ÜLKENİN KAOTİK KOŞULLARINDA 3 MART ÖĞRETİM BİRLİĞİ YASASINI YENİDEN ANLAMAK

Prof. Dr. Kemal Kocabaş 03/03/2017 - 08:35:09

 

 

 

Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir.  ” Mustafa Kemal Atatürk

 

Türkiye, görevine son verilen öğretim üyelerinin, tutuklanan gazetecilerin, Suriye topraklarında kaybettiği canların acısı,   ülkenin yarısının “yarın” endişesi ve  OHAL koşullarında referanduma gidiyor. Düşüncelerin özgürce  ifade edilmekte zorlanıldığı bu kaotik koşullar, ülkede korku iklimi de üretiyor… Referandum sonucunda ülkenin  bir “parti devletine” mi? yoksa “demokratik bir devlete” doğru  mu yol alacağı ülkenin her yanında konuşulan, tartışılan temel gündem maddesi haline geldi.

Tüm bu süreçler yaşanırken çocuklarımızın ve ülkenin  geleceği olan “eğitim sorunları” da  gündemde yer almaya devam ediyor. Son 15 yıldır ülkedeki akıl ve bilimden uzaklaşmayı hedefleyen eğitimin dinselleştirilmesi, piyasalaştırılması politikaları eğitimin niteliğini, eğitimde adalet ve eşitlik duygularını olumsuz yönde etkilemektedir. PISA-2015, TIMMS-2015  sonuçları, son 6 yılın YGS sınav sonuçları eğitimdeki nitelik kaybının somut sonuçlarıdır … Uluslararası PISA ve TIMMS sınavları öğrencilerin   bilgiyi ezberlemeyi değil, bilgiyi kullanabilme ve  problem çözme becerilerini   ölçüyor. Sonuçlar eğitim sistemimizin öğrencilere bu becerileri  kazandırmadığını  gösteriyor.  Eğitim dinselleştirildikçe, eğitim kadrolarında liyakat devre dışı tutuldukça bu nitelik kaybının daha da artacağı açıktır. Hele ülkede “parti devleti” dönüşümü olursa, yani ülkede özgür demokratik tartışma iklimi tümüyle sona ererse,  1923 öncesi karanlığına doğru yol alacağını görmemek  mümkün mü?

 

Nitelikli eğitim için bir başka temel parametre nitelikli öğretmen yetiştirmektir. Geçen ay son yapılan KPPS sınavında (2016-ÖABT)  yeni mezun öğretmenlerin 50 sorudaki ortalama  yanıtları yayınlandı. Buna göre 50 soruda Türkçe öğretmen adayları  en yüksek oranda 32 doğru yanıt verirken, lise matematik öğretmen adayları 9 soruya yanıt vermiş. Diğer branşlar da  ortalama doğru yanıt sayıları 9-32 arasında değişiyor.  Bu sonuçlar eğitim fakültelerindeki kitlesel, ezberci eğitim ile ilgili bilgi veriyor. Eğitim fakülteleri, nitelikli öğretmen yetiştirme kavgasında başarılı değiller. Diğer yandan 15 Temmuz travması sonrası   öğretmen atamalarını sözlü mülakatla  yapılıyor olmasının yanlışlığı hala devam ediyor. Öğretmenlik mesleki formasyonu ile ilgili soruların sorulmadığı, bir parti devleti edasıyla  yandaş öğretmen kadroları yaratmaya yönelik bu mülakatın eğitimin niteliğini  olumsuz etkileyeceği çok açık.

Mustafa Kemal ve arkadaşları   3 Mart 1924 tarihinde,   yani  93 yıl önce  çağdaş bir toplum yaratma düşüyle  TBMM’nde “Öğretim Birliği Yasası” hayata geçirmişlerdi.   Öğretim Birliği Yasası, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal’in   “İki türlü eğitim bir memlekette iki türlü insan yetiştirir, bu ise duygu ve düşünce birliğine ve dayanışma amaçlarına tamamıyla aykırıdır..."  öngörüsüyle hayata geçirilen devrimci bir atılımın adıdır.  1923’te bu ülkeyi kuranlar akıl ve bilimin rehberliğinde laik, demokratik, bilimsel  eğitim sistemini öngörmüşler ve 1923-1946  yılları arasında tüm enerjilerini eğitim ve kültürün demokratikleşmesine harcamışlardı. Cumhuriyetimizin kurucuları,  “üç devrim” yasasıyla  ülkenin  ortaçağ ikliminden yeni çağa doğru, aydınlanmaya yürüyüşünü  emekle üretmişlerdi. “Öğretim Birliği Yasası”,  son 15 yılda eğitimin dinselleştirilmesi  adına  laik, demokratik ve  bilimsel eğitim kazanımlarının örselenmesiyle ülkenin aydınlık geleceğine ilişkin yaşamsallığı  bugün daha da önemli hale gelmiştir. 

 “Öğretim Birliği Yasası”  “Cumhuriyet Eğitim Devriminin” temel kazanımıdır.  Eğitim, bireyin her tür erkten bağımsız olarak özgürleşmesi, doğuştan getirdiği yetenekleri ortaya çıkaran bir toplumsallaşma sürecidir. Bu bilimsel pedagojik süreç ancak akıl ve bilimi referans alan temel değerlerle yaratılabilir. Öğretim Birliği Yasası bu anlamda çok önemli ve değerli bilimsel  arayışın ürünüdür. 3 Mart 1924 Öğretim Birliği Yasası, 1923’te haklı bir Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan genç Cumhuriyetin  akıl ve bilimi referans almasının ürünüdür.  Yasa bu onurlu arayışın kilometre taşıdır. Ülkenin tüm köşelerindeki çocuklarımıza akıl ve bilimi referans alan eğitim hakkını götürmenin, laik, demokratik, bilimsel  eğitimin temellerinin atıldığı tarihin adıdır. Laik ve demokratik eğitimin evrenselliğinin altının çizildiği, eğitim ve öğretimi aklın ve bilimin rehberliğinde yapılandırmanın adıdır. Bir “insan hakkı” olan eğitimi, ülkenin tüm yurttaşlarına bütünsellikle taşımanın adıdır. Ülkenin tüm çocuklarını ortak bir coğrafyada duygu birliği içinde ulusaldan evrensele taşımanın adıdır.

 

Öğretim Birliği Yasası, eğitimin bütünselliğini sağlayan büyük bir kültür hamlesidir. Feodal orta çağ kültürünün  dinsel eğitimine son vererek çağdaş, evrensel eğitim ilkelerini ülkenin tüm çocuklarına   sunmanın adresidir.  Din eğitimini,  ilahiyat fakülteleri açarak ve din adamı yetiştirmek için ayrı okullar öngören çağdaş bir yasanın adıdır. Çağdaş bir ülke yaratma ülküsünün, laik demokratik toplumun bireylerini oluşturma arayışıdır. Ders programlarının, ders ve yardımcı kitapların pozitif bir anlayışla, bilimsel olarak hazırlanması, okulların fiziki yapılarının, ders araç ve gereçlerinin bilimsel pedagojik değerlerle  uygun sağlıklı hale getirilmesi,  okul öncesinden üniversiteye, eğitimde  bilimsel bir bütünlüğün yaratılmasının yasasıdır. 

93 yıl önce TBMM’nde kabul edilen “Öğretim Birliği Yasasını” onurla selamlıyorum. Bu yasayı çağdaş bir toplum yaratmanın  temel harcı olarak görüyorum.  Günümüzde bilim, akıl ve pedagoji dışı  eğitimin dinselleştirilmesi ve piyasalaştırılması çabalarına karşı siyaset kurumunu sağduyuya, rasyonel akla  davet ediyor  ve  3 Mart 1924 Öğretim Birliği Yasasını tekrar irdelemelerini diliyorum. 

Son söz laik, demokratik, bilimsel eğitimin, nitelikli eğitimin  özgün kurumları  Cumhuriyetin aşılamayan eğitim projesi  Köy Enstitüleri için Dicle Köy Enstitüsü çıkışlı yazar, senarist Osman Şahin’de:  Ben Köy Enstitülerini, bozkırda çalınan Vivaldi müziğine benzetirim hep. Bitmez tükenmez baharların, mevsimlerin bozkıra gelişini müjdeleyen Vivaldi müziği..." . Yaşam umuttur … Ne dersiniz?