DİRENİŞLERİN PERİHAN TEYZE’Sİ

Kemal Özcan 16/03/2021 - 08:23:35

Yeniköy ve Kemerköy Termik Santral ihalesinin son teklif verme günü olan 10 Nisan 2014 tarihinde,
Yatağan Enerji ve Maden işçileri olarak Ankara Özelleştirme İdaresi önündeydik. 
O gün Ankara’da Yatağan’dan sonra ikinci bir cephe daha açtık.
Özelleştirme İdaresi karşısında, Kurtuluş parkında açtığımız bu cephede direniş tam 65 gün sürdü.
Yatağan’da başlattığımız amansız mücadeleyi başkentin göbeğine taşımıştık.
Özelleştirme idaresinin Kurtuluş parkına bakan duvarı boyunca,
coplu, kalkanlı çevik kuvvet polislerini dizmişler,
köşe başlarında ise namlularını üzerimize doğrultmuş tomalar vardı.
Olur da işçiler Özelleştirme İdaresi binasına girerler diye daha ilk günden sıkı önlemler alınmıştı.
Adının daha sonra Yakup olduğunu öğrendiğim bir sivil polis, 
özelleştirme idaresine girmeye çalışan yaşlı bir kadını işaret ederek,
-‘Onu oradan uzaklaştırın ve bu provokatörleri de aranıza almayın’ dedi.
Yolun karşısına geçtim, baktım 70-75 yaşlarında bir teyze, polis barikatını yarmaya çalışıyordu.
Çakmak çakmak olmuş iki zeytin tanesi göz, ince bir çene ve sanki yılların izlerini taşıyordu yüzünde.
Başına bağladığı yazması, boynunda barış kolyesi, 
omzunda da Behice Boran rozeti ve boncuklu takıları ile dikkatimi çekmişti.
Kezban neneme ne kadar da benziyordu?
Kolundan tuttum ‘hadi teyze karşı tarafa, parka geçelim’ dedim.
Beni hışımla iterek ‘çağır işçileri binaya giriyoruz’ dedi.
‘Bugün olmaz, zamanı var!’ dedim.
‘Sarısınız, satılmışsınız, korkaksınız!’ diye söylenmeye başladı.
Sesimi biraz yükselterek, ‘teyze burada ne yapılması gerektiğini biz karar veririz,
lütfen karşıya geçelim!’ diye bağırdığımı hatırlıyorum.
Zorla yolun karşı tarafına, Kurtuluş parkına götürmüştm.
Kendisi ile yollarımız daha ilk günden böyle biraz sertçe kesişti.
O günden sonra aramız gayet iyiydi, beraber direniş nöbeti tuttuk, 
eylemlerde kol kola durduk ama nerede yaşar, nasıl yaşar bilmezdim. 
Fakat büyük bir tutkuyla yaşama bağlılığını hissederdim.
Mücadele azmi ile hepimizden gençti ve enerji doluydu.
Polis Yakup’un ‘bunlar provokatör aranıza almayın!’ dediği insanların aslında ne kadar vatanseverler olduklarını gördük.
Adı Perihan Pulat…
Emekli Sayıştay Hakimi idi ama hayattan, insanlıktan emekli olmamıştı.
2008 yılında eşini kaybetmişti.
Perihan Teyze amasız, fakatsız bir devrimciydi. 
Korku imparatorluğunun hüküm sürdüğü bir ülkede hiç aldırış etmeden nerede bir haksızlık olsa orada bulunur, 
direnişin ve mücadelenin simge isimlerinden biri haline gelmişti.
Muhalif, baş eğmez, dik duruşlu ve haksızlıklara karşı gelen bir yapısı vardı.
Militanca bir duruşu vardı, korkusuzdu, hiç kimseden çekincesi yoktu,
özünde ise ince düşünceli, yaşama, doğaya, insanlara karşı da oldukça duyarlıydı.
Emekli olduktan sonra alanların, yürüyüşlerin, direnişlerin ‘Perihan Teyzesi’ olmuş…
Tekel işçilerinin, Gezicilerin, Yatağan işçilerinin ve Van depremzedelerinin yanındaydı.
Çok kere polis şiddetine maruz kalmış, yerlerde sürüklenmiş, defalarca gözaltına alınmış ama yılmamış.
Başına ne gelirse gelsin onu hiçbir zulüm, eziyet, işkence, direnişlerden, 
protestolardan, gösterilerden, meydanlardan, sokaklardan alıkoyamamış.
Polisler onunla, ‘sen daha ölmedin mi?’ diye dalga geçerlermiş,
O ise ‘size inat 100 yaşıma kadar yaşayacağım!’ dermiş…
Uymanın ve yemek yemenin dışında mücadelenin içindeydi.
Onu hiçbir zaman yorgun, keyifsiz görmedim, hep güler yüzlü ve pozitifti.
‘Nasılsın?’ diye sorduğumuzda, nasıl olursa olsun ‘turp gibiyim’ derdi.
65 gün boyunca hiç sektirmeden her gün Kurtuluş parkına desteğe geldi.
Geliş gidişlerde toplu taşımada 65 yaş üstü ücretsiz kartını kullanmazdı. 
‘Belediyeler onu muhtaçlar için veriyor, ben muhtaç değilim,
ve muhtaç olmayı ortadan kaldırmak için mücadele ediyorum’ derdi.
Hiç ayaklarına üşenmezdi yaya olarak gelir giderdi.
Hayatını mücadele üzerine inşa etmiş, böyle de naif bir insandı.
Kurtuluş parkındaki at kestanelerinin altında çok sohbet etmişliğimiz var kendisiyle.
Telefon kullanmazdı ama Ankara'da her eylemden hemen haberi olur, en önde mücadele ederdi.
Kolluk kuvvetlerinden onu tanımayan yoktu, onun da tanımadığı insan yoktu.
Taşıdığı dövizleri hep kendi elleriyle yazardı.
Direnişçilerin Perihan Ablası, teyzesi, annesi, arkadaşıydı o..
Ankara’dan ayrıldık ama benim aklım hep Perihan Teyzede, Serkan kardeşimde, 
komünist Nevzat’ta, biber gazından yanan gözlerimize süt döken Aslı’da kalmıştı. 
Ne zaman Ankara’da bir eylem veya direniş olsa haberlerde gözlerim onları arardı.
Bir keresinde Melih Gökçek’in otobüs zamlarını protesto edenlerin arasında görmüştüm.
Perihan Teyzeyi en önde bir el arabasının içine oturtmuşlar, el arabasını da Aslı sürüyordu.
Başkentteki tüm direnişlerin en büyük destekçileriydi onlar.
En son Yüksel direnişçilerinin ‘işimi geri istiyorum’ eylemlerinde görmüş sevinmiştim.
2018 yılının 1 Mayıs’ında Yüksel caddesi Konur sokak' ta polis saldırısına uğradı.
Kamera görüntülerinde bir yaprak gibi havaya savrulup yere düştüğü görmüştüm.
Bu polise sorsan yaşlılara saygılıdır, otobüste kalkar onlara yer filan da verir,
ama Perihan Teyze’ye pis pis sırıtarak ‘sen daha ölmedin mi?’ diye sorar.
Onun ‘size inat 100 yaşına kadar yaşayacağım!’ demesi çok zorlarına gitti herhal.
Keşke polislere inat 100 yaşına kadar yaşasaydın be Perihan Teyze.
75 yaşındaki Perihan Teyzeyi komalık ettiler.
Dava açıldı, bunu yapan polise 3 bin lira ceza verildi, verilen ceza 15 taksite bölündü o da yetmedi hükmün okunması geri bırakılarak ertelendi.
75 yaşındaki kadını bir yumrukla yere seren polis ceza almadan yırttı..
O günden sonra Perihan Teyze eski sağlığına kavuşamadı, bir daha eylemlerde göremedik.
2 Mart Salı günü hayatını kaybettiğini öğrendim.
Ciğerim yandı…
Eylemlerin, direnişlerin koca çınarı yıkılmış, hepimiz altında kalmıştık.
Onun kendi elleriyle yazdığı dövizin birinde şunlar yazıyordu.
‘Şimdi Behice Boran olmak zamanı’ 
Perihan Teyze, eski Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Behice Boran'ın arkadaşıydı. 
Onunla birlikte köy köy, belde belde gezerek uzun yıllar mücadele yürütmüşler.
Emekli olduktan sonra kendisini tamamıyla hak mücadelesine vermiş.
Hayatı boyunca Behice Boran´ın davasından vazgeçmemiş yürekli bir devrimcidir.
Devrimci çizgisini kaybetmemiş, bütün muhalif hareketlerin yanında durmuş, 
tüm eylemlere omuz vermiş, hatta yeri geldiğinde en ön saflarda direnmiştir. 
Direnen insanların her daim güvenini kazanmıştır.
20´li yaşlarında devrimci olup da 30-35 yaşına geldiğinde kariyer derdine düşen döneklerden değildir.
17´sinde ne ise 77´sinde de o olmuş.
40 yıldır doğru bildiği, inandığı ne varsa ölene kadar savunmaya devam etmiş.
Bu yaştaki bir insanın mücadeleye ve davaya bu kadar bağlı kalması benim için çok kıymetlidir.
Ben dahil birçok kişi için cesaret örneğiydi.
Hani diyor ya Nazım Usta,
‘Ve dövüşebilirim,
doğru bulduğum, haklı bulduğum, 
güzel bulduğum her şey için, herkes için,
yaşım başım buna engel değil’
İşte bu şiirin ete kemiğe bürünmüş haliydi Perihan Teyze…
Bir Peri Masalı gibi geldi geçti bu dünyadan.
Ardında onurlu bir yaşam bırakarak gitti.
Acı haberinin alır almaz ne kadar üzüldüğümü anlatamam.
Kavgası, vazgeçmeyişi ve daha nice bize bıraktıkları, yolumuzu aydınlatmaya, gelecek nesillere umut olmaya devam edecektir.
Seni tanımış olmaktan onur ve gurur duyuyoruz.
Çankaya Belediyesi tarafından düştüğü yerde bir anıtı yapılsa çok iyi olur. 
Vasiyeti üzerine Denizli Çal ilçesi İsabey mahallesindeki eşinin mezarının yanına defnedildi.
Perihan Teyze ölmedi, direnenlerin direnişlerinde yaşıyor...
Işıklar içinde uyu Perihan Teyze, Yatağan Enerji ve Maden işçileri seni asla unutmayacak!
Ufkumuzu açtığın ve bize kattığın her şey için sonsuz teşekkürler.
Yattığın yer seni incitmesin devrimci kadın!
Anıların önünde saygıyla eğiliyorum, 
Ruhun Şad olsun!
Hoş kalın, İnançla ve Dirençle kalın!