‘HESABI SORULMAYAN TÜM SUÇLAR KENDİNİ TEKRARLAR’

Kemal Özcan 09/09/2017 - 08:33:51

6-7 Eylül tarihleri, Türkiye tarihinin en karanlık iki günüdür..
 
6 Eylül 1955 günü devletin radyosu, Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin bombalandığını duyurdu.
 
Bu haberi gazeteler manşetten verdi.
 
İnce ince klasik bir ırkçı, yobaz terörün hazırlığı yapılıyordu.6-7 Eylül olayları bir tezgahtır. Gündemdeki Kıbrıs sorunu da bu olayların fitilini ateşledi.
 
Kamyonlar dolusu insan, ellerinde sopalar ve baltalarla İstanbul’un Beyoğlu semtine getirildi.İstanbul’da, İzmir’de ve adalarda gayrimüslimlere karşı eş zamanlı yağmalar gerçekleştirildi.Kiliseler, sinagoglar, evler, mezarlıklar, dükkanlar tahrip edildi, yakıldı.
 
Onlarca kişi öldürüldü, göz altına alınan binlerce suçlu serbest bırakıldı.
 
Komünist kalkışma süsü verilerek, aralarında Aziz Nesin ve Kemal Tahir’in de bulunduğu 47 aydını tutukladılar.
Rumlara, Ermenilere ve Yahudilere ait işyerleri tahrip edildi, yakılıp yıkıldı.
 
Devletin güvenlik güçleri tam iki gün süren bu olayları sadece seyretmekle yetindiler.Yağmanın ve talanın bilançosu çok ağır oldu.400 tecavüz vakası, yağmalanan dükkanlar, öldürülen insanlar...İstanbul'da yaşayan gayrimüslimler İstanbul'u terk etmek zorunda kaldılar.
 
5 Eylülde 130 bin olan Rum nüfusuiki günde 2 bine düştü.Bu ülkeyi terk ederlerken İstanbul’un tüm renklerini de götürdüler.Kültür, sanat, şehir hayatı ve yaşamı namına ne varsa yerle bir oldu gitti.
 
Yağma kültüründen beslenenler gayrimüslimlerin mallarına çöreklendiler.Adnan Menderes hükümeti bu olaylara çanak tuttu. Olaylardan sonra ise gazetelerin manşetleri şöyleydi.
 
‘Halkın duygusal tepkisi’‘Milli galeyan’
 
Fenerbahçeli futbolcu Lefter’de bu ırkçı saldırılardan nasibini almıştı.Leftero günleri şöyle anlatmış.
 
‘15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. Sonra çok sordular kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim.’
 
Bir esnafın feryadı ise şöyle. ‘Benim dükkana komşum Laz Mehmet girmiş. Sabahları birlikte çay içerdik. Çok ağrıma gitti.’Cahil bir toplumun aslında ne kadar tehlikeli bir silah olduğunu gösteriyor bu olaylar.
 
En kötüsü ne biliyor musunuz dostlar?
 
Bugün bile en ufak bir yalan haber yayılsa tekrardan aynı sahneleri yaşatacak hem devlet, hem de o kitle hala mevcut.Bugün daha beter durumdayız. Bir kaşık suda en yakınımızı bile boğacak hale geldik Bu kafayla devam edersek daha çok olaylar görürüz biz.
 
Çünkü‘Hesabı sorulmayan tüm suçlar kendini tekrarlar.’
Aradan onlarca yıl geçmesine rağmen biz neden hiç değişmedik, değişmiyoruz? Her şeyden önce bu sorunun cevabını bulmak lazım. 6-7 Eylül olayları Türkiye’nin Araplaşma ve Ortadoğu ülkesi olma yolunda bir kırılma noktasıdır.
 
Ben inanıyorum ki, bu olaylar olmasaydı şu an Türkiye çok daha farklı bir yer olurdu. Fakat suçlu bu halk değil, toplumun cahilliğini kullanıp onları vahşetle, nefretle ve şiddetle dolduran dönemin hükümetidir. Bu yağmadan sonra birileri birden bire servet sahibi oldu.
 
Sonra bunların içinden holding sahibi patronlar filan çıktı.
Denilebilir ki 6-7 Eylül olaylarıyla Türk sermayesinin temeli atılmıştır. Çünkü azınlıklarıntüm malını, mülkünü, fabrikasını ve parasını ele geçirdiler.
 
Aradan yıllar geçtikten sonra Atatürk'ün evine bomba atanların mit ajanı oldukları anlaşıldı. Ancak iki ajanı cezalandıracak yerde terfi etmek suretiyle ödüllendirdiler.
‘Yüz Türkiye olsa,
elinizden de gelse,
yüzünü de zincire vurur,
yüz kere satarsınız.
Milletimin en talihsiz gecesi,
ana rahmine düştüğünüz gecedir.’demiş büyük usta Nazım Hikmet.
Hoş kalın, İnançla ve Dirençle kalın.
Kemal ÖZCAN-06/09/2017