SESİMİ DUYAN VAR MI?

Kemal Özcan 29/01/2020 - 07:30:22

Sakarya depreminde insanlar göçük altından,
‘sesimi duyan var mı?’ diye çığlık atalı tam 20 yıl oldu.
O sesi duyduk duymasına da, gereğini yaptık mı?
Halk olarak bizden ne istedilerse verdik.
1 yıllığına ödeyeceğimiz deprem vergisini 20 yıldır ödüyoruz.
‘Acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını paylaşıyorsan insansın!’
demiş ünlü Rus yazar Tolstoy.
Geçmiş olsun Elazığ, geçmiş olsun Malatya, geçmiş olsun Türkiye!
Her insan gibi bende acınızı paylaşıyorum.
Hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Cuma akşam saat 20:55 civarında Elazığ’da 6,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.
Bazı binalar enkaz haline gelmiş.
Yan yana sırlanmış apartmanların arasından sadece biri yıkılıyorsa, kimse bana takdiri ilahi filan demesin.
Hadi taş taş üstünde kalmasa anlarım, o kadar binanın arasında biri çökerse bu başka bir şey.
Ya Kızılay başkanına ne demeli?
Depremden dakikalar sonra Kızılay başkanı,
‘Deprem yazın 2868’e SMS yollayın 10 lira katkıda bulunun.
Dilediğiniz kadar gönderebilirsiniz.
Gün dayanışma günü’ diye bir mesaj yayınladı.
Operatörle anlaşmış para toplayacak.
Zaman milletten para istemenin zamanı değil,
elindeki stokları deprem bölgesine doğru yola çıkarma zamanı.
Dünyanın her yerine yardım yaparken,
Senegal’e, Suriye’ye, Gazze’ye, Somali’ye temsilcilikler ve mağazalar açarken biz güçlü devletiz,
kendi insanımıza yardım ederken fırsatçılığın daniskasını yap!
Halkın acısını panik atak sömürmeye kalk!
Nerde ne gider onu çok iyi bilirler, şemsiyeyi yağmurlu havada satarlar.
İnsanların en hassas oldukları bir anda ortaya çıkıyorlar.
Daha olayın vahameti bile belli olmadan, ne amaçla bağış kampanyası başlattınız?
Ne hikmetse daha olay yerine gitmeden mesajla para istiyor.
Ne yapacaksın, yolda giderken mi harcayacaksın bu paraları?
Nereye, ne ara yetemedi de para peşine düştünüz?
El insaf yahu!
Millet can derdinde, siz neyin derdindesiniz?
Depolarda tonlarca malzeme olmasına rağmen ilk akıllarına gelen vatandaşlardan para istemek.
Sonra da boğazda 12 bin dolara kiraladığınız köşkü,
ve 600 bin liraya aldığınız altın varaklı mobilyaları,
4 yılda yüzde 461 zam yaptığınız maaşlarınızı milletin gözünün içine sokun.
Yoksa bizim adam olacağımız yok!
Birileri görevini kötü yapıyor diye küsecek halimiz de yok!
Siz hiç merak etmeyin bu halkın zor zamanlarda dayanışma duygusu her zaman diridir!
Hatta size gerek bile yok!
Bizler neyimiz varsa vermeye hazırız.
Ama ayıp be kardeşim toplanan o kadar deprem vergiyi ne yaptınız?
99 Sakarya depreminin yaralarını sarmak üzere sadece 1 yıllığına yürürlüğe girip,
sonra kalıcı yapılan Özel İletişim Vergisi geçen sene 20. yaşını doldurdu.
Bu verginin asıl adı ‘her şeyi devletten beklemem vergisi’dir.
Bunlar hala vatandaştan para istiyor.
Fonda toplam 66 milyar küsur lira bir para olması gerektiği söyleniyor.
Ama nerede o paralar?
Birazını duble yollara akıttılar!
Sorsan yol yaptılar.
Deprem vergisini depreme ayırsaydınız, har vurup harman savurmasaydınız veya yemeseydiniz depreme hazır olurduk !
Soru önergeci vekiller hemen bunu sorsunlar, bakalım ne cevap alacaklar?
Hangi hizmetten ne vergi toplandığı ve bu vergilerin kalem kalem,
nerelere harcandığını vatandaşın bilmek istemesi en doğal hakkı.
Bu vergilerin sadece depreme karşı riski azaltmaya dönük kullanılması gerekiyordu.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ise,
‘Her şeyi devletten beklemek çok da doğru olmaz, vatandaşlarımızın tedbir almalı’ demiş.
Bakanın halkın 20 yıldır ödediği deprem vergisinden haberi yok anlaşılan.
Şimdi biz kaderimize mi yanalım?
Yoksa ‘çok şükür ucuz atlattık’ mı diyelim?
‘Allah daha beterinden korusun’ deyip, bu beteri sineye mi çekelim?
Geride kalan canlar yaşıyor diye mi sevinelim?
Peki bu işte, çarpık düzenin, çarpık zihniyetin hiç mi payı yok?
Dipten gelen dalga, bir gün yerin üstündeki düzenbazları, işbirlikçileri savuracak.
Toplumsal bir deprem, enkazlar, ölümler değil, yeniden doğan eşit, özgür bir ülke getirecek bize.
17 Ağustos 1999
Ey büyük deprem, halkımın büyük felaketi!
Seni unutmaya çalıştı insanlar, aynı acılara gark olmamak için.
Ama ne mümkün!
Öyle ocaklar söndürdün, öyle canlar yaktın ve öyle büyük bir yıkım yarattın ki,
hala içimiz yanıyor, yüreğimiz kanıyor.
Aradan yıllar geçti, senden sonra doğan çocuklar okula başladılar çoktan.
Belki seni tanımayan da var içlerinde.
Bilim insanları, senin yine geleceğini söylediler.
Sana karşı ‘takdir-i ilahi’ diyenler, senin için hiçbir önlem almadılar.
Sen, yerle bir etmişken şehirlerimizi, biz hala akıllanmadık.
Ve 20 yıl sonra biz hala bıraktığın yerdeyiz!
Elazığ valisi de Ergun Atalay gibi açık mikrofonun azizliğine uğradı.
İçişleri bakanına ‘şu anda kamuoyundaki algı çok iyi’ diyerek,
acıların içinde bile bakanla karşılıklı endorfin (mutluluk hormonu) salgıladılar.
Hem de artçı sarsıntı olduğu sırada.
O sırada bile koltuklarını, algıyı, bakanı yağlamayı düşünebildiklerini görünce hayret ettim.
Kamuoyundaki algı iyiyse her şey yolundadır demektir.
İşte Türkiye Cumhuriyetini yönetenlerin özeti bu.
Amaç algı yapmak mı, yoksa insan hayatı kurtarmak mı?
Deprem vergilerini sorunca ‘şimdi siyaset yapmanın sırası değil!’ derler.
Ancak millet can derdinde, onlar algı derdinde, bu siyaset olmuyor.
Sanki emir komuta merkezinden biri bir talimat vermiş gibi.
Haber kanallarında geçilen her haberin, deprem bölgesine giden yetkililerin,
ağızlardan çıkan her sözün tek ama tek bir amacı var,
o da iktidarın varlığına hizmet edecek algı yönetiminin nasıl yapılacağıdır.
Varsa yoksa algı, varsa yoksa oy.
Hamdolsun ki kamuoyunda algı çok iyi.
Aslolan da bu değil mi zaten.
Aman algınız bozulmasın.
Devletin(!) valisinin ilk düşüneceği şey kamuoyu algısı değildir.
Sizin işiniz algı yaratmak değil, bütün imkanlarımızla depremden etkilenen vatandaşlarımıza yardım etmek.
İnsanlar Kızılay yerine Haluk Levent’e para yardımı yapmak istiyorsa şapkanızı önünüze koyup düşünün.
Aynı Elazığ valisi, HDP’li Ergani Belediyesinin depremzedelere gönderdiği,
2 kamyon yardım malzemesini geri gönderdi.
2 kamyon yardım malzemesi Elazığ’dan Ergani’ye doğru polis eşliğinde geri gönderildi.
Bunu neyle izah edeceğiz.
Nasıl böyle kötü, vicdansız bir millet haline geldik, aklım almıyor..
18 yılda bir toplumu liğme liğme mahvettiler.
İçimiz dışımız siyaset oldu bu süreçte.
Algıcı valimiz başka bir belediyenin gönderdiği yardım malzemelerini kabul etmiyor.
Algınız batsın sizin!
CNN Türk muhabiri ise çadır çadır dolaşıp defalarca ‘mutlusunuz değil mi?’ diye soruyor.
Evet sorarlarsa mutluyuz.
Kamuoyu uzunca bir süredir böyle musmutlu.
En yakın zamanda şu devranın dönmesini diliyorum...
Bir fıkra ile bitireyim yazımı.
Melekler heyecanla Allah'a koşarlar.
- Allah’ım, Japonya'da deprem olacak, yardım edin lütfen...
Allah hiç istifini bozmaz;
- Heyecanlanmayın onlar depremin üstesinden gelir...
Bir zaman sonra melekler yine koşarlar Allah'ın yanına...
- Allah’ım yardım edin Amerika’da deprem oluyor!
Allah yine hiç oralı olmaz,
- Merak etmeyin canım onlar hallederler, bir şey olmaz der.
Yine aradan zaman geçer bu kez melekler Allah'a Türkiye'de deprem olacağını söylerler.
Allah bunun üzerine:
- Bu kez çok işimiz var, onlar her şeyi bana havale ederler çünkü...
Hoş Kalın, İnançla ve Dirençle kalın!