ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

Kemal Özcan 13/03/2021 - 08:19:26

Dr.Ali Fuat Sirmen bakanlık ve meclis başkanlığı yapmış Rize eski milletvekili.
Ekonomi bakanı iken mecliste bütçe görüşmelerinde sinirlenince söz isteyip kürsüye çıkar ve bir konuşma yapar.
Konuşmasının sonunda 'bu meclisin yarısı geri zekalıdır' deyip kürsüden iner.
Meclis bu sözlere çok büyük bir tepki gösterir.
Meclis başkanı tepkiler üzerine Dr. Ali Fuat Sirmen’i özür dilemesi için tekrar kürsüye davet eder. 
Yeniden kürsüye çıkarak, ‘özür dilerim bu meclisin yarısı geri zekalı değildir’ der.
Zekaya bakar mısınız?
Meclis başkanı ve diğer vekiller bir vekili özür diletmekten mutlu, mesut ve müreffeh olmuşlardır.
Aslında bu ülkede komedinin daniskası mecliste yaşanıyor. 
Van eski milletvekili Kinyas Kartal’ı, namı diğer Kinyas Ağa’yı duydunuz mu bilmiyorum?
Kinyas Ağa 258 köyün sahibi, Brukan aşiretin lideridir.
Köylülerin, Köy Enstitülerinin etkisiyle feodal düzene karşı geleceğini fark edince,
‘Demokrat parti ile pazarlık yaptım, ben kapattırdım’ diye övünürmüş.
1950 seçimleri öncesi bütün ağaları toplamış Menderes’in yanına gitmişler.
‘Köy enstitülerini kapatırsan şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağaları,
ve batıdan Emin Sazak'ın oyları sana, kapatmazsan oy moy yok!’ diye tehdit etmişler.
Koskoca bir milletin geleceğini, kendi çıkarları için yok etmişler.
Bir aşiret lideri, toprak ağası devlet üzerindeki gücünü kaybetmemek için gene devletin kendisini kullanmıştır.
Eğer toprak ağalarının sözünü dinleyip Köy Enstitüleri kapatmasalardı,
bugün nasıl bir ülke olurduk tahmin etmek hiçte zor değil.
Milletvekilliği döneminde uçakla Van’a gelirken yanındaki otlu peynirleri çıkarıp yemeğe başlamış.
Yanındaki yolcuya da ikram etmiş ama adam ‘sağolun benim tansiyonum var’ demiş.
‘Ya gardaşım sen bundan ye, sonra ondan da yeriz’ demiş.
Tarihe ‘Köy Enstitülerini Kapatan Ağa’ olarak geçmiştir.
Neyse konuyu Anayasa değişikliği tartışmalarına getirmek için lafı baya dolandırdım.
Anayasa tartışmaları sürerken CHP genel başkanından kapak gibi bir açıklama geldi.
‘Laiklik ilkesinin anayasadan çıkartılacağını tahmin etmiyorum’
Hadi iyisiniz gene, laikliğin Anayasa'dan çıkarılması olasılığına ihtimal vermiyormuş. 
Laiklik ilkesinin içi boşaltılmış sadece ismi kalmışsa, ihtimal versen ne olur, vermesen ne olur? 
Laiklik bitti gitti, ülkenin ekseni kaydı adamın ettiği lafa bak!
Anayasa’da kelime olarak yazılmış olması sizin için yeterli ise hamdolsun ki hala silmediler.
Laikliğin tartışmaya açıldığı bir gündemde ‘sanmıyorum’ diye yorum yapmak,
freni patlayan bir kamyon yokuş aşağı giderken önüne geçip ‘çarpacağını sanmıyorum’ demekten hiç farkı yok!
Tuhaf olan ve kahreden ne biliyor musunuz?
Kılıçdaroğlu her seferinde düz, sıradan bir vatandaş tepkisi veriyor. 
Ne yazık ki Atatürk’ün koltuğunda oturduğunun farkında bile değil.
CHP’nin İl ve İlçe başkanları da belediye başkanlarını temsil ettiklerini zannediyorlar.
Tayyip Erdoğan ve yandaşlarının belirlediği gündemin dehlizlerinde yuvarlanıp gidiyorlar.
Yahu arkadaş bir kere de ‘laikliği gündeme getiren bizi karşısında bulur’ deyin,
‘bunu gündeme getirmek bile bu ülkeye ihanettir’ deyin.
Yüzünüze adeta ‘yüzde yirmi beş oyumu alır keyfime bakarım’ pişkinliği vurmuş.
Böyle giderse yüzde 25 oyu bile anca rüyanızda görürsünüz.
Muharrem İnce’ye, Mustafa Sarıgül’e ve hatta Meral Akşener’e giden oyların ardından bakakalırsınız öyle.  
Muhalefeti birkaç maddelik manifesto okumaktan ibaret sanan anlayışınız batsın!
A benim iki gözüm tahmin etmeyeceksin, çıkarılmayacağına emin olacaksın emin!
O koltuğuna çöreklendiğin Atatürk gibi tavır koyacaksın!
Aldığın sorumluluk gereği ‘kimsenin buna gücü yetmez, haddinizi bilin!’ diyeceksin.
‘Laiklik ilkesini anayasadan çıkaranın başını ezeriz, yuvasını bozarız, gözlerini oyarız!’ desene kimden korkuyorsun?
Bu ülkenin kurucu partisinin genel başkanı ve Atatürk ilkelerinin korunmasının teminatı olan birisin, sen sıradan biri değilsin ki!
İş işten geçtikten sonra kapı demirler gibi ‘böyle bir şey olabilir mi ya?’ der, 
grubunda çılgınca alkışlanır ve görevini yapmış olmanın dayanılmaz hafifliğinde empati yaparsın. 
Bir vatandaş olarak laikliğin kaldırılacağını ben de sanmıyorum.
Sanmıyoruz dediğimiz her şey oldu, en iyisi sanmasak mı acaba?
Bir kereliğine gövdenizi siper edin, bitsin bu hayasızca akın!
Yoksa senin ve oligark takımının gitme vaktin geldi artık.
AKP bunca senedir iktidardaysa bu birazda senin ve ekibinin başarısıdır.
Siz CHP'nin başında olduğunuz sürece laikliği çıkarıp şeriatı koysalar bile salı şovlarında çıkıp,
yumruğunu kürsüye vura vura konuştun mu işlem tamam. 
Kılıçdaroğlu ve ekibinin yüksek öngörüleriyle bugünlere geldik.
11 yıldır CHP’nin başında olup hala bu iktidarı çözememiş olması gerçekten düşündürücü.
Bir tür gizli mesajlaşma mı var aralarında diye düşünmeye başladım.
Yapılmayacak olan ne varsa bu tür gizli mesajlarla yap demek isteniyor herhalde.
Muhalefetin millet ittifakı etrafında birleşmesinin sebebi Kılıçdaroğlu’nun ikna kabiliyeti filan değil.
Muhalefetin Tayyip Erdoğan nefretidir.
Tayyip Erdoğan’ın söylemlerindeki kutuplaştırma politikasının bir sonucudur.
Zıt kutuplar karşılarındaki güce karşı birleşmek zorunda kaldılar.
Millet ittifakı homojen değil türdeş olmayan heterojen bir ittifaktır.
Milletvekili fezlekeleri ve dokunulmazlıkları gene gündeme geldi
2016 yılında yapılan dokunulmazlık oylamasında ilk turda evet oyu vermeyen CHP,
sonraki oylamada fikir değiştirip evet oyu vermiş ve böylelikle dokunulmazlıklar kaldırılmıştı.
Oylama yapılacağı sırada ‘Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz’ demişlerdi.
Bir yetmez ama evetçi dönekliği.
Yetmez ama evetçi anlayışın muhalefet olduğu bir ülkeye şeriat da gelir, saltanat da gelir.
Milletin vekili dokunulmaz olmak zorundadır! 
Çünkü millet dokunulmazdır. 
Millet, ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ifadesinin gereği olarak dokunulmazdır.
Bırakın fezlekelerle filan uğraşmayı direk milletvekilliğini kaldırın bu iş huzur içinde çözülsün.
Bu kadar işinizin gücünüzün arasında bir de 600 vekille uğraşıyorsunuz.
Başkanlık sisteminin ucubeliğinde hiçbir vasıfları da kalmadı zaten.
Milletvekilliği itibarsızlaştı, en az saygı duyulan en çok hakaret edilen bir görev haline geldi.
Ülkenin yaşadığı kriz, muhalefetteki krizden bağımsız değildir.
Muhalefet yıllar boyu AKP’yi neyle eleştirdiyse, iktidarı hangi sebeple değiştirmeye çalıştıysa,
benzemeye çalıştığı o politikalar için halktan oy istemeye başladı. 
Muhalefet bu haliyle seçimi alsa bile emekçi halkın hayatında değişen bir şey olmayacak gibi duruyor.
Bir 20 yıl daha bunları iktidardan indirmeye çalışırız artık.
Kılıçdaroğlu’na soruyorlar ‘Cumhurbaşkanı adayı mısınız?’ diye, kaçamak cevaplar veriyor.
Aday bile olamayacaksan, bu partinin başında senin ne isin var?
Tayyip Erdoğan gene böyle laiklik tartışmaların yaşandığı dönemde, 
‘İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasanın, 
sizin için neden reddedilmesi gerekiyor?’ diye sormuştu.
‘Türkiye laiktir laik kalacak!’ sloganlarını atıldığı Cumhuriyet mitinglerini hatırlayın.
Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olursa laiklik falan kalmayacaktı.
Baş örtülü bir kadın nasıl Çankaya köşküne çıkar?
Eşi baş örtülü olan Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmeyiz diyen muhalefet,
daha sonra Tayyip Erdoğan’ın karşısına Abdullah Gül'ü ortak aday olarak çıkarmanın hesabını yaptılar.
Adayımız Abdullah Gül olabilir, Abdullah beyin adaylığını düşünebiliriz teraneleri.
Bugün sorsan, o mitinge katılan ulusalcıların çoğu artık türban karşıtı değil.
Ne kıyamet koparılmıştı ama gelinen noktaya bakın!
Bunun psikolojideki adı ‘öğrenilmiş çaresizlik’ tir.
Birçok deneyim sonucunda başarısızlıkla karşılaşıp kabullenmek ve bunu ilke edinmek,
o kadar güçlü bir psikolojik etkidir ki, kişiyi içinden çıkılamayacak bir girdaba doğru hızlı adımlarla ilerletir.
Bununla ilgili hayvanlar üzerinde birçok deney yapmışlar.
Mesela pireleri almışlar, bir kavanozun içine yerleştirip kapağını da açık bırakmışlar. 
Bir süre sonra hepsi zıplayarak kaçmış. 
Bunu birkaç kez tekrarladıktan sonra, bu kez de kapağı kapatmışlar. 
Pireler yine zıplayıp çıkmaya çalışmışlar ama her seferinde kapağa çarpıp geri düşmüşler. 
Uzun bir süre sonra kapak açılsa da, pirelerin zıplamasına rağmen dışarı çıkamadıkları görülmüş. 
Çünkü artık pireler kapak seviyesini geçecek kadar zıplamayı beceremiyorlarmış. 
Artık kapağın kapamasına gerek kalmamış, çünkü açık da olsa pireler kaçmayı başaramıyorlarmış.
Türkiye’deki muhalefet de ‘öğrenilmiş çaresizlik’ psikolojisi içerisinde.
Muhalefet HDP’nin şartsız destek vermesiyle alınan Ankara ve İstanbul seçimlerine bakarak,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini cepte keklik gibi görüyorlar ama yanılıyorlar. Ekonomik krizden ve pandemiden medet ummanın dışında alternatif politikalar üretilmelidir.
Hoş kalın, İnançla ve Dirençle kalın!