‘GEL BURAYA MAREM!’

Kemal Özcan 11/08/2020 - 08:46:03

Farklı seslerin, yeni yüzlerin siyaset yapmaları imkansız hale geldi.
Sadece CHP’de değil, tüm partilerde bu böyle.
Partilerde sadece üye olarak bulunabilirsiniz.
Üyeliğin dışında hareket etme imkanınız yok!
Millet ittifakı dağılırsa AKP’nin ekmeğine yağ sürülür mantığıyla,
herkes  sevse de sevmese de Kılıçdaroğlu’na destek vermek zorundadır.
İşte demokrasinin evrildiği nokta bu.
Oyları bölmek yerine tek bir yerde toplama siyaseti.
Mecburiyet, çıkar ilişkisi, zoraki evlilik.
Meral Akşener’in, Davutoğlu’nun, Babacan’ın parti kumasına göbek atarak sevinen, ödünç milletvekili veren tayfa,
Muharrem İnce parti kuracak haberi çıktığında AKP ekmeğindeki yağı gördüler.
CHP tabanında meydana gelecek bir ayrışma millet ittifakına zarar verecek korkusu sardı.
CHP’ye oy veren kemikleşmiş yüzde 25 oy veren seçmenin büyük çoğunluğu,
alternatif bir parti kurulduğunda tercihlerini o yönde yapacaklardır.
Muğla Büyükşehir Belediye seçimlerinde  biz bunu gördük.
Onca ittifaka rağmen Muğla Büyükşehir’de CHP oyları yarı yarıya düştü.
Muğla’da aşırı demokratik bir ortam olduğu için faşizm geliyor korkusuyla son anda toparlanma olmasaydı,
Bağımsız aday Behçet Saatçi seçimi almıştı. 
CHP’yi yönetenlerin halkta karşılıkları var mı?
Kendi atadıkları delegelerin oylarıyla CHP genel başkanlığı koltuğunu parsellemiş insanlar demokrasiden bahsediyorlar.
Ne demokrasisi?
CHP Cumhurbaşkanlığına adaylığını dahi koyamayan ana muhalefet partisi başkanı Kılıçdaroğlu'nun çiftliğine dönüşmüştür.
İddia ediyorum Atatürk, bu partide bu kurultayda aday olsa seçilmezdi.
Hangi demokrasiden bahsediyoruz, neyi konuşuyoruz biz?
Siyaset kazı kazan ve saadet zinciri benzeri bir yapılanmayla yapılmaktadır. 
Yıllardır aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekleyen Kılıçdaroğlu ve avanesi hala CHP'nin başında durabiliyorsa,
Muharrem İnce’nin bence parti kurmasında bir sakınca yok.
Muharrem İnce’nin halktaki karşılığı Kılıçdaroğlun’dan çok daha fazladır.
Sen partinin her kademesinde görev yap,CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı, umudu ol, ilkelerin için savaş,
hayatta tek bir siyasi başarısı olmayanlar parti kuracaksın diye seni yerden yere vursun.
İşte siyaset böyle nankör ve iki yüzlü.
Muharrem İnce bir şey talep etti, dedi ki ‘parti genel başkanlığına süre ve seçim başarısı kriteri konsun’ dedi.
‘Ben başaramazsam başkası gelsin başarsın’dedi.
Ciddiye alan oldu mu, hayır, çünkü işlerine gelmiyor.?
Mezhepsel hizipleşme ve delege ağalığı sayesinde ölene kadar genel başkan olarak kalmak varken neme lazım süre koymaya.
Gelen gitmiyor, koltuğa yapışıp kalıyor.
Üstüste seçim kaybeden genel başkan olamasın, başkanlığı otomatik olarak düşsün, ne var bunda?
Seçim kaybetseler de oradan kalkmak bilmiyorlar.
Tekrar tekrar deneniyorlar.
2010'da Deniz Baykal’ın kaseti ile partiye genel başkanı olan Kılıçdaroğlu, 
bu süre zarfında parti içindeki bütün muhalifleri tasfiye etti.
Kendilerine dikensiz gül bahçesi yarattı.
CHP koltuk hırsı yüzünden çok kan kaybetti, geçmişinden, ideolojisinden koptu, savruldu.
Marem İnce parti kurmanın demokratik bir hak olduğu ülkede neden eleştirildiğini anlamıyorum.
Üstelik daha kendi ağzından böyle bir açıklama yokken.
Hiç kimse İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a bakarak CHP’yi sakın iyi yolda sanmasın.
HDP’nin aday çıkarmadan şartsız desteği olmasaydı ikisi de ortada yoktular.
Bugün muhalif kesimin birazcık umudu var ise, bunda Muharrem İnce'nin katkısı büyüktür..
Ekmelettin'i, aday gösterenlerin, Gül'ü aday göstermeyi aklından geçirenlerin bunu algılama kapasitesine sahip değillerdir. 
Bu millet oylar bölünmesin diye kaç defa sandığa gidip  'tıpış tıpış’ oy verdi.
Ne değişti?
Ama ‘saraya giden soytarıdır’ deyip Yenikapı’ya, saraya ‘tıpış tıpış’ gidenleri gördü bu millet.
Kendi eliyle dokunulmazlıkların kalkmasına oy verip, kendi partisinin milletvekilini içeri tıktıranları gördü bu millet.
Ahı gitmiş vahı kalmış Deniz Baykal’ı milletvekili seçtirmeyi siyasi vefa diye yedirenleri gördü bu millet..
Ancak CHP seçmeni Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybını bu adama yükledi. 
Bu CHP'nin içindeki Muharrem İnce karşıtlarının da işine geldi.
Seçim akşamı yaşananlar yanlıştı ama bu kadar büyütülecek kadar da bir olay değildi.
Seçimi kazanamayacağı herkesin malumuydu.
Sanki seçimi kazanmış da ‘adam kazandı!’ demiş.
Oysa Muharrem İnce, Erdoğan ve AKP'ye karşı o zamana kadar alınan en yüksek oyu almıştı.
Hiç kimse kıvırmasın, işte CHP yükselişinin başlangıcı orasıdır.
Paniğe kapıldıkları oyları bölecek düşüncesi kadar sakat bir düşünce yoktur.
Ayrıca korkmayın oylar filan bölünmez.
Oy bölünür diye düşünen varsa başkanlık sistemini hala idrak edememiş demektir.
İki turlu seçim sisteminden bi haber demektir.
Marem İnce o gece ‘adam kazandı’ dedi ama Kılıçdaroğlu 9 seçimdir adamın kazanması için elinden geleni yaptı.
Marem İnce partisi yüzünden kaybettiği seçimden dolayı suçlanıyor.
CHP'nin onun arkasında durmayıp verileri doğru düzgün paylaşamaması onun suçu mu oldu?
Geçersiz oylar sayılmaya başlandığında Kılıçdaroğlu ne yapıyordu?
Yüz kere anlattı CHP nasıl ihanet etti, onu nasıl yalnız bıraktılar, ama yok aynı teraneye devam. 
O gece çıkmadı da çıkmadı!
Tanıdığımız kadarıyla Marem İnce öyle sus pus olabilecek bir adam değildir.
Seçim gecesi ‘adam kazandı’ dedi diye kalbimiz kırılıyor da,
her salı ‘böyle bir şey olabilir mi?’, ‘dinimizde bunun yeri var mı?’ diye sorular soran,
Atatürk'e hakaret edilirken kılını kıpırdatmayan, laikliğin köküne kibrit suyu dökülürken, 
Ayasofya camiye çevrilip, Hilafet tartışılırken susan,
ve 10 yılda 9 seçim kaybeden adam 6’ncı kez genel başkan seçiliyor.
Bugün AKP iktidarını eleştirenler kendi partilerindeki haksızlığa,
adaletsizliğe ses çıkarmıyorlarsa iktidara geldiklerinde ne olur onu düşünemiyorum bile?
Memleketin bu durumda olmasının tek müsebbibi tek başına AKP iktidarı değildir.
Muhalefet de en az iktidar kadar sorumludur yaşadıklarımızdan..
CHP, AKP’nin bu güne kadar gelebilmesinin en önemli nedenidir.
Bugün CHP’de bir ölü toprağı, bir siyasi vasıfsızlık hakim.
Marem İnce’nin amacı siyaset yapmak, hayali ise Türkiye'yi yönetmek. 
Seversiniz sevmezsiniz, kazanır kazanamaz o ayrı konu ama kesinlikle siyasete bir coşku katacağı inanıyorum.
Şeytanlaştırılmamalı, aksine takdir edilmelidir.
Unutmayın kendisi 2018'de CHP’nin Cumhurbaşkanı adayıydı.
Belki de olabilecek en doğru adaydı Marem İnce. 
Solda emeği, bilimi ve özgürlükleri ön planda tutan yeni bir  kitle partinin kurulmasını artık elzem olarak görüyorum.
En azından başka ihtimaller, başka seçenekler olur siyasette.
Bu ister Marem İnce önderliğinde olur, ister bir başkasının liderliğinde olur kurulmalı artık.
Çünkü 100 yıllık CHP’nin en rezil dönemi yaşanıyor.
Hiç kimse dün ‘tıpış tıpış’ekmek için Ekmelettin’e verdiği oyu, yarın Abdullah Gül’e vermek istemiyor.
2009 yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olarak seçimi Kadir Topbaş’a kaptırdıktan sonra,
9  seçim daha kaybeden biri, tek aday olarak genel başkan oluyorsa, 
eleştiriye kapalı ve giderek AKP’lileşen  CHP’den iktidar değil anca müzmin muhalefet olur.
Kılıçdaroğlu’nun tek kazandığı seçim parti kongresidir, delegeleri ayarlıyor, her kongrede genel başkan seçiliyor.
Kılıçdaroğlu CHP koltuğunda oturduğu müddetçe, Türkiye AKP iktidarına mahkumdur.
O gittiği gün, AKP’nin bittiği gün olacaktır!
3 aydır Ali Babacan ve Davutoğlu'nun ‘şanlı direnişini’ yere göğe sığdıramayanlar, Marem İnce’ye hain, bölücü demeye başladılar.
Hani nerede demokrasi, hani nerde özgürlükler?
Bölünecekse bölünsün muhalefet, şu mecbur bırakma kalksın, insanlar bir silkelensin..
İnce’ldiği yerden kopsun artık!
Marem İnce halkta karşılığı olan bir siyasetçi, tüm kusurlarına rağmen sofraya bağdaş kurup oturabilecek ve halka dokunabilecek bir anadolu çocuğu.
20 yıldır Baykal ve Kılıçdaroğlu ile seçime gidildi de ne değişti?
Baykal ve Kılıçdaroğlu olmasaydı AKP neyi daha fazla yapardı, yani CHP bunca yıl hangi kazanımı, hangi değeri koruyabildi?
Yatağan direniş çadırına geldiğinde özelleştirme için kendisinden destek istendiğinde  ‘Türk-İş ne yapıyor?’ diye cevap vermişti.
‘Sendikalar eğer işçinin hakkına sahip çıkmayacaksa kimin hakkına sahip çıkacak.!’ demişti.
Türk-İş’ten sana ne, sen CHP olarak ne yapacaksın onu söyle?
Cumhuriyeti kuran partinin genel başkanı Cumhurbaşkanlığına adaylığını dahi açıklayamadı da,
kerhen ‘gel buraya Marem!’ diyerek onu aday gösterdi ve ortada bıraktı.
Siyaset salı günlerindeki grup toplantısına indirgendi.
‘Anayasaya aykırı ama dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyeceğiz’ dedi kendi vekili hapse atıldı.
Daha Marem İnce kendi ağzından parti kuracağım demedi.
Kurarsa Türkiye'nin ihtiyacı olan bir muhalefet partisi eksikliğini gidereceğine inanıyorum.
Heyecanını yitirmiş bir muhalefetin içinden acaba bir umut ışığı çıkar mı? diye bakıyorum.
Bu millet daha ne kadar ehven-i şer diyerek sandığa gidecek?
Bu zorlu, meşakkatli ve cesaret isteyen yolda Marem İnce'ye soluk, nefes ve çelik gibi bir irade diliyorum. 
Yolu açık olsun!
Hoş kalın, İnançla ve Dirençle kalın!