DOĞRUYU DOĞURTAN ADAM

Kemal Özcan 05/07/2022 - 09:36:24

HaberMilas Gazetemizin değerli kalemi Yüksel Işık’ın,

‘Sokrates Neden Gülmüş?’ başlıklı köşe yazısını ilgiyle okudum.

Sokrates’in evi ile Millet ittifakı arasında bir bağ kurmuş.

Cumhur ittifakının, Altılı Masaya yani Millet İttifakına saldırmasının altında yatan gerçek nedeni,

Antik Yunan’dan, Sokrates’ten örnek vermiş.

Sokrates tam istediği gibi bir ev yaptırmış, herkes de bunun öyle olduğunu bildiği halde,

yaptırdığı evi kıskançlıktan eleştirmişler, dudak bükmüşler, kötülemek için bir dünya bahane üretmişler.

O da kulaklarını tıkamış ve sadece gülüp geçmiş.

Sokrates’in asıl gülüşünün, son gülüşü olduğunu düşünüyorum.

Çünkü Sokrates baldıran zehri içirilerek idam edilmişti.

Baldıran otu çok zehirlidir.

Eğer bir kişi bu bitkiyi yediği için zehirlenip ölürse sırıtarak öldüğü söylenir.

Baldıran otunun yüz kaslarını etkilediği ve ölen kişinin suratında,

kocaman bir gülme ifadesi veren bir görüntü oluşturduğu iddia edilir.

Sokrates’in yüzünde de zehirden kaynaklı kocaman bir gülücük olmuş olabilir.

Benimki sadece bir tahmin, çünkü öldükten sonra resmedilmemiş.

Antik Yunan çağının ünlü düşünürü Sokrates, gençlerin ahlakını bozma suçlamasıyla,

dönemin otoritesi tarafından ölüme mahkum edilir.

Kendisi ölüm cezasına karşıydı ama bir kupa baldıran zehri içirilerek öldürüldü.

500 kişilik jürinin yarıdan fazlası tarafından suçlu bulundu.

Hakim idam cezasını onaylanmadan önce Sokrates’e,

söylediklerini inkar etmesi durumunda, idam kararını bozacağını söyler.

Sokrates bu teklifi reddeder ve ‘söylemedim dersem, düşüncelerimin insanlar için hiçbir önemi kalmaz.

Beni idam edin, çünkü idam ederseniz, düşüncelerim sizin sayenizde bütün dünya insanlarına ulaşacak,

ve bundan binlerce sene sonra bile Sokrates adı biliniyor olacak’ der.

Hakim idamın iptali şartını yineler ve Sokrates ısrarla ‘evet ben bunları söyledim.

Sözümün ve düşüncelerimin, hayatım pahasına arkasındayım’ der ve af teklifini reddeder.

İşte bu dik duruş sayesinde 2 bin 500 yıl sonra bile biz hala Sokrates’i konuşuyoruz.

Atinalılar, Sokrates’i suçlayanlara karşı öyle bir nefret duydular ki,

kısa süre sonra idam cezasını verenlerin çoğu artan toplumsal baskılar sonucunda intihar etti.

Sokrates için tarihin bilinen ilk düşünce suçlusu da denilebilir.

Affını isteyebilirdi ama o baldıran zehrini içmeyi tercih etti.

Günümüzdeki topluma bakıyorum da belli bir düşüncemiz, doğrularımız yok,

durum ve şartlara göre eğilip bükülebiliyoruz.

Ahlak görüşleri ve yaşantısıyla, ahlaklı insanın nasıl yaşaması ve davranması gerektiğine dair iyi bir örnekti.

‘Ahlaklı olmak bilgili olmakla mümkündür’ diyen Sokrates,

hiç kimsenin bilerek kötülük yapamayacağını ileri sürer.

Sokrates, Yunan filozofudur, felsefenin babasıdır.

Milattan önce 470 yılında Atina’da doğdu.

Babası onu kendisi gibi heykeltıraş olarak yetiştirmek istese de o felsefeye ilgi duydu.

Sokrates’in felsefeye olan tutkusunu besleyen şey, Atinalıların yaşamlarını iyileştirme arzusudur.

Çok basit bir yaşam sürdü.

Yapıtlarını hiç kaleme almadığı için Sokrates hakkındaki bilgiler, öğrencisi Platon’un yazdıkları kadardır.

Sokrat felsefenin en gizemli şahsiyetidir.

Cahili oynayıp, hiçbir şey bilmiyormuş gibi yaparak,

kendine has ironik ve maiotik yöntemlerle insanlara mantığını kullanmaya zorlarmış.

Buna bir nevi dalga geçerek düşünceyi doğurtma yöntemi diyebiliriz.

Annesinin ebe oluşu onu ruhu doğurtmaya, insan içindeki bilgiyi çıkarmaya yöneltmiş.

O’na ‘doğruyu doğurtan adam’ da diyebiliriz.

‘Atina uyuşuk bir at, ben de onu uyandırıp canlandırmaya çalışan bir at sineğiyim’ diye tanımlar kendisini.

‘Neden sakallarını kesmiyorsun?’ diye soranlara,

‘Bilinmeyenden korkar insan, neyle karşılaşacağımı bilmiyorum’ diye cevap verirmiş.

 ‘Kesinlikle evlen! karın iyiyse mutlu, kötüyse filozof olursun’ demiştir.

En bilinen önemli özlü sözü ise ‘Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir’

Demokrasi ve seçim sistemi konusunda yaptığı eleştiriler ilginçtir.

Öğrencilerine demokrasinin eksiklerini ve hatalarını göstermeye ve anlatmaya çalışmıştır.

Sokrates, toplumu bir gemiye benzetir ve şöyle sorar,

‘bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin?’

‘Rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı,

yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?’

Sokrates'in bahsetmeye çalıştığı şey, seçimlerde oy kullanmanın bir yetenek olduğudur.

Sokrates'e göre oy kullanmak, rastgele bir sezgi olmamalıdır.

Yeterli donanıma ve eğitime sahip olmaksızın insanlara oy kullanma hakkının tanınması,

yeterli donanım ve eğitime sahip olmayanlara fırtınalı bir havada yolculuk yapacak bir geminin kontrolünü vermekle aynıdır.

Oy verme yetkisinin sadece ve sadece verecekleri oy ile ilgili mantıklı bir biçimde,

ve oldukça derin bir şekilde düşünmüş olanlara verilmesi gerektiğini iddia ediyordu.

Yani oy verme yeteneğini icra edebilmek için, bireylerin verecekleri oy konusunda derin düşüncelere sahip olması gerekiyor.

Plato’nun yazdığına göre Sokrates’in idamına sebep olan böyle bir  demokrasiye karşı oluşudur.

Bu sistem zengin, karizmatik, hitap yeteneği çok yüksek demagoglar üretir.

Biz hep şeker dükkanı sahiplerini lider olarak seçtik.

Sokrates’in yüzyıllar  önce insanlara kabul ettirmek için çabaladığı söylem,

günümüzde Aysun Kayacı tarafından şöyle dile getirilmişti.

‘Dağdaki çoban ile benim oyum bir değil’

Bunu söyledi diye Aysun Kayacı iktidar yandaşları tarafından linç edilmişti.

Birçok konuda ehliyet sistemi oluşturulabilir mi?

Mesela evlenebilir ehliyeti, çocuk sahibi olabilir ehliyeti, oy kullanabilir ehliyeti gibi.

Eğitim seviyesinin yükselmesi demek, insanların hayatı sorgulamaya başlamaları,

kendilerine dayatılan saçma sapan dogmaları kabul etmemeleri, aklı ile hareket etmelerini sağlıyor.

Maalesef dünyanın hiç bir yerinde eğitimli insan ile cahil insanın oyunu filtreleyebilen bir seçim sistemi yok.

Alman Filozof Nietzsche ise bu konuda şunları söylemiş.

‘Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz.

Sadece seçim yaptığını zanneder.

Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır.’

Son olarak Konda’nın anketine göre seçmenlerin hangi partiye oy verdiklerine bir bakalım.

ilkokul mezunlarının yüzde 50’si AKP’ye, yüzde 19’u CHP’ye.

Üniversite mezunlarının yüzde 29’u AKP’ye, yüzde 35’i CHP’ye.

Master veya doktora mezunlarının yüzde 12’si AKP’ye, yüzde 55’i CHP’ye oy vermektedir.

Eski Enerji Bakanı Taner Yıldız katıldığı bir programda,

‘eğitim seviyesi arttıkça AKP’nin hitap ettiği alanın daha da daraldığını görüyoruz. ’demişti.

Bir Üniversitenin Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı ise,

okuma oranı arttıkça kendisine afakanlar bastığını söyledi,

ve cahil, okumamış halka daha çok güvendiğini belirterek,

adeta Sokrates’in ruhuna Fatiha okudu.

Günümüzde yaşanan 'Yeaahh', 'hüloooğğ' ve ‘mabad kılı’ mevzuları boşuna değil yani.

Ne diyebiliriz ki, ‘Ayakların baş, başların ayak’ olduğu bir süreçten geçiyoruz.

Umarım bu süreç çok fazla uzun sürmez!

Hoş kalın, İnançla ve Dirençle kalın!

Kemal ÖZCAN-01.07.2022