YATAĞAN FACİASI-3

Kemal Özcan 06/09/2018 - 08:26:04

Herhalde bu gidişle Yatağan faciası yazı dizisi haline gelecek.
Artık facianın nedenlerini, ihmalleri, kusurları, sorumlularını, özelleştirmenin ve taşeronlaştırmanın etkilerini filan yazmayı düşünüyorum,ama bazı konuları da es geçmek doğru değil..
 
Bugünkü yazımda faciadan sonra sosyal medya vebasında çıkan birkaç iddiadan bahsetmek istiyorum.
‘Ağzı olan konuşuyor’ demem anlaşılan birilerini rahatsız etmiş.
Halbuki ben onu kimse konuşmasın anlamında yazmamıştım.
Elbette herkes konuşsun ama kulaktan dolma yalan yanlış bilgilerle değil.
Atalarımız ‘Kırk kere düşün, bir kere söyle’ demiş.
Mesela faciadan 2 gün sonra 21 Temmuz günü usta gazeteci Özcan Özgür’ün,
Hamle gazetesindeki makalesinin başlığı aynen şöyleydi.‘Yatağan’da göz göre göre gelen kaza’
 
Bu başlığa bir lafım yok ama içerik yanlış.
Başlığı attıran Maden-İş sendikasının eski başkanı Murat Bekem’di.
 
Murat Bekem faciayı İş güvenliği komisyonunun toplanmamasına bağlamış.
Komisyon toplansaydı bu facia yaşanmazdı demiş.
‘Bu santralda 36 yılda böyle bir facia yaşanmadı ise,
devlette iken her 15 günde bir toplanan bu komisyon sayesinde olmuştur.’diye de devam etmiş.
Sayın başkanınbu iddiasıkesinlikle doğru değil!
Bu komisyon ben bildim bileli gerek kamuda, gerekse özel sektörde ayda en az bir kez rutin olarak hep toplanmıştır.
Başkanın bu yanlış bilgisini düzeltmek istedim.
Neyse faciadan 5 gün sonra 24 Temmuz günü gene Özcan Özgür’ün,Hamle gazetesindeki bir başka köşe yazısı dikkatimi çekti.
 
Özcan Özgür’ün köşe yazısının başlığı aynen şöyleydi.‘Santral Yatağan’ı ortadan kaldırabilirdi’ Haydi buyurun burdan yakın!
 
Hiçbir gazeteci sağlam bir dayanağı olmadan, durup dururken böyle sansasyonel bir başlık atmaz.
‘Yatağan ortadan kalkabilirdi’ demek de o kadar basit bir şey değil.Topluma korku salarak infial uyandırmak çok büyük bir sorumluluk gerektirir.
 
Özcan Özgür ‘Yatağan ortadan kalkabilirdi’ başlıklı yazısına,‘bugün size memleket için küçük, benim için ise büyük bir haberim var.’ diyerek devam etmiş.
İlahi Özcan Özgür ‘Yatağan’ın ortadan kalkması’ memleket için küçük bir şey mi?
 
Yazının devamında bu bilgileri veren kişinin, 20 yıla yakın TES-İŞ Sendikası Yatağan Şube başkanlığı yapmış,Özcan Özgür’ün ifadesiyle o ünlü barikatları kuran, kendi tabiriyle özelleştirmeye karşı mücadelenin öznesi,ille de işçi lideri Erol Soğancı olduğu yazıyordu.
 
Şaşkınlığım bir kat daha arttı.
Hatta bizzat Özcan Özgür’ü telefonla arayıp ‘Yatağan ortadan kalkabilirdi’ demiş.
Madem böyle bir tehlike vardı, şimdiye kadar bu neden gündeme getirilmedi?
Bu santral dün devreye alınmadı, tam 36 yıldır çalışıyor.Eski şube başkanımız faciayı hakikaten çok derin ve oldukça anlamlı bir bakış açısıyla değerlendirmiş.
Demiş ki, ‘Bizim ilk kaybımız, İbrahim Abalı’dır. O bizim acemilik dönemimizin kaybıdır.’
 
Evet bende daha dün gibi hatırlıyorum.
Burhan Abalı, 1984 yılında çöken bu galeride temizlik yaptığı sırada küreği muhafazasız çalışan banda kaptırınca,kürekle birlikte dönen tamburun arasında sıkışarak can vermişti.
 
Bu olay olduğu gün biz iş başı yapalı daha henüz bir yıl bile olmamıştı.Erol Soğancı demiş ki, ‘Geçen çarşamba günü iki emekçi kardeşimizi yitirdik. 
 
Herkes ilk olduğunu sanıyor. 
İlk 1984’te Burhan Abalı kardeşimiz santral kurbanı oldu. Kaza aynı galeride, (A2) sisteminde 17 Şubat 1984 cuma günü mesai bitimine yakın yaşanmıştı.
 
Kömür alma sisteminde çalışan arkadaşımız Burhan Abalı oradaki bantların arasında kalmış,
ve O’nu ‘iş kazası’ sonucu kaybetmiştik. Fethiye Günlükbaşı’nda toprağa verdik. 
 
Işıklarda yatsın.
O kaza ilkti, ama gerek ustalaşmamız, gerek sendika denetimi, ve gerekse kamu denetimi sonucu bir daha acı yaşamadık. 
Ta ki özelleştirmeye kadar…’
Ne anladınız bundan?
Yani Burhan Abalı’ yı kaybettikten sonra ustalaşmışız, en önemlisi sendika denetlemiş, 
kamu denetlemiş ve o günden sonra bir daha ölümlü iş kazası yaşamamışız!
 
Ta ki galeri çökene kadar.
Şimdilik hoş kalın, İnançla ve Dirençle kalın!