“Guatemela tipi filitre kahve mi yoksa Türk kahvesi mi alırdınız?”

Erdil Ünsal 16/09/2016 - 11:38:29

 Batı hayranlığı eski geleneklere baskın çıktı Eski bayramlar artık yok. Eskiden bambaşkaydı her şey. Çok misafir olurdu geçmiş bayramlarda. Şimdi hiçbiri kalmadı. Bizim çocukluğumuzun bayramları bugün yok. Evlere çocuklar gelir şeker toplardı… En güzel elbiseler giyilir bayrama başlanılırdı… Yeni ayakkabı ve elbise alınır ve alınınca hemen yatağıma alır heyecandan uyuyamaz sabahın olmasını beklerdim. Bayramda her gün giyer ve tozunu alır bayram sonu siler kaldırırdım. Şimdiki çocuklar bayram heyecanını yaşayamıyor, şeker toplayan da yok… Eskiden toplu halde şekerler toplanırdı… Gerçi sokak çocuklarına pazardan alınan karışık bon bon şekeri, misafire çukulata ikram edilme tercihi vardı. Ama Ramazan bayramında gâvur âdeti denmez misafire çukulata yanında “likör almaz mısınız” sorulurdu.  Artık şartlar değişti eskiye göre. Eskiye göre düzen, adet, gelenek görenek kalmadı. Bayram yiyecekleri belli idi… (Kurban kesmeye karşı olduğum kesindi) Tatlılar, sütlüler… Hoşaflar… Ayran yanında gözleme ve çorbalar… Nerede o üzüm veya kayısı hoşafları… Ayrı bir tadı vardı… O tat bayrama yansırdı. Ya bugün… İnternette bayramlar kutlanıyor… Uzaktan uzağa el dahi sallanmıyor… Babaannem şimdi bayramlarda toplu halde gelen kuzen ve yeğen ile akraba çocukları eve girerken ellerindeki tv ekranı büyüklüğündeki cep telefonlarını topladığından bahsetti. “Ne o hepsinin elinde cep telefonu güya babaanne ziyareti.” Büyüklere saygılarını ifade eden konuşmalar ve bayramlaşma biter giderken cep telefonlarını iade etmeyi gerçekleştirdi. Şimdi deniz var, oteller var, tatil var. Avrupa’ya iyice ayak uydurduk. Bayram ziyaretçilerinden kaçma tesettürlüler için de revaçta artık. Tesettürlüler için tatil köyleri haşema ile denize girerek vücudun denizdeki iyottan faydalanması ve güneş geçiren mayolarla vücudun güneşten D vitamini alması var. Nasıl güneşlenmekse? Konu komşu, akraba nerede o eski günler? Ne yaşayana yakınlık, ne ölüye saygı. Neredeyiz biz? 10 katlı aynı apartmandayız Ramazan ve Kurban bayramında kapıda karşılaşıp birbirimizi tanımadığımız halde iyi bayramlar deyip geçip gidiyoruz. Aynı apartmandan çıkan cenaze, nereden çıktı, hasta mıydı, kaza mı geçirdi yoksa yaşlı mı, genç mi? Kimmiş bilmiyoruz. Apartman komşum olduğunda cenaze namazına gittim. Komşu hakkında biraz bilgi edineyim diye. Vefat edenin annesi doğuran hatun kişi arka safta duruyor. Ben er kişi olarak cenaze namazında hoca elini kulağının akasına götürüyor ellerini dua eder şekilde açıyor aynısını yapma durumundayım musalla taşı önünde er kişiler ayakta safta duruyoruz. Bir annenin doğurduğu büyüttüğü çocuğu için arka safta durmasının saçmalığını bir tarafa bırakın. Birazdan imam soracak merhumu -nasıl bilirdiniz? Hakkınızı helal edin.–ben de  - iyi idi - diyeceğim, - helal olsun - diyeceğim utanmadan.

Cenaze dönüşü apartmanımdan içeri girdiğimde; karşıma çıkan ilk komşuma iyi akşamlar dileyip, uygun zamanız da kahve içmeye beklerim demeye karar verdim. Hani apartmana girmiş sütçü de olabilir karıştırmayayım. Karşıma ben yaşta bir bey çıktı. Bu apartmanda mı oturuyorsunuz?”

“Evet”

Birden “ben de” dedim. Görüşelim mutlaka beklerim komşum dedim. Ne şimdi mi günah çıkarıyorsun duygusu sardı beni. Gözlerimin içine merakla ve şaşkınlıkla baktığını hissettim. İçinden sanki bu da nereden çıktı der gibiydi… Evet komşum mutlaka bekliyorum iki laf ederiz, birbirimizi anlatırız birbirimize. Çocuklarımızın hikâyelerini paylaşırız. Sağlığımızın durumunu sorgularız. Havadan sudan konuşuruz. Şiir sever misin? Okur musun? Neler okumayı seversin? Belki de kitaplarımızı değişiriz? Ne dersin? Ben 4 no’lu dairede 5 senedir oturuyorum. Bu Cuma öğleden sonra saat 17.00’de beklerim iyi mi? Eskiden evler yan yana bahçe içerisindeydi. Çok katlı beton ormanları yoktu. Büyüklerimiz üzgün ve eskiyi çok özlüyorlar. Cuma gününü beklemeden hemen komşumu kolundan tuttum daireme kahve içmeye davet ettim. Öyle Meksika işi filitre, Gutemala tipi kahve makinasından kahve değil, cezvede kaynatılmış su ile karşılıklı bir Türk kahvesi içtik.

Tarihin en eski toplumlarından birisiyiz. Tarih boyunca dünyada söz sahibi olmuş bir çok devlet kurmuşuz. Ama maalesef hala kendi kültürümüze güvenemiyoruz. Bu çok acıklı bir durum. Şöyle bir düşününce insan kendisine şu soruyu soruyor; Anadolu kültüründen daha zengin kültür mü var? Elbette ki yok, özellikle çeşitlilik açısından konuşuyorum. Ama hayır 250 yıllık maziye sahip olan Amerikan kültürü daha cazip geliyor bize. Hatta Sovyet Rusya dağıldıktan sonra devlet olabilmiş ülkelerin hanımlarını pardon kültürlerini bile kendi kültürümüzden üstün görüyoruz. Peki, bunun sebebi nedir? Elbette ki özgüvensizlik. Bu özgüvensizlik, kendi geleneğimizi kültürümüzü  koruyarak çağdaşlıkla beraber yürütmememizden kaynaklanıyor.