Geçen hafta Hürriyet gazetesinde çıkan bir haber gündeme oturdu. Haberin başlığı aynen şöyle ‘Şeker gibi makam aracı’ Şeker-İş genel başkanı 1 milyon liralık makam aracı almış.
Haberi yapan Demirören’in Hürriyet gazetesi.
AKP’nin sendikaları değersizleştirme politikası güttüğü bir dönemde,bu tür haberler iktidarın ekmeğine yağ sürecektir.
Başkan İsa Gök’ün savunması ise suçüstü yakalanmanın ezikliğinde,‘araba arızalandı, mecbur kaldık aldık. Uzun yola gidiyoruz. Hem hızlı hem de güvenli olması gerekiyordu’Tek kelime edecekti ‘İtibardan tasarruf olmaz’ deyip geçecekti.
Kesinlikle savunduğumdan filan değil.Bu medya yıllar önce Genel Maden –İş sendikası genel başkanı Şemsi Denizer’e de böyle saldırmıştı.Bir işçi liderinin Jaguar marka araca binmesini eleştirdiler.
Zonguldak büyük madenci yürüyüşünün lideri, o günlerde lakabı ‘yerli Walesa olan Denizer’in açıklaması da ‘hem hızlı, hem güvenli’ olmuştu.Kıytırık bir alacak verecek davası yüzünden gitti.Aracın içindeyken eski koruması tarafından kafasına sıkılan 6 kurşunla öldürüldü.Katil 15 yıl yattı çıktı.
Evet bir sendikacı nasıl milyonluk makam aracına binebilir?Hürriyet gazetesine dert olmuş.Adam bin küsur odalı sarayda oturuyor ve aylık 70 milyon lira harcaması var ama haber değeri bile yok!Valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, genel müdürler, müdürler,sıradan devlet memurları milletin ödediği vergileri har vurup harman savururken sesi soluğu çıkmayan medya kabızları,sendikacının bindiği araçla memleket kurtaracak.
Binlerce, on binlerce makam aracı var altlarında.Bu savurganlığın asıl sebebi sendika, dernek, vakıf, makam, mevki filan değil!
Tamamen bu düzenin yetiştirdiği insanların görgüsüzlüğüdür.Kim o makamlara geçerse geçsin aynısını yapacaktır.Sendika başkanı milyonluk makam aracına biniyorsa,buna ilk tepkiyi gösterecek olan o sendikanın üyeleri olmalıdır.Sermaye yanlısı Demirören’in gazetesi tepki veriyor.
Aynı gazete 3.havalimanı işçilerine destek verenDİSK’e bağlı Dev Yapı-İş Genel başkanı Özgür Karabulut’un tutuklanmasını görmedi bile.Kesinlikle savunmuyorum ama şöyle bir yerleşik kanıdan bahsetmek istiyorum.Türkiye' de ne kadar paran varsa, o kadar forsun oluyor, o kadar hürmet görüyorsun.
Sendika başkanları işverenlerle ve müdürlerle muhatap oluyor. Bu adamlarla muhatap olduğunda, ne kadar iyi ilişki kurarsan, işçilerin hakkını hukukunu savunurken o kadar güçlü davranabilirsin.
Üç kuruşa muhtaç biri gibi palas pandıras o adamların karşısına çıkarsan seni takan olmaz.İyi giyinir, lüks arabaya binersen, maddi gücünü görselleştirirsen,belediye, polis, jandarma, hastane, savcı, hakim karşısında o kadar güçlü olursun. Onlarla ona göre ilişkin olur. Onlar senden bir şey rica ettiğinde hemen yapacak gücün olmalı.
Yarın öbür gün temsil ettiğin işçilerin bu söylediğim yerlerde bir işi olursa, bir telefonla o iş çözülür. Eylemlerde bile işe yaradığını biliyorum.Sevgili dostlar beğenin veya beğenmeyin, Türkiye'de işler tanıdıklar üzerinden yürüyor. Tanıdığın kişilerin sayısını arttırmak, onların ihtiyaçlarını zaman zaman görmek ayıp değil.
Sendika başkanları iyi arabaya binecek, iyi giyinecek, iyi maaş alacak ki, bu söylediğim şekilde işçinin bir işi olduğunda onlara yardımcı olabilsin.Sadece Şeker-İş sendikasında değil, tüm sendikalarda durum bu.Bu bir Türkiye gerçeğidir.
Sendikaların geliri işçilerin maaşlarından kesilen aidatlardır.Bu aidatlar bir bankada toplanır.Bu parayı sadece sendikal faaliyetlerde harcayabilirler. Şimdi bu adam aidatları toplamış arabayı almış. Arabayı almasa başka şekilde gene yiyecekti o parayı. Bana göre anormal olan başkanın o arabayı alması değil, o kadar parayı toplamış olmasıdır.Reis 1000 küsur odalı saray için ‘milletin malı, milletin malı’ demişti ya, sendika başkanı da ‘işçilerin malı’ size ne oluyor demesi lazımdı.
Ondan bir şey öğrenememişler.
Keşke Şemsi Denizer’in aracı sadece hızlı değil, aynı zamanda zırhlı olsaymış!Gereksiz ve fuzuli bir dünya adamın altında bu araçlardan var.Reis’in masraflarını, sarayını, uçağını, örtülü ödeneğini, diyanet başkanının lüks aracını ve bütçesini konuşamayan medya müsveddeleri iki yüzlüdür.Onlar kimlerin parasıyla şatafatlı bir hayat sürüyorlar?Sadece Şeker-İş’te değil tüm sendikalardaki araçlar böyle.Ayrıca işçilerin sorun yapmadığı bir şeyi, Hürriyet ne diye sıkıntı etti onu anlamadım.Alan razı, satan razı..
Bizim millet böylelerini başının üstünde taşır.Eğer bu makam araçları bir iş, bir menfaat karşılığı rüşvet olarak alınmışsa,veya daha başka ihtiyaçlar dururken ona öncelik verilmişse işte onun hesabı sorulmalı.Hatırlarsanız bankanın biri promosyon olarak,Muğla Büyükşehir Belediye başkanı Osman Gürün’ e milyonluk araç vermişti.48 DR 048 plakalı araç milletten gelen tepkiler üzerine piyasadan kaldırıldı.
Doktorluk sevdası her daim plakasında yazılı olacak.
Nasıl bir Hipokrat yemini ettiyse artık?Savunmasını da atamayla gelen o günkü CHP İl başkanı, bugünkü milletvekili Mürsel Alban yapmıştı. ‘Banka promosyonudur. Belediyemiz sadece yakıt masrafını karşılayacaktır’‘Hem aynı araç Denizli belediyesinde kullanılmaktadır’ demişti.Buyrun burdan yakın!
CHP İl başkanı, AKP’li Denizli belediyesini örnek veriyordu bize..Odun kesenin yanında hınk demenin karşılığını aldı, vekil oldu.Neyse dostlar bu ülkede yaklaşık 13 milyon işçi var.Bunların sadece 1 milyon 700 bini sendikalı, ve bunlardan sadece 700 bini toplu sözleşmeli.Sendikalar günden güne eriyip yok olmakta.Hızlı ve güvenli makam araçlarına binsinler, Şeker-İş başkanının makam aracı da Şeker gibi olsun.
Bence bunda hiçbir mahsur yok.Gelgelelim sendikacılık faaliyetlerini adam gibi yapsınlar.
İş sendikacılık yapmaya geldi mi sorumluluktan kaçmasınlar.Sendikacılar asli görevlerini yapmış olsalardı yukarıda verdiğim utanç rakamları olmazdı.İşçilerin yüzde 90’ı sendikasız, iş güvencesiz, toplu sözleşmesiz çalışmazdı.Böyle milyonluk makam araçlarına binenler,ne zaman utancından o araçlara binmeye korkar duruma gelirlerse, ki o günlerin mutlaka geleceğine inanıyorum! İşte umut o zaman yeniden yeşeriyor demektir.
Hoş kalın, İnançla ve Dirençle kalın!