Yaşlılık

Erdil Ünsal 26/01/2021 - 08:40:45

Çok eski zamanların birinde Letonya’da kötü bir âdet varmış. Yaşlılar artık iyice ihtiyarlayıp iş yapamaz duruma geldiklerinde ormana götürülür, orada yırtıcı hayvanlara bırakılırmış. Böylece zaten az olan yiyeceklerin, çalışan gençlere yetmesi sağlanmaya çalışılırmış. İhtiyarları belli bir yaştan sonra evde tutmak yasak olduğundan kimse yaşlı anne babasını evde gizleyemez, komşusu görüp ihbar edecek diye korkarmış.

İşte bir gün yaşlılardan birini oğlu ormana götürüp bırakmak istemiş. Kış mevsimiymiş. İhtiyar, oğul ve küçük torun beraberce ormana gitmişler. İhtiyarı bırakmış dönüyorlarmış ki, küçük torun oyuncak kızağını dedesinin yanında unuttuğunu fark etmiş. Babasına dönüp almalarını söylemiş. Babası umursamayınca da :

“Kızağımı almalıyım, yoksa sen yaşlandığında seni neyle ormana götürüp bırakacağım.”

Ülkemizde büyüğe ve yaşlı kişilere büyük saygı ve yardım vardır.Bir çok toplumda da yaşlıların tecrübesinden bilgisinden faydalanılır.

Çin ve Japon toplumlarında yaşlıya geleneksel bir saygı kalıbı vardır. Geleneksel Çin toplumunda yaşlı kişinin prestijinin artmasına eşlik edilir ailenin en yaşlı üyelerine saygı gösterilir ve hürmet edilirdi. O nedenle yaşlılığa geçiş yaşlılarda depresyon yaratmıyordu.

Alman yazar ve şair Goethe, (1749-1832) yaşlığın davranışları kısıtlamasına karşı çıkmış ve bireyleri yeni duruma uyum sağlamaya yöneltmiş, aktif olması yönünde cesaretlendirmiştir.

Çağdaş batı toplumlarında yaşlının statüsünün geleneksel toplumlara göre daha düşük olduğu inancı yaygındır. Yaşlılık problemlerini gelişmekte olan ülkelerin daha çok yaşaması doğaldır. Modernleşmenin getirdiği teknolojik gelişme emeklilik yaşını erkene çekmiştir. Daha tecrübesinden bilgisinden faydalanacak kişi emekli olma yaşına daha çok varken yerine bilgisayar konmuştur. Hızlı teknolojik değişme sürecinde kişisel deneyim ve bilgiye daha az gereksinim duyulmuştur.

Yerleşik tarım toplumlarında yaşlının diğer gruplara göre statüsü yüksektir. Geniş ailenin yaygın oluşu bu teoriyi destekler niteliktedir. Çünkü, bu toplumlarda üretilen gıda maddesi, barınağın yaşlı ile paylaşılması ya da yaşlı tarafından saklanması, yaşlının yapabileceği uygun görevler bakımından daha çok fırsatlar doğurmaktadır.

Ekonomik sorunlara ek olarak yaşlı nüfusunun artışı hem ülkeye hem bireye yansımaktadır. Ülkeler, sosyal güvenlik sisteminde finansman güçlüğü ile karşılaşmakta, yaşlılar da düşük emekli ücreti ile geçinmek zorunda kalmaktadır.

Oligarjinin hakim olduğu toplumlarda da yaşlılığa sadece fiziki yaşlı olarak bakılmaktadır.

Bilgi,tecrübe ve liyakata bakılmaksızın partimizden olsun bizden olsun varsın hayvanat bahçe bakıcısı olsun anlayışı ile vasıfsız kişiler önemli kuruluşlara atanması esas alınmıştır.

Bu dayanağı olmayan kararlar, geçim standartlarını etkileyerek yaşlıların temel sorunlarından olan emekli maaş artışını bırakın, emekli maaşları izin  alınmaksızın kesintiye uğratılmıştır. İlaç bulma sıkıntısı, serbest zamanı isteme bağlı kullanamama psikososyal sorunlar yaratmaktadır. Yaşlının, bakımı, sağlık, barınma, ulaşım ve beslenmesinin önemi dikkate alınmadığı gibi, ekonomi ve sosyal hayatın iyi yönetilmemesi sebebiyle hiçbir sosyal güvenliğe sahip olamadan pandami sebebiyle işsiz ve maaşsız kalan  genç nüfus açlığa terkedilmiştir. Bazı aile sahibi işsiz kalan çalışanlar huzur evlerine koydukları emekli maaşı olan anne babalarını tekrar eve alıp onların maaşı ile  geçinmeye çalışdıkları izlenmektedir.

Erkeğin emekliye ayrılması işsiz kalması çalışmayan eşlerde sıkıntı oluşturmaktadır. Bu krizler alt ve orta toplumsal tabakalarda daha sık, sosyoekonomik düzeyi daha yüksek olanlarda ise daha seyrek görülmektedir. Emeklilikte kendini oyalayamayanlar çabuk çökmektedir. Bu durum kadınlardan farklı olarak erkeklerde krizlere neden olmaktadır.

Sosyal bilimci A.Parsons’a göre “yaşlının önemli toplumsal yapı içindeki ilgi alanlarındaki paylarının giderek düşmesi sonucu izole olmalarına ve çabuk çökmelerine neden olmaktadır.”