KKD EĞİTİM UZMANI ERKAN ALTUN’LA SÖYLEŞİ

Nevzat Çağlar Tüfekçi 07/09/2017 - 09:25:07

Söyleşi: Nevzat Çağlar TÜFEKÇİ(İSG Uzmanı-A sınıfı)
 
Üsküdar Üniversitesi öğretim görevlisi ve KKD(Kişisel Koruyucu Donanım) Eğitim Uzmanı Erkan ALTUN, 1-3 Ağustos tarihleri arasında, Yatağan Termik Enerji Üretim AŞ Maden Direktörlüğü açık ocak çalışanlarına, KKD malzemelerinin önemi üzerine eğitimler verdi. Çalışanlar açısından KKD malzemesi kullanmanın ne kadar önemli olduğunu anlattı üç gün boyunca ve “gerektiğinde bir baret sizin hayatınızı kurtarır, sizi sevdiklerinize kavuşturur,” dedi.
 
İşte söyleşi: 
Siz KKD eğitim uzmanısınız ve üç gün boyunca maden çalışanlarımıza KKD malzemelerini kullanmanın ne kadar önemli olduğunu anlattınız. Bize önce kendinizi tanıtır mısınız?
 
Üsküdar Üniversitesinde bu konuda eğitimler veriyorum. O da şöyle oldu. Türkiye’de ve Dünyada sık sık iş güvenliği fuarları düzenleniyor; ulusal ve uluslararası… Fuarın birinde Aydın Üniversitesinden Feride Hocamız, beni orada tanıdı. Erkan Bey, gelip öğrencilerimize KKD konusunda eğitim verebilir misiniz dedi. Tabi hocam, memnun olurum dedim. İlk üniversitemiz böyle başladı. Eğitimden herkes memnun kalınca, “Erkan Bey ders vermenizi istiyorum,” dedi… Tabi, memnun kalırız dedik ve böylece üniversitede ders verme bu şekilde başlamış oldu. KKD, iş güvenliğinin en önemli kollarından birisidir. Aslında en son tercih edilmesi gereken ürünler olmasına rağmen maalesef maddi sorunlarımızdan dolayı ilk tercih haline gelen ve kullanılmasının da çok önemli olduğunu düşündüğümüz malzemeler… Bir dönem Aydın Üniversitesinde kaldım. Daha sonra Üsküdar Üniversitesine geçtim. İki yıldır oradayım. Çok güzel öğrenciler yetiştiriyoruz. Ayrıca 10’a yakın üniversitede de KKD ile ilgili sempozyumlara katıldım. Hali hazırda 10-15 üniversitenin de teklifi var.
 
Sizin işin tanımı tam olarak nedir? Yaptığınız işe KKD eğitim uzmanlığı diyebilir miyiz?
 
Benim yaptığım bu işi, iş güvenliği uzmanlığından ayırabiliriz. Üç yıl içinde yaklaşık 400-500 firmada bu eğitimleri verdik. Üniversiteler, belediyeler, maden sektörü, askeriye, kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör… Bizim bu yaptığımız işe KKD eğitim uzmanlığı da denilebilir aslında. Çünkü eğitimlerimizde, KKD kullanmanın önemi ve çalışan açısından yararlarından söz ediyoruz bu toplantılarda hep… İş güvenliğinin çok ayrı bir boyutu bu ve iş güvenliğinin en önemli yanı diye düşünüyorum…
 
İş güvenliği kültürü Türkiye’de yeni yeni oluşuyor, bu alanda henüz bir bilinç oluştu diyemeyiz. KKD deyince neyi anlamak gerekir, KKD neyi ifade eder?
 
İş güvenliği eskiden beri var ama hayatımıza yeni empoze edildi. Soma’da 2013 yılında 301 maden işçisinin hayatını kaybetmesiyle, iş sağlığı ve güvenliğinin önemi iyice anlaşıldı ve bundan sonra bu çalışmalara önem verilmeye başlanıldı. Bu konuyla ilgili ilk kanun 2004’de çıktı. 4857 sayılı iş kanunu. Kanundan sonra düşmesini beklediğimiz iş kazaları hâlâ artarak devam etmekte, yasaya rağmen bu kazalar önlenememektedir. 
 
Burada birbirimizi suçlamaktan ziyade hepimize iş düşmekte; devlet-işveren-işçi-mühendis; herkes ortak hareket etmelidir bu konuda… Bu kültürü yeşertmemiz gerekiyor ama 30-40 yaşından sonra çalışanlara eğitim vermek biraz da zor oluyor. Bunu ders olarak, ilkokul seviyesine indirirsek, bu bilinci-kültürü daha iyi oluşturabileceğimizi düşünüyorum. Bir eğitimi küçük yaşlarda almak çok önemli bir durum…
 
KKD malzemelerini sıralamanızı istesem, nasıl bir sıralama yapabilirsiniz? Nedir KKD malzemeleri?
 
Bunları başlık halinde şöyle sunuyoruz: kafa koruyucular, el koruyucular, ayak koruyucular, yüz koruyucular, vücut koruyucular diye sıralıyoruz… Bir de bunların alt dalları var: Kafa koruyucu ne mesela? Baret. Baretin çeşitleri var. El koruyucuları diyoruz onun çeşitleri var. Bir eldiven yok; 300-400 çeşit eldiven var. Farklı farklı markalar var. Ayak koruyucu; bunların özellikleri var? Bir çeşit eldiven her işi görür veya korur diyemeyiz. Yapılan işe göre eldiven kullanmak gerekir. İşin riskine göre KKD’yi seçmek çok önemli. Bir ayakkabının bile 5-10 tane taban farklılığı var. Kimyasala karşı farklı giyiyorsunuz, yağlara karşı farklı, kaydırmaz özellikli var, elektrikçiler için ayrı ayakkabı var. KKD aslında bir derya. Her gün yeni ürünler çıkıyor. Bazen çalışanlardan bir şey duyuyorsunuz, böyle bir şey var mıydı acaba diye şaşırabiliyorsunuz. Bu nedenle KKD’ye ayrı bir önem vermemiz gerekiyor… Söyleşinin başında belirttiğiniz gibi, bu konunun ayrı bir uzmanlığı da olabilir…
 
KKD’ler çalışma yaşamında eksiksiz kullanıldığında, iş kazalarını oran olarak yüzde kaç azaltır?
 
Yüzde veremeyiz aslında. Şöyle bir örnek vereyim size. Bir şehirde bulunan cam fabrikasındaki çalışanlara bir ürün veriyorsunuz, tüm çalışanlar memnunken; yine başka bir şehirdeki cam fabrikası çalışanlarına veriyorsunuz ve fabrika çalışanlarının hiçbiri memnun olmayabiliyor… Bu durumun biraz da psikolojik nedenleri var… Bu tarz şeylerle karşılaşabiliyoruz. Tam donanımlı giyerseniz bile, sıkıntı… Söyleşinin başında ne demiştik; KKD’ler en son tercih edilmeli… Örneğin yüksekte çalışmalarda, ilk tercihimiz emniyet kemeri olmamalı. Ya ne olmalı? Düşmeyi önleyici her türlü önlemi almalı, en son emniyet kemerini takmalı bir çalışan… Tüm sektörlerde, temel önceliğimiz toplu korumayı sağlamak olmalı. Bunları sağladıktan sonra tam donanımlı kişisel koruyucu malzeme kuşanırsanız; risklerimiz minimize edilebilir. Sizin toplu koruma konusunda hiçbir önleminiz yoksa her türlü KKD malzemesinin kullanılması bile sizi risklerden korumaz.
 
Bir baretin kaç çeşidi var?
 
Baretin 5 çeşidi var. Bir de bunların merdiven altı üretimleri var. Tarımcı bareti dediğimiz baretler var. En bilineni, çalışan baretleridir. Kep tipi dediğimiz baretler var ama bu, diğer baretlerin yerini tutmaz. Yüksekte çalışma baretleri, endüstriyel tip baretler, elektrikçi baretleri var… Her birinin ayrı ayrı standartları var. Her ürün için bu standartlar ayrı ayrıdır. Örneğin sadece eldiven için 250-300 çeşit standart var… İğne geçirmez eldivenler, cam kesmez eldivenler, matbaacı eldivenleri, soğuk eldivenleri, ısı eldivenleri vd.
 
KKD seçimi yaparken doğru tercih ne olmalı?
 
Önce sizin açınızdan düşünelim. Bir takım firmalar size geliyor, bir takım sunumlar yapıyorlar; eldivenleri, ayakkabıların, baretlerin standartlarından söz ediyorlar… Bir bunlara karşıyız. Biz ne yapıyoruz? Önce çalışma alanlarını ziyaret ediyoruz. Onların risklerini check-list halinde yazıyoruz. Ona uygun ürün veriyoruz. Bir nitril eldiven, bir lateks eldiven ya da herhangi bir kişisel koruyucu donanım kendi çapında doğru bir ürün ama onu doğru alanda kullanırsanız doğru üründür. Yanlış yerde kullandığınızda, hiçbir anlamı yok.
 
İyi, kaliteli ve ergonomik KKD malzemeleri kullanıldığında; bu iş verimini arttırır mı?
 
Ergonomiyi her alanda arayamayız. Yine eldivenden örnek vereyim. Petrolcü eldiveninde ergonomiyi arayamazsınız. Ama hassas işleriniz vardır; mekanik, nitril eldivenler alırsınız, bunda ergonomiyi ararsınız. Yağ işleri vardır, vida sökmek istersiniz bunda ergonomiyi ararsınız. Kaba saba işlerde ergonomi aranmaz. Ağır şeyler taşırsınız, burada eldiven kullanırsınız; bunda ergonomi aramazsınız.
 
Soruyu şöyle sorayım o zaman: işe uygun KKD malzemesi kullanıldığında, bu durum iş verimini nasıl etkiler?
 
Doğru ürün KKD verdiğinizde, üretiminizi de arttırmış ya da işte kaliteyi yakalamış olursunuz. Ucuzculuktan ziyade, uygun ve kaliteli KKD kullandırıldığında, bunun üretime ve işe nasıl olumlu yansıyacağını kendiniz de gözlemlersiniz… 
 
Çalışma yaşamında doğru ürün kullanmanın/almanın, işe ve ürüne mutlaka olumlu yansımaları olacak, çalışan da güvenli bir durum veya ortamda çalışıyor olmanın psikolojik rahatlığını yaşayacaktır… Çalışan memnuniyetin sağlamak, her zaman üretimde olumlu sonuçlar doğurur… Biz ayakkabılar üzerinde çok duruyoruz. Çalışanın ayaklarını rahat ettiği zaman, beyni rahat edecektir, beyni rahat olunca insanın vücudu rahat eder ve sonuçta işçi daha rahat çalışır. Bu, üretim kalitenizi arttıracaktır.
 
 
Siz göreviniz gereği tanıtım amaçlı olarak Türkiye’yi dolaşıyorsunuz. KKD malzemesi kullanılmadığı için iş kazası meydana gelmiş bir-kaç örnek verebilir misiniz?
 
Eğitimlerin önemini bilmemiz gerekiyor öncelikle. Eğitimsiz insan her türlü riskle karşı karşıyadır, çünkü risklere karşı korumasızdır, eğitimsiz kişi. Çalışanların, bazı yerlerde, bu eğitimlere nasıl geldikleri de çok önemli. Bu eğitimlerin anlamlı olabilmesi için, çalışanlar bu ürünleri kullanmalı ve nerede hata yapıyorum; acaba doğru ürün mü yanlış ürün mü kullanıyorum; bunları görmesi adına veya bunların temizliği nasıl yapılır; bu düşüncelerle gelirse, daha anlamı olacaktır… Benim gördüklerimin bazıları, iş saati içinde olmasına rağmen, zoraki, baskıyla geliyorlar. Eğitilmeye karşıyız, eğitilmeyi sevmiyoruz aslında.
 
 
 
Türkiye genelinde, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verilmesi konusundaki tutumları ne?
 
Yaklaşık 500 firmaya gittiğimizi söyledim daha önce. Batıdan Doğuya 81 il’e hemen hemen uğradık. Gittiğim yerlerden aldığım izlenimler, hiç iç açıcı değil!.. En son bir firmaya gittiğimde, 15 dakika bile ayıramayacağını söyleyen bir firma yetkisiyle karşılaştım. Ücret talep etmememize rağmen…
 
 
 
Neden ayıramıyor?
 
Üretimin düşeceğini düşünüyor. Bir dakikada, 40-50 parça ürünün çıktığını söylüyor. Burada bir iş kazası olsa, iş gücü kaybı oluyor, hastane giderleri, tazminatlar oluyor… Oysa bu işverene daha pahalıya patlıyor. İş güvenliği önlemlerini almış olsa, daha az bir harcamayla bu işten kurtulabilir. Bizim ilk hedefimiz zaten, iş değil işçinin sağlığı…
 
 
 
İş güvenliğine önem veren firmalar da vardır mutlaka…
 
Elbette, iş güvenliğine önem veren çok firmalar da var. Örneğin sizler gibi. Mesela İstanbul’da çok güzel firmalar var. Doğu’da çok güzel firmalar var ama iş güvenliğinin hiç uğramadığı yerler de var.
 
 
 
Oralarda neden uygulanmıyor İSG politikaları? Bunun yasası var, işverenlere yüklediği yükümlülükler var, maddi yaptırımları var… Bazı işverenler buna neden önem vermiyor sizce?
 
Kanun koyucu, yasayı çıkarıyor. Gerisi işçilerle işverenlere düşüyor. Kanun, işveren bunları almak zorunda, işçiler de kullanmak zorunda… Çoğu firmada bu kâğıt üstünde kalıyor. Kanunu bilmeyen işverenler, iş güvenliği uzmanları, işçiler var. Gittiğim birçok yerde iş kanununu okuyan bir kişi bile görmedim. Hâlbuki bu, onların kanunları. Tamamen size güveniyorlar, siz ne verirseniz kabulleniyorlar. Burada da sıkıntı yaşıyoruz. Sorunlarımızın hepsinin temelinde kültürsüzlük yatıyor. Bunu aşmak için de ilköğretime önem vermemiz ve bu kültürü ta ilkokul çağlarından vermeye başlamak gerekiyor. Bu derslere üniversiteden değil de, ilkokuldan başlatırsak daha doğru bir iş yapmış oluruz.
 
 
 
Birçok işveren iş sağlığı ve güvenliğine kaynak ayırmayı fuzuli bir harcama veya kârından fedakârlık olarak görüyor. Bir işverenin, İSG için yapacağı harcamaların toplamı, iş güvenliği önlemleri almadığından dolayı meydana gelen iş kazası sonucunda uğrayacağı maddi kayıpların kaçta kaçıdır? İSG önlemlerinin alınması ve alınmaması durumunda, işverenin kazancı ve maddi kayıpları açısından bir karşılaştırma yapabilir misiniz?
 
Çok basit bir örnek vereyim. Siz bir işverensiniz. 100 çalışanınız var. Bu işçilerimiz baştan aşağı donatmış olalım. Emniyet kemeri, ayakkabı, eldiven, gözlük, baret; bunların en pahalılarından size verelim. En kalitelisi ve yurt dışı kaynaklı olsun. Bunların bir işçiye maliyeti, biraz abartalım ve 1000 TL diyelim. Tabi daha pahalı KKD malzemeleri var ama biz 1000 TL’yi ortalama rakam olarak alalım. 100 kişide bu, 100 bin TL yapar. Bu alımları yılda 5 kere yaptığımızı düşünelim. Burada da abartma yapalım biraz. Bu yılda ne yapar 500 bin TL. Bir işçinin, kendi savsaklamasından veya işverenin sorumsuzluğundan dolayı geçirdiği iş kazasının devlete maliyetinin 1 Trilyon lira olduğunu biliyor muydunuz? Bu durumda İSG önlemleri almak kârlı, almamak ise çok daha fazla zarar yaratan bir durum işverene. İstediğiniz kadar KKD alın, her türlü kârdasınız. Bir kere can kurtarıyorsunuz. Bir insanın eve sağlıklı bir şekilde gitmesine neden oluyorsunuz, en önemlisi bu...
 
 
 
2012 yılında 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği yasası çıkmasına rağmen, ölümlü iş kazalarında bir azalma yok aksine bir artış gözleniyor. Bunun nedeni nedir sizce?
 
Tabi göç alma, nüfus artışı gibi bazı sosyolojik nedenleri var ama asıl olan şey biz bu işin kültürünü kavrayamadık, bilincini yaratamadık. Temel neden bu… Bir de iş güvenliği uzmanları rahat değil. İstediklerini işçiye, işverene yaptıramıyorlar. İş güvenceleri yok. İsteklerinde ısrarcı olurlarsa, kendilerine çıkış verilebiliyor. Uzman bu sefer işsizlikle baş başa kalıyor. Tüm bunlar iş güvenliği uzmanlarının etkin çalışmalarının önündeki temel engel…
 
 
 
Ne yapılmalı?
 
Bir havuz sistemi kurulmalı. Zaten bunu gündeme getirdik. Akademisyen hocalarımız gerekli yerlere de gitti. Özellikle Üsküdar Üniversitesi olarak bu konunun üzerinde çok duruyoruz. İşlerin rayında gitmesi için iki şey çok önemli. Birincisi, ilkokullara iş güvenliği dersi konulmalı. İkincisi de iş güvenliği uzmanları, oluşturulan bir havuz veya fondan maaşlarını almalı… İş güvenliği uzmanlarının bağımsızlıkları sağlanılmalı. Daha önemlisi ise iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinden çıkartılmalı, ayrı bir Bakanlık bünyesinde bu hizmetler verilmeli. İSG hizmetleri ayrı bir bakanlık tarafından yürütülürse, iş kazalarının önlenilmesi konusunda daha iyi sonuçlar alabileceğimizi düşünüyorum.
 
 
 
Böyle bir olasılık var mı?
 
Biz umuyoruz. Hocalarımız bunun üzerinde çalışıyor ve girişimlerde bulunuyorlar.
 
 
 
Firmaların somut çalışma koşullarına göre risk analizleri doğru yapılabiliyor mu?
 
Risk analizi, iş güvenliğinin sadece bir parçası. Sadece risk analizi yaparak, iş kazalarının önüne geçeriz veya iş güvenliği kültürünü oluşturabiliriz diye bir şey yok. Günümüzde iş güvenliği risk analizlerini ne kadar doğru yapıyoruz, o da ayrı bir konu. Ben biliyorum, 1500 çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan bir işyerinde, risk analizleri 3 günde yapılabiliyor. Bu sizce mümkün mü? Değil… Yüzlerce, binlerce risk var, bunlar tam kayda geçirilemiyor. Risk analizleri tam olarak layıkıyla yapıldığında pek çok şeyi başarmış olacağız ama hâlâ kopyala yapıştır yöntemiyle risk analizleri yapılabiliyor. Bu da tabi ortaya sağlıklı bir tablo koymuyor. Tespit öneri defteri bile doğru kullanılmıyor. Risk analizlerinin yanında acil durum eylem planlarında bile sıkıntılar var. Acil durum eylem planlarında acil durum telefonlarını bile göremediğimiz firmalar var. En yakın hastaneye ulaşamayabiliyorsunuz, oraya gelecek ambulansın ve itfaiyenin süresini bilemeyebiliyorsunuz… Biz gittiğimiz yerlerde, en kötü senaryoya göre anlatıp, bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Olumlu tepkiler alıyoruz. Zamanla her şey daha iyi olacak. Bir 5 yıl öncesine göre epey yol aldık. 90’lı yıllarda, 2000’li yılların başında KKD yoktu. İş güvenliğinden tam haberimiz yoktu o yıllarda. Bir bareti 5-10 kişi kullanabiliyordu. Şimdi her şey var. Kullanımların da daha iyiye gideceğine inanıyoruz biz.
 
 
 
Yurt dışında bu işe verilen önem nedir?
 
Mesela Danimarka’da 2. sınıfa giden öğrencilerin sırt çantalarında ikaz yelekleri var. Şimdi bu çocukla bizim çocukların aynı koşullarda yetişmesini, bilinç sahibi olmasını bekleyebilir miyiz? Bekleyemeyiz… Aşırı güvenle büyüyorlar. Aşırı duyarlılar bu konuda. Size ilginç gelebilecek bir örnek de vereyim. Erzurum Üniversitesinden bazı hocalar Slovakya’ya gidiyorlar. Oradaki akademisyenler kendilerini çaya davet etmişler. Tepsideki 10 çay, tek tek servis ediliyor. Biz ne yaparız? Tepsiye koyar, onları öyle servis yaparız. Hocalarımız merak ediyor ve soruyorlar; neden tek tek servis yapıldığını? Bir çayın dökülmesiyle 10 çayın birden dökülmesinin arasındaki riske dikkat çekiyorlar.
 
(Erkan Altun iletişim: 0533.7287974)