Aylardır sağcısı, solcusu, liberali, sosyal demokratı, komünisti, İslamcısı ve ırkçısı halkı sandığa çağırdı durdu.
Oy kullanmanın vatandaşlık görevi ve hatta vatanseverlik olduğunu iddia ettiler.
Güya seçimle demokrasi gelecek, halkın iradesi de ülke yönetimine yansıyacaktı.
Bol bol Cumhur ittifakı ve Millet ittifakı kapışması izledik.
Cumhur ittifakı iktidar olmanın verdiği avantajla devletin bütün imkanlarını sonuna kadar kullandı.
Millet ittifakı’da kendi çapında ülkeyi iktidardan daha iyi yöneteceğini anlattı.
Demokrasiden, haktan, hukuktan ve adaletten dem vurdu.
TİP’inden, TKP’sine, Sol Parti’sine, Kürt milliyetçilerine kadar bütün sol, seçimlerde Millet İttifakı’nın kuyruğuna takıldı.
Tüm bunlara rağmen seçimleri 20 yıllık Tayyip Erdoğan ve AKP kazandı.
Seçim sonuçları kuyrukçu solun da beklediği gibi olmadı.
Öyle düşünüldüğü gibi halk akın akın Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapmaya gitmedi.
Neden?
AKP’nin seçimleri kazanmasının birçok sebebi var.
Başta 20 yıllık iktidarları boyunca yürüttükleri ideolojik propaganda,
yakın zamanda hortlatılan şovenizm ve milliyetçilik,
sermaye sahiplerinin AKP’ye olan desteklerinin devam ediyor olması.
6’lı masanın ve kuyruğundaki düzen solunun halktan kopuk olması,
ve halka güven vermemesi gibi etkenler de var tabi.
Umudunu seçimlere bağlayanlar, halkın yaşadığı yoksulluk ve açlık nedeniyle kendilerine oy vereceğini,
ve AKP iktidarının son bulacağını düşünenlerin bir kez daha yanıldıkları ortaya çıktı.
Bu sefer Demirel’in söylediği boş tencere lakırdısı tutmadı.
Bu sonuçla birlikte halkı suçlamaya başladılar.
Yok ‘sandığa gelmeyenler yüzünden kaybettik’, yok ‘Suriyelilere oy kullandırıldı’ falan filan.
Katılım yüzde 100 olsaydı hezimet olurdu.
Çünkü Kılıçdaroğlu’na oy vermek isteyen herkes sandığa gittiğini düşünüyorum.
Hadi bu seçim kaybetme bahanelerini geçtim.
Muhalif seçmenlerinin ‘Türkiye bunu istiyormuş, layıkmış’,
‘Halkın yarısı yoksulluk ve baskı altında yaşamaktan rahatsız değilmiş’,
her gelen zamdan sonra da ‘iyi olmuş’, ‘ohhhh, ohhhh’ gibi yorumlarına ve söylemlerine ne demeli?
İşte bu düşünce tarzı halktan kopukluğun bir göstergesidir.
Halk kendilerine oy verince ilerici, oy vermediğinde gerici oluyor.
Öyle mi?
Kendi cahilliklerini halkın üstüne yıkmaya çalışanlar bir kez daha umutsuzluğa kapıldılar.
Oysa halkı anlamayan, halka gitmeyen, halkın yaşamından, düşüncesinden uzak olan ve cahil olan kendileriydi.
Kılıçdaroğlu, kendisinin aday gösterilmesi için sinsice kurduğu masa tezgahı,
ve kuyruğundaki partiler yoksulluğun en fazla olduğu bölgelerden,
özellikle İç Anadolu bölgesinden neredeyse hiç oy alamadılar.
Tayyip Erdoğan ve AKP İç Anadolu, Karadeniz’in tamamı, Kuzey Doğu Anadolu,
ve Akdeniz bölgelerinde, Ege bölgesi Marmara’nın iç kısımlarında oldukça etkili oranda oy aldı.
Demek ki tek başına, halkın yoksulluk içinde yaşıyor olması pek bir şeyi değiştirmiyormuş.
Bana göre belirleyici olan seçimleri kimin kazandığı değildir.
Bizim gibi faşizmle yönetilen ülkelerde hükümetler belirleyici olamaz.
İktidarda sağ ya da sol parti olmuş fark etmiyor.
İktidar bu seçimle kendini yenilemiş, demokrasi adı altında egemenliğini kabul ettirmiş oldu.
Seçim, demokrasicilik oyununun bir parçasıdır.
Oligarşik sömürü son bulmadıkça, emperyalizme bağımlılık sona ermedikçe,
emekçi halkların yaşamında değişen bir şey olmaz, olmayacak!
Sonuçta seçimler bitti ve herkes gerçeklerle yüzleşti.
Kapitalist sistemde seçimler demokrasi olarak halka sunulur,
ve seçim sonuçlarına herkesin rıza göstermesi istenir.
Çünkü seçimlerde herkesin özgür iradesiyle seçimini yaptığı, bu seçimin halkın iradesi olduğu,
ve halkın iradesine saygı gösterilmesi gerektiği pompalanır.
Böylece herkesin seçim sonuçlarına razı gelmesi, seçimlerde ortaya çıkan sonucu kabul etmesi sağlanır.
Seçimlere katılan kesimlerin hepsi bu dayatmayı kabul ederler.
Seçim sonuçlarını kabul ettiler ve boyun eğdiler..
‘Adam Kazandı!’ ifadesinin aslı budur.
Bu söz hmen hemen herkesin dilindedir ama Muharrem İnce söyleyince hain oldu.
Başımıza kim gelirse gelsin sömürü ve sömürüden kaynaklı olarak yoksulluk, işsizlik, açlık, yozlaşma, baskı ve zulüm,
ülkenin faşist yasalarla yönetilmesi devam edecektir.
İster sağ partiler, ister sol partiler iktidar olsun tek kazanan ve her zaman gerçek anlamıyla iktidar olanlar patronlardır.
Seçimlerin tek kazananı onlardır.
Bugün CHP, Millet İttifakı ve onun kuyruğuna takılan maskeli solun yarattığı sonuç şudur.
Tayyip Erdoğan ve AKP yıkılamaz düşüncesi yerleştirilmiştir.
Çünkü altı parti bir araya gelmiş ve masa dışında da en az bir o kadarı destek olmuştur.
Fakat değişen bir şey yoktur.
Bu seçimlerden halkın payına umutsuzluk ve hayal kırıklığı düşmüştür.
Bunun da sorumlusu cümbür-cemaat muhalefetin kendisidir.
Kılıçdaroğlu tüm muhalefeti birleştireceğim derken kendi partisinin ilkelerini yerle bir etti.
Toplasan yüzde 1 oyu olmayan partilere 40’a yakın milletvekili verdi,
olmadı Cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık filan verdi.
Onlar bir koyup 100 aldılar.
CHP’liler Atatürk’ün partisini ayakta tutmaya çalışmak uğruna,
Atatürk’ün emanet ettiği ülkeyi kaybedecek konuma geldiler.
Şu andaki ihtiyacımız CHP’yi kurtarmak değil.
Önce ülkeyi kurtaralım da daha sonra CHP’yi düşünürüz.
Seçmenine 12 yenilgi tattıran Kılıçdaroğlu ve saz arkadaşları derhal istifa etmelidir.
Başta Faik Öztrak olmak üzere, Gamze İlgezdi, Engin Altay, Muharrem Erkek, Seyit Torun, Bülent Tezcan,
ve diğer saz arkadaşlarıyla beraber gitmelidir.
Bundan 5 yıl önce 2018 yılında istifa etmeliydi ancak faturayı Muharrem İnce’ye kestin sıyrıldı.
Halk sonu belli olan hikayeden bir mucize bekledi, olmadı.
12 kere denendin, olmuyor işte arkadaş olmuyor ne zorlayıp duruyorsun?
Tarihinin en zor zamanındaki AKP’yi bunca kriz, skandal,
rezalete rağmen yenemezsen ne zaman yeneceksin?
Ne demişler?
Bir yanlışı bir kez yaparsan hata, İki kez yaparsan aptallıktır,
üçüncü kez yaparsan artık o senin tercihin olmuştur..
Bir kez daha ortaya çıktı ki, seçimler çare değil.
Köy Enstitülü yazar Mehmet Başaran’ın bir sözüyle bitireyim yazımı.
'Okuma yazma bilmeyen bir halkın önüne sandık koymak cinayettir!
Kurtuluş Savaşı sandıktan çıkmadı.
Eğer sandık koysaydınız, padişahın adamları çıkardı.' Hoş kalın, İnançla ve Dirençle kalın!