanının bastırılması Avrupa ve Amerika’da büyük yankı uyandırdı. 1798’de Fransa’nın Mısır’ı işgali esnasında buradaki Katolik tebaanın mallarına el konulmasına rağmen Sakız’da isyana iştirakten veya firardan mallarına el konulan halka 1832 ve 1834 senelerinde geri dönme ve belirli şartlarla mallarına sahip olma hakkı tanınmış, İstanbul Rum patriğinin de aracılığı ile birçoğunun malları iade edilmiştir. Adaya dönmeyenlerin malları ise müzayede usulüyle yerli Rumlara satılmıştır.  
    Trablusgarp Savaşı esnasında 7 Nisan 1912’de bombalanan adaya 25 Kasım’da Yunanlılar çıkarma yapmış, buradaki şiddetli çarpışmalar sonucu 3 Ocak 1913’te Osmanlı garnizonu teslim olmuştur. Esir alınan 300 Osmanlı memuru Yunanistan’a gönderilmiştir.
    Aslında her egemen devletin kendisine karşı yapılan isyanı bastırmaya hakkı vardır. Bastırma sırasında kan da dökülebilir. Böyle bir durum tatsız olmasına rağmen ilk defa Osmanlılar tarafından yapılmış gibi öne çıkarılamaz. Başkaldırı hareketleri günümüzde İngiltere, Fransa ve İspanya’da bile görülmektedir.
 
  Başbakanlık Arşivi BA, HH, Nr. 40614; Cevdet – Dahiliye. Nr. 16624
  BA, HH, Nr. 37795, 39048
  BA, MAD, Nr. 12278, s. 190-191