Kıbrıs Sorunu için Yeni Yol Haritasına İhtiyaç Var

Erhan Ayaz 24/08/2017 - 09:29:27

Kıbrıs’ın bulunduğu stratejik konum Türkiye dış politikası açısından tarihin her döneminde çok önemli olmuştur. Ayrıca “milli dava” hassasiyetini de eklediğimiz de Kıbrıs Sorunu, hem iç siyasi hem de dış siyasi açıdan Türkiye’de hep gündemin en üst sıralarında yer almaktaydı. Tabi bu önemin verilmesine Türkiye-AB ilişkisinin seyri de önemli bir faktördü. Fakat Türkiye’nin dış politika öncelikleri içerisinde AB ile ilişkiler ve dolaylı olarak Kıbrıs Sorunu göreceli olarak eskisi kadar yer alamıyor. Tabi bunun en büyük sebebi Suriye kaynaklı bölgesel sorunların Türkiye’yi fazlasıyla meşgul etmesidir. Dönelim Kıbrıs’ta yaşanan son sürece ve yansımalarına.
 
Shannon L.Alder’in bir sözü vardır, “İletişim yoksa saygı da yoktur”. Saygının olmadığı bir müzakere ortamında da çözümü sağlayamazsınız. Unutulmaması gerekir anlaşmazlıkların en önemli nedeni anlaşmazlığın parçası olmaktır. Ne yazık ki Kıbrıs Sorununu çözümü için gerçekleştirilen Crans Montana’daki son görüşmeler ve görüşmelere giden süreçte Kıbrıs Türk Toplumu’na gereken saygı gösterilmemiş ve Rum tarafının iletişim sağlama yöntemi çözümsüzlük üzerine kurgulanmıştır. Bu atmosfer içerisinde sona eren görüşmelerin ardından bir durum değerlendirmesi yapmak, süreci yönetmek ve bir toplumun geleceğini şekillendirmek adına tarihi değerde önemlidir. Saygı ve karşılıklı eşitliğin temel alınmadığı ortamda yürütülen her süreç ne yazık ki bir öncekinin tekrarı olmaktadır. Rumların müzakerelerin tarihinden bu yana sürdürdüğü hakimiyetçi stratejisi ve ideolojisinin sona ermeyeceği ortadadır.
 
Bu nedenle sürecin geldiği bu tıkanmışlık durumunda yeni arayışlar, yeni çözüm yolları bulabilmenin temel sütunu artık Kıbrıs Türk Toplumunu -en büyük sorunu olan- küresel dışlanmışlıktan en hızlı şekilde kurtarmaktır. Kıbrıs Türk Toplumu hem 2004 Annan Planı süresince ve daha sonrasındaki süreçlerde, küresel müesses nizamın da çabaladığı federal çözüme yeşil ışık yakmıştır. Ancak Rumlar neredeyse tüm süreçlerde çözümden yana tavır almamıştır. Bunun en büyük nedeni ise küresel müesses nizama entegre edilmiş olmalıdır. Bu nedenlerle Montana sonrası süreçte ilk adımlar, Kıbrıslı Türklerin küresel sisteme hiçbir negatif ayrımcılığa, ambargolara maruz kalmayacakları şekilde entegre edebilmenin yolları aranmalıdır.
 
Kıbrıs Sorunu’nun çözümünün mevcut BM parametreleriyle çözüme ulaşmasının zorluğu ortadadır. Hal böyleyken hayatın normal seyrinde olması gerektiği gibi çözüme yönelik alternatif çözüm yolları ve stratejilerinin oluşturulması gerekmektedir. Kıbrıs Türk Toplumunu tükenmişliği ortada süreçlerin içine yeniden dâhil ederek kaybolacak zamanı kalmamıştır. Kıbrıs Türk Toplumu için kendi yetiştirdiği beyinler ve Anavatan Türkiye’nin desteği ile bu kısır döngüden kurtulacak yeni bir vizyonu inşa etmesinin gerekliliği ortadadır.