DÜŞÜNÜRLERİN DÜŞÜNCELERİNDEN

CENGİZ BAYSU 13/11/2024 - 08:13:14

Montaigne’in “Denemeler”inden
 
“Plinius’un dediği gibi, herkes kendisi için bir derstir; yeter ki insan kendini yakından görmeyi bilsin. Benim yaptığım, bildiklerimi söylemek değil, kendimi öğrenmektir; başkasına değil kendime ders veriyorum… Delilik ediyorsam bundan zarar görecek olan başkası değil, benim… Kendinden söz etmeyi kötü görmek hatta yasak etmek âdet olmuştur; çünkü kendinden söz etmek her zaman kendini övmek gibi görünür. Kendini övmek ise herkesin zıddına gider. Kendinden söz etmeyi yasak etmek, çocuğun burnunu silecek yerde burnunu koparmak olur…”
 
***                     ***                   ***
Dırdırcılar
Mızmız dırdırcı insanları hiç sevmem; bu adamlar hayattan alacağımız hazlara takoz olur, dertlere dert katarlar. Sinekler gibi cilalı pırıl pırıl yerlerde tutunamaz; pürtüklü, pürüzlü yerlere abanır, oralarda rahat ederler.
 
Yalnızlık
Yalnız yaşamanın bir tek amacı vardır sanıyorum; o da daha başıboş, daha rahat yaşamak. Şu var ki, her zaman buna hangi yoldan varacağımızı pek bilmiyoruz.  Çoğu kez insan dünya işlerini bıraktığını sanır; oysa ki, bu işlerin yolunu değiştirmekten başka bir şey yapmamıştır.
Bir aileyi idare etmek bir devleti idare etmekten hiç de daha kolay değildir. Ruh nerede bunalırsa bunalsın, hep aynı ruhtur; ev işlerinin az önemli olmaları daha az yorucu olmalarını gerektirmez.
 
Değişmek / Değiştirmek
Bundan başka saraydan ve pazardan el çekmekle hayatımızın baş kaygılarından kurtulmuş olmuyoruz. Memleket değiştirmekle kıskançlık, cimrilik, kararsızlık, korku, tutku bizi bırakmaz. Onlar manastırlarda medreselerde bile peşimizi bırakmazlar. Bizi onlardan ne çöller kurtarabilir, ne mağaralar ne de bedenimize ettiğimiz işkenceler:
 
“Öldürücü yara bağrımızda kalır”   (Vergilius)
 
Sokrates’e birisi için “Seyahat onu hiç değiştirmedi” demişler. O da, “Gayet tabii, çünkü kendisini de beraber götürmüştür” demiş.
 
İnsan önce içindeki sıkıntıyı dağıtmazsa yer değiştirmek daha fazla bunaltır onu. Nasıl ki yerine oturmuş yükler daha az engel olur geminin gidişine. Bir hastaya iyilikten çok kötülük edersiniz yerini değiştirmekle. Hastalığı azdırırsınız kımıldatmakla, nasıl ki kazıklar daha derine gidip sağlamlaşır sarsıp sallamakla.
 
Onun için kalabalıktan kaçmak yetmez, bir yerden başka bir yere gitmekle iş bitmez. İçimizdeki kalabalık hallerimizden kurtulmamız kendimizi kendimizden koparmamız gerek. Zincirlerimizi götürürüz kendimizle birlikte, tam bir özgürlük değildir kavuştuğumuz; döner döner bakarız bırakıp gittiğimize, onunla dolu düşlerimiz.
 
İçi arınmamışsa neler bekler insanı
Kendisiyle ne savaşlar eder boşuna
Tutkuları içinde ne kemirici kaygılar
Ne korkular içinde kıvranır insan
Ne çöküntüler yapar, bizde gurur, şehvet
Öfke, gevşeklik ve tembellik
                                                 (Lucretius)
Kötülük içimizde
 
Kötülüğümüz içimizde bizim; içimizse kurtulamıyor kendi kendisinden. İnsanın mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama saadetini yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkânın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğünüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. 
Orada yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz. Karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki hepsini kaybetmek felâketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın.
Issız yerlerde kendin için bir âlem ol!    (Tibullus)
 
Saadet bizi ezer
Eski bir Yunan atasözünün manası aşağı yukarı şudur: Tanrıların bize verdiği bütün nimetlerin hiçbiri katıksız ve kusursuz değildir, onları bir dert pahasına satın alırız. İşle eğlence, keyifle sıkıntı birbirinden çok ayrı oldukları halde gizli birtakım ilintilerle kendiliklerinden birleşebiliyorlar.
Sokrates der ki, “Tanrılardan biri hazla elemi birleştirip karıştırmak istemiş, bunu başaramayınca, bari şunları kuyruklarından birbirine bağlayalım” demiş. 
 
Yorumlama
Toplumumuzda “ölçü”ye pek önem verilmez. “Vur dersin öldürür” sözü de bunu doğrular. Konuşmakla bıdı bıdı etmek, sorulduğunda kısa ve öz cevap vermek yerine boş konuşmak, gerçek bilgi istendiğinde tahminlerde bulunmak gibi sökülüp atılması gereken çok özelliğimiz vardır. 
Mitrodoros  kederin bir çeşit zevkle karışık olduğunu söylemiş. Bugünkü Türk toplumuna yakıştırma yapılabilir mi, takdiri size bırakıyorum.