Ayasofya-iktidar ve muhalefet

Can Pulak 20/07/2020 - 09:13:22

Sosyal medya deyip geçmeyin. Müthiş ve güçlü bir mizah merkezi haline geldi. Örneğin, “Göbeklitepe ibadete açılsın. 12 bin yıllık hasret bitsin” mesajına bayıldım doğrusu.
 
Sosyal medya iyi, doğru ve bilinçli kullanılırsa harika bir imkân, harika bir demokrasi platformu. İnsanlar inandıklarını, düşündüklerini rahatça ifade edebiliyorlar. Ancak bunu kötüye kullananlar, beğenmediğine hakaret edenler, saçma ve sapık görüşlere alet edenlerin sayısı da az değil. Böyleleri sadece Türkiye’de değil, ileri ülkelerde de sosyal medyanın geleceğini tehlikeye düşürüyorlar. Onun için bazı ülkeler ciddi önlemler almaya başladılar. Dikkatli olmalıyız, böyle büyük ve güzel bir imkânı akıllıca ve bilinçli kullanmalıyız.
 
Fikir ve düşünceleri beğeniriz beğenmeyiz ama hepsine saygı göstermek ve saygılı davranmak zorundayız. Kimsenin kimseye hakaret, aşağılama, kötüleme hakkı yoktur. Böyle örneklere rastlarsak biz de oto-kontrol hakkımızı kullanalım ve muhatapları uyaralım. Ayasofya konusunda çok şey yazıldı, çizildi. Ülkeyi yönetenler Ayasofya’nın açılmasını eleştirenlere hoş görülemez saldırılarda bulundular, hakaret ettiler, aşağıladılar. Buna da dikkatinizi çekmek isterim. Nasıl bizlerin kimseye hakaret hakkımız yoksa bizi yönetenlerin de böyle bir hakları olmamalı…
 
Türkiye’nin acil çözüm bekleyen hayati sorunları varken, durduk yerde Ayasofya’yı gündeme getirmek, camiye çevirmek ortalığı aniden karıştırdı. Israrla söylüyoruz, huzura ve sükûna, ortak akla ihtiyacımız var. Türkiye böyle peş peşe gelen gerginlikleri, suni gündemlerle yönetilmeyi, artık kaldıramaz. Buna dikkat etmek lazım. Meclis’i gece yarılarına kadar çalıştırıp, Barolar Yasasını değiştirmek Türkiye’ye ne kazandırdı acaba? Hiç düşündük mü bunu, hiç hesabını yaptık mı? Adaletten şikâyetleri mi ortadan kaldıracak bu yasa, yoksa yönetimin siyasi planlarına yardımcı mı olacak? Peki, işçilerin kıdem haklarını gündemde tutarak milyonlarca çalışanı huzursuz etmek akıllıca bir iş mi? Bir genel greve tahammülü var mı acaba Türkiye’nin? Hesapsız kitapsız ve plansız kararların yarattığı ciddi huzursuzları bizi yönetenler göremiyorlar mı, fark edemiyorlar mı acaba?
 
AKP sözcüsü Ömer Çelik’in son açıklamalarını dikkatle dinledim. Güzel cümleler kuruyor, iyi konuşuyor, olayları tek pencereden seyredip yorumluyor. Ona göre yapılanların hepsi doğru şeyler. Bunları eleştirenler, yanlış görenlerin çoğu da bozguncu ve ülkenin iyiliğini istemeyen insanlar. Oldu mu şimdi, herkes senin gibi düşünmek zorunda mı? Senin gibi düşünmeyenleri sen, bozguncu ve ülkenin iyiliğini istemeyenler şeklinde düşünürsen, onlar da aynı şeyi senin için söylerler. Demokrasilerde herkesi saygıyla dinleyeceksin ki, seni de saygıyla dinlesinler.
 
Aslında kabahat Ömer Çelik’te de değil. Hatta devamlı suçladığımız AKP’den çok, sorumsuz ve etkisiz, ülkenin ihtiyacı olan politikayı üretemeyen muhalefet daha suçlu bence. Görevini iyi ve yeterince yapmayan muhalefetin yüzünden AKP, bu ülkede rahatça at oynattı. “Recep Tayyip Erdoğan bu ülkeyi mahvetti” diyenlere, “Peki ona bu fırsatı kim verdi” demezler mi adama? Şu CHP’nin Ayasofya konusundaki tutumuna bir bakın lütfen. “Oy kaybetmeyeyim” diye; ağzını açıp doğru dürüst bir şey söyleyemedi. Eyyy! Kılıçdaroğlu, Ayasofya’da 1991 yılından buyana imam var, ezan okunuyor ve namaz kılınıyor. Ayasofya’nın içinde 29 yıldır bir bölüm var ki, burada isteyen dindaşlarımız rahatça ibadet edebiliyorlar. Eğer haberiniz yoksa dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’i arayın size gerçeği anlatsın.
 
Mesele Ayasofya’yı camiye çevirmek değil, böyle hassas konuları gündeme getirerek oy değirmenine su taşıyıp, onun rüzgârıyla bir baskın seçim yapmak. “Sultanahmet Cami’ni, Süleymaniye’yi doldurmadan Ayasofya’yı camiye çevirmeyi niye düşünelim ki” lafını, ben söylemedim. Bunu söyleyenler bir sene sonra, Ayasofya’nın ibadete açılmasının altına imzayı bastılar. 2 defa hacca, 7 defa umreye gitmiş ve mukaddes Kâbe’nin de içine girmiş inançlı bir sade Müslüman olarak görüyorum ki, son yıllarda yaptığımız camileri dolduramıyoruz. Taksim’i yeni yaptık, şimdi Levent’i de yapıyoruz. İhtiyaç varsa her gün 10 cami yapalım. Ama ihtiyaç olmadığını aklı başında herkes görüyor. Milyonlarca lira sarf ettiğimiz Çamlıca Camiine bir bakın. Acaba kaç kişi namaz kılıyor orada?
 
 
 
Dini siyasete alet etmek, bu ülkeye çok şey kaybettirdi ve kaybettirmeye de devam ediyor. Anayasa’mız bunu kesinlikle reddediyor ve düşünen parti ve yöneticilerine de ağır yaptırımlar getiriyor. Ama Türkiye’de Anayasa ve yasalara saygıya, son yıllarda tanık olabildik mi hiç? Güya laik bir ülkeyiz, laik bir ülke olup olmadığımıza çoğu imam hatip liselerine çevrilen okullarımıza bakarak hemen karar verebilirsiniz. Aslında bu konularda çok şeyler yazmak istiyorum ama yanlış anlaşılır, yanlış düşünülür diye fazla üzerinde duramıyorum. Diyanetin faizdeki parasından mı bahsedeyim, 100’den fazla ülkede açılan din ataşeliklerini mi dile getireyim, ilahiyattan kuran kursu hocaları dahil 4 milyona yakın insanın para kazandığını mı anlatayım, hangi birini sayayım ki..? Memleketin bunca sorununa çare bulamıyor, çözüm üretemiyoruz ama öteki dünya ile ilgili bağımızı siyaset aracılığıyla sağlam tutuyoruz.
 
Haydi hayırlısı…