ÜLKE GÜNDEMİNDEN SEÇKİLER

Prof. Dr. Kemal Kocabaş 16/08/2019 - 08:50:47

Yaz, bütün yoğunluğu ve sıcaklığı  ile sonbahara doğru yol alıyor. İncirin pazarlarda görülür hale gelmesi, akşamların biraz serinlemesi ve melisanın zarif kokusunu akşamları duymaya başlamamız  bu mevsimsel değişimin ilk  işaretleri. Mevsim bu şekilde doğal değişim süreci yaşarken ülke gündemi de çok hareketli süreçler yaşanıyor.

Önce insana  ve topluma dair güzel örneklerle gündemi irdeleyelim. Sosyal demokrat belediyelerin yaz aylarında “Kitap Fuarları, Kitap Günleri ” adıyla etkinlikler, söyleşiler-paneller düzenlemesi  yaz aylarının daha nitelikli geçmesi, demokratik kültürün yerel yönetimler aracılığıyla hayata geçirilmesi anlamında değerli ve önemli çalışmalardır.  Bu anlamda, izleyebildiğim kadarıyla  Burhaniye, Edremit, Didim, Beylikdüzü, Menteşe-Muğla, Kuşadası   belediyeleri bu özgün çalışmaları başarıyla sürdürüyor. Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği (YKKED) olarak Burhaniye, Edremit, Beylikdüzü  belediyelerinin düzenlediği bu kültür şölenlerine katılarak yayımladığımız “Aydınlanma  ve Köy Enstitüleri” kitaplarını, Yeniden İmece dergimizi okurlarla buluşturuyoruz.

2019 yazının en tatsız olayı Kaz Dağlarında yapılan doğa katliamıydı. Siyanürle altın çıkarmak adına Ege ve Marmara’nın oksijen kaynağı Kaz Dağlarında binlerce ağaç kesilmişti. Son elli yıllık Türkiye tarihine baktığımızda “Türkiye Sağı”  diye tanımladığımız mahallenin doğa, çevre, hukuk, demokrasi duyarlılıkları çok az veya hiç yok. Gökova Körfezine Termik Santral yapılırken,  Soma’daki, Ermenek’teki  kömür madeni kazasında, Soma-Yırcı köyünde zeytinliklerin ortadan kaldırılması sürecinde de benzer  davranışlar sergilediler. Halbuki çevre hakkı, doğa hakkı evrensel haklardır. O ormanlarda yaşayan binlerce canlının yaşam hakkı vardır. Ülkeyi  çöle dönüştürme pahasına ülkenin ormanları yok edilemez ve edilmemeli de… Ülkenin demokratik güçleri Kaz Dağlarının talanına karşı yiğitçe tepkilerini koydular ve “Kaz Dağları Halkındır”  sloganıyla tepkilerini daha da çoğaltıyorlar. Yaz aylarında karşımıza çıkan ve hepimizi üzen bir başka gerçek “Orman Yangınları” dır. Ormanlar kolay oluşmuyor, onlarca yıl  sonra bir çam fidesi ağaca dönüşüyor. Bu konuda daha duyarlı olmak anlamında halkımızın, çıkan orman yangınına anında müdahale etmek için  devletin teknik donanımlarını geliştirmesi gerekiyor.

13 Ağustos 2019 günü Cumhuriyet Gazetesinden Emre Deveci Avrupa İstatistik Ofisinin hazırladığı  “Sürdürülebilir Kentler ve Toplumlar” adlı raporun  sonuçlarını yayınladı. Aşağıdaki tablodaki verilerde yedi kalemde Türkiye ve AB ülkeleri karşılaştırmaları var. Rapordaki bu başlıklardan  en çarpıcı olan nüfusun en yoksul %40’lık bölümünün ulusal gelirden aldığı payın %15.8  olmasıdır. Bu çarpıcı oran ülkedeki gelir dağılımındaki  eşitsizliğin  göstergesidir.  Zengin ve yoksul arasındaki uçurumun ne denli açıldığının kanıtıdır. Eşitsizliğin yaşandığı bir ülkede adalet kavramı, vicdanlar hep yaralı kalır. Rapor,  Türkiye’de yoksulluk nedeniyle çok kötü ev koşullarında yaşayanların oranını  %36 olarak belirtmektedir.  Bu sonuç da eşitsizliğin bir başka göstergesidir. Çarpıcı bir başka madde 18-24 Yaş  Arasında Genç Nüfus İçerisinde Eğitim ve Öğretimden Erken Ayrılanların Oranının Türkiye’de %31 olmasıdır. Bu oran ülkedeki eğitim sistemindeki nitelik kaybını işaret etmektedir. Çocuklar neden okulu terk ediyor sorusunun yanıtı önemlidir. Bu sonuç, okulların artık çocuklara bir şey kazandırmadığının somut kanıtıdır.

 

Sıra No

Başlık

Türkiye (%)

AB ortalaması (%)

1

Nüfusun En Yoksul  Yüzde 40’lık Bölümünün Ulusal Gelirden Aldığı Pay

15.8

21.1

2

15-29 Yaş Arasındaki Genç Nüfusta Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olanların Oranı

27.6

12.9

3

20-64 Yaş Arasındaki Kadınlarda İstihdam Oranı

35.2

67.4

4

18-24 Yaş  Arasında Genç Nüfus İçerisinde Eğitim ve Öğretimden Erken Ayrılanların Oranı

31

10.6

5

Okulöncesi Eğitimde Okullaşma Oranı

54.7

95.4

6

Yoksulluk Nedeniyle Çok Kötü Ev Koşullarında Yaşayanlar

36.6

13.3

7

Hükümetlerin Kişi Başına Tarımsal Araştırma ve Geliştirme Desteği

0.8 Avro

6.3 Avro

 

Son günlerde Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk  yeni açılımlarıyla (!) basında epeyce yer aldı. Sayın bakan KHK ile en çok görevine son verilen eğitim sendikası Eğitim-Sen’e ziyaret etti. Daha sonra Hasan-Ali Yücel adıyla tüm öğretmenler arasında bir öykü yarışması düzenlediği bilgisi basında yer aldı ve son olarak Talim Terbiye Kurulu (TTK)  Başkanını görevden aldı.  Tüm bunlar yaşanırken bakanlığın tarikat ve cemaatlerle ilişkisi ve medreselere statü verilmesine yönelik çalışmalar da devam ediyor. Sayın Selçuk, fizikteki adıyla tam bir salınım hareketi yapıyor. Son İstanbul seçimlerinden sonra ülkede gelişen yeni olumlu havaya uyum sağlamaya mı çalışıyor?… Bilmiyoruz… Ama güncel soru şu hangi Ziya Selçuk? Hep birlikte göreceğiz.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un TTK  Başkanını görevden alınca siyasal iktidarın fetvacısı olarak basında adı geçen Hayretin Karaman  8 Ağustos 2019 günü gazetesindeki köşesinde “İşte Bu Olmadı” başlıklı yazısı bakanlıkta son yıllardaki iklimi açıkça ortaya koyuyor. Görevden alınan TTK Başkanı Alparslan Durmuş için Karaman “…Özellikle dinimizi doğru anlatma, İmam Hatip müfredatının hazırlanmasında, Din Kültüründe dinin özüne dönülmesinde, evrim felsefesinin biyolojiden çıkarılmasında, tarih kitaplarındaki ideolojik konular üzerinden Müslümanlara küfredilmesini engellemekte, Müslüman şair ve yazarların Edebiyat kitaplarına dercedilmesinde, hayatın bir realitesi olan tesettürlü görsellerin kitaplarda yerini almasında, tartışmalı konulara Din Kültürü kitaplarında yer verilmemesinde, okul öncesine seçmeli Kur’an-ı Kerim ve Arapça derslerinin koyulmasında, FETÖ kaynaklarının ve yazarlarının kitaplardan çıkarılmasında... ve daha birçok hayati konuda görevini hakkıyla yapmıştır. Şahitlik ederim…” ifadelerini yazısına taşıyor. Yani ayrılan TTK Başkanının laik, demokratik eğitimi nasıl katlettiğini ortaya koyuyor açıkça. Hayrettin Karaman yazısını  Sevgili Reis’imize duyurulur!” ifadeleriyle tamamlıyor. Her şey çok açık ve net…

Türkiye’de son zamanlarda  iş çevrelerinde, üniversitelerde Endüstri 4.0, yapay zeka tartışmaları yaşanıyor.  Türkiye ise Endüstri 2 ile 3 arasında… Türkiye bu eğitim sistemiyle, uyguladığı bilim ve teknoloji politikalarıyla  Endüstri 4.0’ı yakalaması çok güç. Özgür, demokratik üniversite ve laik, demokratik bilimsel eğitim ile bu geçiş ancak olanaklı. Uzakdoğu Asya ülkeleri Güney Kore ve Singapur şu anda dünyanın gelişmiş ekonomiler arasında ve PISA sınavlarında da en öndeler. Yüksek teknoloji üreten ekonomi ile nitelikli eğitim arasında bire bir ilişki çok açıktır. Çözümü nitelikli öğretmen eğitimi, eğitime daha çok kaynak ve bilimsel eğitime büyük önem. Ne dersiniz?  Bayram tadında güzellikler diliyorum…