2’nci dünya savaşı Polonya’nın Danzig şehri yüzünden çıkmıştı.
Böyle giderse 3’ncü dünya savaşı da İdlib yüzünden çıkacak gibi.
İdlip Suriye’nin tarım merkezidir, ekonomisi tarıma dayanıyor.
Özellikle zeytincilik alanında hatırı sayılır bir konumda.
İdlib, Cilvegözü sınır kapısına 30-40 kilometre mesafede.
Önceleri Osmanlı egemenliğindeydi.
1’nci dünya savaşında Suriye’de yenilgiye uğrayan Osmanlı, 1918 yılında bölgeden çekildi.
Yıllardır isyancılarla Suriye ordusu arasında çatışmalar yaşanıyor.
İdlib stratejik olarak çok önemli bir bölge.
Çünkü İdlib kelle avcısı Cihatçıların, ihvanın son kalesi.
Dün daha kaç şehit olduğunu bile bilemediğimiz kara bir gecenin sabaha uyandık.
Kan kırmızısı bir sabaha.
Türk askerinin bulunduğu karargah bombalandı.
Hatay valisi şehit sayısını artıra artıra açıklamalar yaptı.
Önce 9 dedi,22, 29 ve 33 dedi.
Bu sayıları neden vali bey veriyor onu da anlamış değilim?
Öyleyse TOKİ’leri neden valiler açmıyor?
Gene 33 yoksul eve ateş düştü.
Tavan yapmış egolar uğruna şehit oluyor gencecik insanlar...
İki gün önce şehitler tepesi boş kalmayacak derken bunu kastetmişti sanırım.
Şimdi de çıkıp diyecekler ki, bunun bedelini misli ile ödeyecekler!
Sonra da bilmem kaç yeri bombaladık, bilmem kaç kişiyi öldürdük, şehitlerimizin kanı yerde kalmadı diyecekler.
Bir gece ansızın gelebiliriz diyecekler ve alkış bir tufanı kopacak…
Böylece birkaç gün sonra birkaç şehit unutulmuş olacak.
Bu hükümetin dış politikası ta başından beri yanlıştı.
İlk düğme yanlış iliklendi öyle de gidiyor.
Kendi pisliğimizi temizledik de sanki bir tek Suriye kalmıştı.
Atatürk boşuna ‘yurtta sulh cihanda sulh’ dememiş.
Demiş ama onu dinleyen kim?
Atatürk’ü dinlemiş olsalardı bir ülkedeki yangını körüklemek yerine o yangını büyümeden söndürmeye çalışırlardı.
O ülkenin meşru, seçilmiş hükümeti ile birlikte hareket ederek barışı ve huzuru tesis etmeye çalışırdı.
Rusya dün, Türkiye'yi ‘isyancılara silah desteğinde bulunarak Suriye anlaşmasını ihlal etmekle’ suçladı.
Türkiye'nin çatışmasız bölgeye topçu atışları ile yasadışı silahlı güçlere yardım ettiğini,
ve bu şekilde Soçi Anlaşması'nı ihlal ettiğini belirttiler.
Rus Savunma Bakanlığı, ‘Türkiye'yi Suriye'ye drone uçakları sokmak ve muhalifleri desteklemekle’ suçlamıştı.
Türkiye, 18 Şubat 1952'de NATO'ya üye olmasına rağmen,
yok dünya 5 den büyük,
yok Şangay 5’lisi,
yok sen olmasan olma S400’ü Rusya'dan alırız.
Ama bize Patriot lazım!
Bu kadar saçma sapan, oradan oraya savrulan uluslararası bir politika görmedim.
İki süper gücün arasında gidip geliyoruz.
Biz şimdi neyiz, kimin tarafındayız belli değil?
33 şehit neyin bedelini ödediklerini bile bilmeden göçtü gitti bu dünyadan.
Ne uğruna?
Bir şeylerin bedelini hep garibanlar ödediği için bu kadar rahat hata yapılıyor diye düşünüyorum.
Bu sefer hedefimiz YPG, PKK, filan değil, direk Suriye ordusu..
Davutoğlu bizi bu bataklığa bir soktu, daha çıkamıyoruz.
Resmen Suriye halkının seçtiği Esat’la ve onun arkasındaki Rusya ile savaşıyoruz.
Adamlar göz göre bir tabur askerimizi vurdu.
Yazıklar olsun buna çanak tutanlara!
‘İslam’ın ordusu’ diyerek takva mertebesine çıkarmaya çalışıyorlar.
Türk ordusu İslam'ın ordusu değildir.
Görev yapan bu halkın çocukları içinde Musevi’si, Hristiyan’ı, Müslüman’ı ve hatta Ateisti vardır. Süryani’si var, Alevi’si var!
Şehitlik sadece Müslümanlara aitse, karşı cephede ölen Müslümanlar ne oluyor?O ordu laik Türkiye Cumhuriyeti'nin ordusudur. İçinde sadece hamaset yapan, siyaset yapan muktedirlerin çocuklarının olmadığı bir ordudur.
Zincirlikuyu mezarlığını duydunuz mu hiç?
Peki Teşvikiye Camisini duydunuz mu?
Mutlaka duymuşsunuzdur.
Zincirlikuyu mezarlığı halk arasında ‘ünlülerin mezarlığı’ olarak biliniyor.
Buraya yapılan son yolculuğun bir önceki durağı genelde Teşvikiye camisidir.
Zincirlikuyu mezarlığına defnedilen şehit mezarı yok!
Ne zaman Zincirlikuyu mezarlığına bir şehit defnedilirse işte o zaman her şey biter.
Savaş mavaş, terör merör olmaz!
Suriye'nin İdlib kenti savaşın son noktası, muhaliflerin son kalesi.
Esad’ın büyük hedefi İdlib merkezinin çevresinden geçen M4-M5 Karayollarını ele geçirmek.
Suriye'de gerçekten ne işimiz var bizim?
Neden Suriye’deyiz, askerlerimiz neden şehit oluyor?
Neden Esad askerleriyle savaşıyoruz, toprak mı kazanacağız fethe mi çıktık?
Suriye halkının seçtiği Esad’ı niye devirmek istiyoruz?
Hani seçimle gelen seçimle giderdi, sadece Tayyip Erdoğan için mi geçerli bu kural?
Amerika gibi barış götürmeye mi gittik yoksa?
Şehitler tepesi boş kalmasın diye mi gittik?
Evet boş kalmaz hep bu tepeyi yoksullar doldurduğu için,
yakınları eşi dostu çevresi doldurmadığı için kesinlikle boş kalmaz.
Diyecek söz bulamadım, kendi askerine yani kendi vatandaşına açıkça öleceksiniz mezarınız hazır diyor.
Ne demek bu, şehitlerin gelmesini arzulamak mı, normalleştirmek mi, nedir?
Başkalarının canı üzerinden siyaset yapılıyor.
Şehitler tepesi boş kalmayacakmış!
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.
Kılıçdaroğlu’da çıktı ‘şehitler tepesi boş kalacak!’ dedi.
Hem sınır ötesi tezkereye destek verip, hem de böyle bir açıklama yapması çok ilginç.
Halka şehadetin kutsiyetinden dem vuranlar, milyon tane korumayla geziyorlar.
Yazık, o askerlerin ailelerinden başka kimseye bir şey olmayacak.
Yarın onlar da vatan sağ olsun derler konu kapanır.
Olan o gencecik daha bıyığı terlememiş gençlerimize oldu.
Hava sahası konusunda mutabakat imzalamadan, elimiz güçlenmeden, inatla askerimizi yığdık oraya.
Rusya ile savaşmayı göze alacak kadar ne var orada?
Üstelik el alemin memleketinde, üstelik ülkenin resmi ordusuna karşı?
Başımıza ne geldiyse şu Emevi camisinde namaz kılma sevdasından geldi.
Suriye Türkiye’nin Vietnam’ı haline gelmeden çekilmemiz gerekiyor.
Ülkemiz savaşta değil, ülkemize yapılan bir saldırı yok ama onlarca askerimiz elin memleketinde hayatını kaybediyor.
Yarın aynı durumda Esad bu şekilde sınırlarımızın içine girerse biz onu vurmayacak mıyız?
Son kozumuzu oynadık mültecilere Avrupa kapılarını açtık.
Muhabir buraya nasıl geldiniz diye soruyor mülteciye,
‘sınır kapıları açılmış diye haber geldi, otobüsler bekliyordu,
bizi buraya getirdiler, ücret almadan getirdiler, sınır kapıları açık dediler’ yanıtını veriyor.
Bu yapılanın devlet eliyle yapılan bir organizasyon olduğunun belgesidir.
AKP’li Cumhurbaşkanı diyor ki, ‘bize insanlık dersi veren Yunanistan sınırlarını jiletli tellerle takviye ediyor!’
Bir sonraki haber de ise ‘Suriye’den gelmesi muhtemel bir göç dalgasına karşın Hatay,
Cilvegözü ve Reyhanlı sınırları dikenli tellerle takviye ediliyor’
Gelelim ümmet üzerinden yapılan vıcık vıcık bir pazarlığa ve şantaja.Tayyip Erdoğan ‘Merkel'e dedim ki bana büyük destek sözün var. Söyleye söyleye 25 milyon avro vereyim dedi.
Sonra Kızılhaç'a vereceğini ordanda Kızılay'a aktarılır dedi.
Tabi böyle bir şey olmadı, Merkel'i tekrar aradım para hazır verecekseniz verin,
vermeyecekseniz mültecileri size yollayayım, 100 milyon avro verelim dedim. Merkel onu da istemem dedi’
Demek ki neymiş?
Suriyeliler göçmen veya mülteci ama biz Ensar değilmişiz.
İki yüzlü bir politika ancak bu kadar olur.
Bu inatlaşma ve egoların tatmin savaşı durmalı.
Suriye topraklarından çekilmeliyiz.
Çekilmek için daha kaç eve ateş düşecek, daha kaç evin ocağı sönecek, kaç evlat babasız, kaç baba oğulsuz kalacak?
Milletimizin başı sağ olsun!
Hoş kalın, İnançla ve Dirençle kalın!