Hayat, içsesinin gerektiğine göre değil devrine çevrene göre hareket etmek durumunda bırakılmayla ilgili akış gösterir.Bu da ülkemizde doğruyu doğrunun düşmanı haline getirmiştir.
Fikri Sağların türbanlı hakimin hukuk anlayışını kabul etmemesi ile K.Kılıçdaroğlu’nun Fikri Sağların fikrine karşı olduğunu açıklaması neyin neye göre doğru ve yalnış olduğu karmaşasının yaratıldığı bir ortamdayız. Bu iki kişinin açıklamaları bana bir iki anımı hatırlattı.
Askerde merasim bölüğü olarak Cumhuriyet bayramı geçit provası yapıyoruz. Boy nedeniyle merasim bölüğünün ön safında yürüyen 4 yedek subaydan birisiyim. Yürüyüş provası sırasında komutan bölüğü durdurdu.
“Teğmenin sen ayağını kaz adımı gibi 90 dereceye kaldırıyorsun. Yanda bulunan 3 kişinin 3 ü de 45 derece kaldırıyor. Yandan bakınca görüntüyü bozuyorsun.”
“Komutanım, ben kitaba göre kaz adımı atıyorum. Diğer 3 arkadaşım bana uygun kaldırsalar ya.”
“Sen en iyisini yapıyorsun ama, arkadaşlarının 3 ü aynı açıda adım kaldırıyor. O zaman sen içindeki doğruya göre değil, çevreye bakıp ona göre adım atmalısın mükemmel her zaman iyinin düşmanıdır. Bakacaksın çevre nasıl hareket ediyor ona uyacaksın.”
Adalet Partisi-Milli Selamet Partisi - Milliyetçi Hareket Partisi Hükümeti (Milliyetçi Cephe)Türk siyasal tarihi adına yeni bir politikanın izlendiği dönemdir. Sağ cenah partileri, sol cenah partilerini iktidara getirmemek ve komünizm tehlikesinin önünü kesmek için Milliyetçi Cephe hükümetlerini kurdular. Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel’in önderliğinde Demokrat Parti’den ayrılan 9 milletvekilinin de desteğiyle 31 Mart 1975’te Milliyetçi Cephe Hükümeti olarak da adlandırılan 39. Hükümet, AP Genel Başkanı Süleyman Demirel tarafından AP-MSP-MHP'den oluşan bir koalisyon hükümeti şeklinde kuruldu.
Yurtdışında çalışma ateşesi olan arkadaşın odasında MHP nin Kurtçu militanından biri olan Kültür Ateşesi ve bu bayan diplomat arkadaş Yahya Kemal ile Nazım Hikmet’i mukayese ederek benim odamda tartışırlar. Kurtçu MHP li Kültür Ateşesi bu arkadaşı komünist diye MHP li bakanına şikayet etti ve arkadaşa merkeze alınma emri geldi. Zamanın büyükelçisi bu bayan arkadaşa destek oldu. Dul bu bayan olarak bir çocuğunu okutmaktadır gibi bakanlığa durumunu bildirir ve geri alınmaması için bir yazı gönderdi. Yazdığı yazı dikkate alındı ve bu bayan arkadaşın dış görevden alınması durduruldu.
Gel zaman git zaman MHP li bakan o ülkeye bir açılışta bulunmak üzere geldi. Lobby de büyükelçi bir koktey vermektedir. Görevden alınmak istenen arkadaş, MHP li bakanla tanışırlar ve sohbet sırasında MHP li bakan arkadaşa yalnız kaldıklarında,
“Bak evladım! Ben MHP nin doktriner fikir adamından biriyim ve şimdi bir bakanım. Nazım Hikmeti ve şiirlerini çok severim ama bunu kimse bilmez. Hayat maalesef doğru bildiklerini her yerde açıkça açıklayamayacağın kadar ketum kalmayı gerektirir.” dediğini arkadaş bana nakleder.
Bakan sevdiği şairi savunan bir görevliyi baştan arkasında durarak görevden almamasını gerektiriyordu. Komutanımın, Fikri Sağlar, KK nin ve MHP li bakanın inandığı doğrular,kişileri genellikle devrine ve çevrenin içinde bulunduğu duruma göre tersini savunmak mecburiyetinde bırakmakta.
Ayrıca, içinde bulunduğumuz tek adam idaresinin kişileri doğruları daha da ketum davranarak söylememeyi, yiğitlik yapmadan mecburi ikiyüzlü davranmaya mecbur bıraktığının üzücü olduğunu vurgulamak istedim.