SOSYAL MEDYADA İNSAN HAKLARI İHLALİ!

Nevzat Çağlar Tüfekçi 20/12/2018 - 07:48:40

10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü nedeniyle, Milas Kaymakamlığı İlçe İnsan Hakları Kurulu tarafından “İnsan Hakları ve Sosyal Medya” konulu konferans düzenlenildi. Milas Belediyesi çok amaçlı toplantı salonunda gerçekleşen konferansın konuşmacısı, Muğla Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Dr. Öğretim Üyesi Ünal Bozyer’di. İnsan haklarının tarihsel gelişimi ve günümüzde sosyal medya üzerinden yapılan insan hakları ihlallerinin anlatıldığı bu önemli konuyu köşemizde yer vererek, kamuoyunun bilgilenmesi amaçlanılmaktadır…

xxx

İNSAN HAKLARI ve SOSYAL MEDYA

ÜNAL BOZYER (Dr. Öğretim Üyesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü, Öğretim Üyesi)

İnsan Hakları, “üstün, evrensel, hiç kimsenin üzerinde etki yapamayacağı, insanın kendi iradesiyle bile başkasına veremeyeceği, vazgeçemeyeceği, devredemeyeceği, alıp satamayacağı, bunlardan yoksun kaldığı, insanlıktan uzaklaşmış sayılacağı Haklar Demeti” olarak tanımlanabilir. İnsan hakları, insan olmaktan dolayı sahip olunan ve doğrudan insanlık onurunu korumayı amaçlayan bir takım özel haklardır. İnsan hakları, bazı siyaset bilimi teorilerine göre, devletin varoluş nedeni olarak kabul edilmektedir.

İnsan Haklarının Tarihsel Gelişimi

Dönemi itibarıyla adil yargılanma ve mülkiyet hakkı konusunda çok modern düzenlemeler içeren, Hammurabi kanunları, bireyin haklarını konu edinen ilk yazılı belge kabul edilmektedir. Aristo, özel mülkiyet ve demokratik katılım gibi birtakım haklar üzerinde durmuştur. İslam dünyasında Medine ve civarındaki bütün toplulukların haklarını garanti altına alan 622 tarihli Medine Sözleşmesi ve bütün insanların eşitliğini vurgulayan ve kadın haklarından bahseden 632 tarihli Veda Hutbesi de insan haklarına kaynaklık eden tarihi birer belge olarak kabul edilmektedir.

Günümüz insan haklarının en önemli belgesi olarak 1215 tarihli Magna Carta ya da Büyük Özgürlük Sözleşmesi gösterilmektedir. Modern İnsan Haklarının felsefi arka planı ise 17. yy liberal aydınlanmacılığı ve rasyonalizmine dayanır. John Locke, modern insan haklarının kurucusu olarak kabul edilmektedir. İngiltere’de 1689 devriminden sonra geliştirilen Yurttaş Hakları Beyannamesi, bugünkülere benzer temel hak ve özgürlükleri belirlerken, aynı şekilde 1776 ABD Bağımsızlık Bildirgesinde de “bütün insanlar eşit yaratılmıştır, yaratıcı tarafından kendilerine bahşedilen devredilemez hakları vardır” ifadesi yer almaktadır.1789 tarihli Fransa İhtilali sonrasında ilan edilen İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi “insanların özgür doğduğunu ve eşit yaşamaları gerektiğini, her türlü egemenliğin esasının millete dayalı olduğunu …” içermektedir.

Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi

18 ve 19. yüzyılda özellikle kölelik karşıtı hareketler, demokrasi mücadelesi, özellikle demokratik katılım, genel oy ilkesi ve kadınların oy kullanma hakkı gibi alanlarda insan hakları mücadelesi yoğunlaşmıştır. 20. yüzyılın ilk yarısında Milletler Cemiyeti döneminde (1918-45) azınlıkların korunması, halkların kendi kaderini tayin etme hakkı ve yabancı hakları gibi haklar öne çıkmıştır.1945’te Birleşmiş Milletler’in (BM) kurulmasıyla insan hakları kurumsal olarak da dünya politikasına girmiştir. Zira BM Şartı’nın ilk maddesi, BM’nin dört görevi arasında insan haklarını geliştirmeyi de vurgulamaktadır. Daha sonra kurulan İnsan Hakları Komisyonu, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesini (EİHB) hazırlamış ve modern insan hakları belgelerinin temel referansı haline gelen Beyanname, 10 Aralık 1948 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilmiştir.

İnsan haklarının ana düşüncesi eşitlik ve özgürlük kavramlarına dayanır. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin ilk maddesi “Bütün insanlar, onur ve hakları bakımından eşit ve özgür doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşçe davranmalıdırlar” denmektedir. Ünlü siyaset bilimci Tocqueville ise çağdaş modern devletlerin toplumsal projeleriyle insanlar birer birer özgürlük alanlarını kaybetmekte, farkına varmadan modern ulus devletlerin kölesi durumuna sokulmaktadırlar. Eşitliğin sağlanması hem kavramsal hem de uygulamada pek de kolay değildir. Burada asıl ölçü, ayrımcılığın yapılmamasıdır. Eşitlik tarih boyunca tartışma konusu olmuş, fakat tam olarak uygulandığı bir döneme rastlanılmamıştır.

Sosyal Medya

Teknolojik gelişmeler, bireylerin birbirleriyle iletişim kurmasını ve bilgi edinmesini daha etkileşimli hale getirdi. Bu gelişmelerin sağladığı yeni iletişim araçları bireylerin bilgiyi daha güvenilir ve daha kolay doğrulanabilir kaynaklardan edinmesine imkân sağladı. Yani insanlar artık bilgiyi herhangi bir aracı kişi olmadan doğrudan kaynağından öğrenebiliyor. Bu durum internet dünyasında bilgisayarların, etkileşim gücünün iletişim için kullanılmasını tarif eden yeni medya akımının doğmasına sebep oldu.

Geleneksel medya, tek yönlü iletişim sağlar yani insanlara sadece haberi iletir. Kişilerin ise haberlere cevap vermeleri ya da reaksiyon göstermeleri ve bu medya araçlarından edindikleri bilginin doğruluğunu veya güvenilirliğini kontrol etmeleri zordur. Aynı zamanda, bu bilginin manipüle edilmesi ya da bilgiye erişimin engellenmesi hükümetler ve çeşitli otoriteler için kolay bir iştir. Yeni medya, internetin etkileşimli iletişim gücünü tanımlayan soyut bir kavramdır ve bu gücü kullanan araçlar, sosyal medya araçları olarak tanımlanır. Günümüzde iletişim, sosyal medya araçlarının çeşitli elektronik cihazlar aracılığıyla kullanılmasıyla diyaloga dönüşüyor. Teknolojik gelişmeler, ilk başta daha etkileşimli iletişim olanağı sağladılar. Günümüzde ise bu iletişim araçları artık iletişim aracı olmanın ötesine geçip, insanlar için bir sosyalleşme platformuna dönüştüler.  Son 15 yılda birçok sosyal ağ yayına başladı, hızla gelişti ve tüm dünyaya yayıldı. Kullanıcılarına mesajlaşma ve tanışma imkânı sağlayan web siteleri olmak haricinde, organizasyon kurmayı, organize olmayı, bilgi ve fikir paylaşmayı, inançlar düşünceler etrafında gruplaşmayı sağlayan sosyalleşme platformları oldular.

Günümüzde, insanlar arasında bilgi paylaşımı ve içerik oluşturulması daha az emek isteyen bir iş haline geldi. Çünkü sosyal medya sitelerinin kullanıcı sayısı çok yükseldi. Aslında, bu durum yani bilginin bu siteler üzerinden hızla ve kolaylıkla yayılmasını sağladı. Sosyal ağlar hali hazırda var olan sivil toplulukların örgütlenme maliyetini düşürüp, hızını arttırarak destek oldular. Bu noktadan bakıldığında, sosyal medyanın faydaları şu şekilde sıralanabilir; Organize olmayı kolaylaştırması, gerçekleri kolaylıkla öğrenebilme imkânı sağlaması, bireyler arasında iletişimi arttırması, fikirlerin hızlıca yayılması, organizasyon ve iletişim maliyetini düşürmesi, daha çok sayıda insanın siyasi veya sosyal olaylara daha kısa sürede reaksiyon gösterebilmesi.

Sosyal ağlar diğer web siteleri ve geleneksel medya ile karşılaştırıldığında konuyu ya da olayı değil, bireyi merkeze yerleştirmektedir. Siyasi faydaları ise organize olmayı kolaylaştırması, iletişimi arttırması, olaylara anlık ve kolay tepki verilebilmesi olarak sıralanabilir. Bu faydalar politik alanda şeffaflaşma, özgürlük talebinin artması, sivil örgütlenme bilinci, politik katılımın güçlenmesini beraberinde getirmiştir.

Sosyal Medyada İnsan Hakları İhlalleri

Sosyal medya aracılığıyla gerçekleşen kişilik hakkı ihlâllerinin büyük kısmının, şeref ve haysiyete yönelik olduğu görülmektedir. Bu tür saldırılar, kişiyi küçük düşürmek, yanlış tanıtmak, gülünç ya da zor duruma sokmak yahut kişiye düşmanca bir ortam hazırlamak gibi amaçlarla gerçekleştirilebilmektedir. Yargıtay, kişiye hakaret edilmesi, küçük düşürme, başkalarının husumetine maruz bırakma, aşağılama, kişi hakkında gerçek dışı dedikodu yayılması, meslekî ve ticarî itibarının zedelenmesi, iftira atılması gibi fiilleri şeref ve haysiyete yönelik kişilik hakkı ihlâlleri olarak nitelendirmektedir.

Gizli özel alana yönelik müdahalelerin hukuka uygun sayılabilmesi, ancak alan üzerinde şahsi tasarruf yetkisi bulunan kişinin rızası ile mümkün olur. Ancak yetkili kişi tarafından verilen rızanın sınırlarının aşılması durumunda da kişilik hakkının ihlâli söz konusu olmaktadır.

Sosyal medya aracılığıyla gerçekleşen kişilik hakkı ihlâlleri, sosyal medya hizmetini sağlayan hizmet sağlayıcı, bu hizmetten yararlanan kullanıcılar yahut sosyal medya hizmetiyle organik herhangi bir bağı bulunmamakla birlikte sisteme bir şekilde müdahil olan üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilebilmektedir. Kullanıcıların, sosyal medyada diğer kullanıcılarla, belirli bir grupla yahut kamuoyuyla (üçüncü kişilerle) paylaştıkları ve bu yolla erişilebilir hâle getirilmiş olan bilgileri, düşünceleri, duyguları, kişisel hâl ve durumları, siyasî eğilimleri, fotoğrafları, videoları, yazı ve yazışmaları, yorumları, fikir ve sanat eserleri, kimi zaman ticarî ve meslekî faaliyetleri, mal ve hizmetleri ve benzeri değerleri, genel olarak içerik (content) adını alır... Kullanıcıların, oluşturdukları bu sosyal medya içerikleriyle kimi zaman diğer kişilerin, başta şeref ve haysiyet ile özel hayatın gizliliği olmak üzere, hürriyet, ad (isim), resim, ses ve iktisadî bütünlüğe ilişkin değerler gibi kişisel değerlerini ve dolayısıyla kişilik haklarını ihlâl etmektedirler.

Sonuç

Sosyal medyanın masrafsız oluşu, herkese açık ve herkes tarafından erişilebilir/ kullanılabilir oluşu ve kullanılması için özel bir teknik bilgi gerektirmemesi gibi özellikleri, beraberinde etik sorunları da getirmektedir. Sosyal Medya kullanıcılarının paylaşım sınırlarını net olarak çizememesi, pek çok hak ve özellikle kişilik hakkı ihlâllerine yol açmaktadır.

Bu ihlâller genel olarak, kişilerin hürriyet, şeref ve haysiyet, özel hayatın ve haberleşmenin gizliliği, ad, resim – ses ve özel hayata ilişkin sır çevresi, iktisadî hürriyet ve varlık, meslekî şeref ve haysiyet, meslekî sır çevresi gibi kişisel değerlerine yönelik olarak şekillenmekte ve kimi durumlarda hukukî sorumluluğun yanı sıra cezaî sorumluluğa da yol açmaktadır.

Kişilik hakkının korunması bakımından gerek yasama faaliyeti ve yargı mercileri marifetiyle devlete gerekse servis sağlayıcılar ve yetkili denetim organlarına görev düşse de, bu yönde en büyük sorumluluğun kullanıcılarda olduğu unutulmamalıdır. Zira sosyal medya özelinde internete yüklenen hiçbir verinin tümüyle silinemeyeceği ve/ veya gizli kalacağı unutulmamalı, paylaşımlarda etik sınırlara ve mahrem alana ilişkin kişisel veri paylaşımlarında dikkatli olunmalıdır.

Gerek sanal alemde, gerekse gerçek hayatta, insan haklarının ihlal edilmediği, kişilik haklarına saygılı günler getirmesi dileğiyle 10 Aralık Dünya İnsan Hakları gününüzü kutluyorum.