8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü,
Tüm dünyada ezilen, sömürülen kadınların verdikleri mücadele sonucu tarihe nakşedilen bir gündür.
8 Mart kutlama günü değil, bir anma, anlama ve farkındalık günüdür.
Emekçi kadınların direniş yaparken yanarak hayatlarını kaybettikleri gündür.
Egemenler bu günü yozlaştırarak, içini boşaltarak kanla, canla yaratılan değerlerimizi yok etmek istiyor.
‘8 Mart Kadınlar Günü’ diyerek emekçi kadınların onlarca yıldır verdikleri mücadeleyi yok saymaya çalışıyor.
‘8 Mart'ı eğlence günü haline getirmeye çalışıyor.
Milletin çiçek böcek alıp, bilmem nerede indirim varmış diye kutlayarak içini boşalttığını görüyoruz.
Bugünü hediye alıp verme günü ilan edenleri ve indirim yapan tüm marka ve mağazaları kınıyorum.
Kadın şöyle güçlüdür, pembe böyle iyidir, kadın olmazsa olmaz, kadın annedir, kadınlar canım kadınlarımız...
Bu yalakalık, bu ikiyüzlülük artık midemi bulandırıyor.
Emekçi kadın kimsenin umurunda değil.
Kadınlar da çiçek böcek bekleyerek, içi boş anlamsız bir güne dönüştürmesin.
Hızla ‘14 Şubat’laşma eğilimi göstermeye başladı.
‘1 Mayıs’a eşdeğer bir günken hızla magazinleşerek popüler kültürün bir öğesi haline geldi.
Gerçi 12 Eylül’ün faşist generalleri 1 Mayıs’ı ‘bahar bayramına’ dönüştürmeye çalışmışlardı.
Yapmayın gözünüzü seveyim!
Bu günlerin içini boşaltmayalım.
8 Mart bir kutlama filan da değil.
Neyi kutluyoruz biz?
129 kadın işçinin fabrikaya kilitlenip yakılışını mı kutluyoruz?
Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 8 Mart 1857’de ABD’de greve giden dokuma işçisi kadınların,
ve 8 Mart 1917’de Petrograd’lı dokuma işçisi kadınların mücadelesini anıyoruz.
New York’ta greve çıkan 40 bin tekstil işçisi yiğit kadını anıyoruz.
Patronlarla işbirliği yapan polislerin yakarak katlettikleri 129 kadın direnişçiyi rahmetle anıyoruz.
Olay ABD basınında neredeyse hiç yer almadı.
Fabrika yönetiminin ve polisin tavrı halktan gizlenmeye çalışıldı.
Buna rağmen, işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katılmıştı.
Onlar birlikte hareket ettiğimizde sermayeni faşist devletini nasıl diz çöktürebileceğimi öğrettiler bize.
Alman sosyal demokrat partisi önderlerinden Clara Zetkin’in girişimleriyle,
her yıl ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ birleşmiş milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gün haline getirildi..
Bu kararla 8 Mart 1857’de yaşamını yitiren 129 kadın işçinin,
ve 8 Mart 1917’de Şubat Devrimi’nin fitilini ateşleyen grevleri başlatan,
‘ekmek ve barış’ sloganıyla sokaklara dökülen Petrograd’lı dokuma işçisi kadınların anısına,
8 Mart, ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ olarak ilan edilmiştir.
Türkiye’de ilk kez 1921 yılında kutlanmaya başlandı.
Çoğu zaman yasaklandı, polis saldırılarına maruz kaldı.
Geçen 8 Martta İstanbul’da İstiklal caddesinde yapılan gece yürüyüşünde olanları hepimiz biliyoruz.
Ezanı sloganlarla, ıslıklarla protesto ettiler deyip çıktılar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet yetkilileri bile,
İstanbul'daki ‘8 Mart Gece Yürüyüşü'nde ezanın ıslıklarla, sloganlarla protesto edildiğini öne sürdüler.
Ezan tartışmasıyla provoke ettiler.
En iyi bildikleri iş iftira atmak, yalan söylemek, inanan kesimin inançlarını istismar etmek.
Camide içki içtiler, başörtülü bacımıza saldırdılar, üstüne işediler yalanlarından tanıyoruz onları.
Ülkemizde tüm halkımız faşizmin baskı ve saldırılarına maruz kalmaktadır.
Açlık ve yoksulluğa mahkum edilmeye çalışılan halkımız,
haklarını istediğinde faşizm azgınca saldırmaktadır.
Bunun sonucu olarak bugün ülkemizde adalet talebi ve mücadelesi,
haklar ve özgürlükler mücadelesinin vazgeçilmezi haline gelmiştir.
Hak, hukuk, adalet halkın en temel mücadelesi haline geldi.
Gazeteciler sabahın köründe gözaltına alınıp tutuklanabiliyorlar.
Milletvekilleri daha meclisteki konuşmalarını bitiremeden linç edilip soruşturma açılabiliyor.
Jet hızıyla fezlekeleri hazırlanıp dokunulmazlıkları tartışılabiliyor.
İşte siyasal İslam’cı bir iktidarın vaat ettiği ileri demokrasi böyle!
Yetmez ama evetçi omurgasız güruhu böyle diyerek kandırdılar.
Onlar da şaptan şeker olmayacağını yaşayarak öğrendiler.
Kadın, bu kokuşmuş düzene karşı yılmaz, vazgeçilmez savaşçısıdır.
Bugün ülkemizdeki direnişçilerin tamamına yakınının kadın olması bir tesadüf değildir.
Bilmem haberiniz var mı?
Onlar gibi 130 bin kamu çalışanı ihraç edildi.
Direnen, işini geri isteyenlerin sayısı çok fazla değil, birçoğu gözaltına alınmaktan, tutuklanmaktan korktular.
Terör örgütü üyeliği yaftası astılar boyunlarına.
Ancak içlerinde bazıları var ki, çoğu da kadın her şeyi göze alarak 1200 küsur gündür direniyorlar,
her gün rutin olarak işkence yapılarak gözaltına alınıp, para cezalarına maruz kalıyorlar.
Yüksel caddesinde, Bakırköy meydanında,
ve Ataşehir Belediyesinde işini geri istemek için haykıranların çoğu kadın.
Akademisyen Nuriye Gülmen’e, öğretmen Acun Karadağ’a, mimar Alev Şahin’e selam olsun!
Nazan Bozkurt’a, Kezban Anaya, CHP’li Ataşehir Belediyesi kapısında işini geri isteyen Melek Şahin’e selam olsun!
Selam olsun tutuklu askeri öğrenci olan oğlunun hakkını arayan Melek Çetinkaya’ya!
Selam olsun Yatağan’ın ve tüm direnişçilerin Ankara’daki Perihan Teyzesine!
Yatağan işçilerinin gözüne sıkılan biber gazını sütle temizlemeye çalışan,
fotoğraflarını çekerek o anları ölümsüzleştiren Aslı’ya selam olsun!
Onların şahsında Yatağan Direnişine destek veren tüm kadınlara selam olsun.
Türkiye’de kadın direnişçilerinin simgesi haline gelen,
direnişini zaferlerle taçlandıran Türkan Albayrak’a selam olsun!
260 gündür adalet için ölüm orucu eylemi yapan Grup Yorum’un sanatçısı Helin Bölek’e selam olsun!
780 haftadır kaybolan çocuklarını arayan Cumartesi Annelerine selam olsun!
Selam olsun adı konulmamış savaşlarda şehit olanların analarına!
Selam olsun üreten, direnen, hakkını arayan çatal yürek kadınlarımıza.
Sözümüz hayatsa, kadın hayat adına ölümden de çekinmez.
Çünkü kadın, doğumu bilir, yani hayatın ölüme, bereketin kısırlığa,
ilerlemenin durgunluğa olan tartışılmaz üstünlüğünü bilir.
Kısaca emekçidir kadın.
Hayatın emekçisi, budur en büyük gücü kadının.
Ne güzel demiş Neşet Ertaş?
‘Kadın insandır, biz insanoğlu…’
Bir Ezidi atasözü de der ki;
‘Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır,
Sonra güneş doğar;
Çünkü güneşi kadınlar doğurur’
Önce direnirken düşen kadınlardan devraldığımız mücadele bayraklarını yere düşürmeden,
kadınlar gününü kutlayacak bir dünya ve Türkiye yaratalım, bu günü o gün daha büyük bir coşkuyla kutlarız.
Kadın özgürleştikçe toplum özgürleşir.
Toplum özgürleştikçe hayat güzelleşir.
Hemşerimiz Ula’lı ünlü şair Nail Çakırhan’ın bir şiirinden bir alıntıyla bitireyim yazımı.
‘Olağanüstü kadınlar
yetenekli kadınlar
savaşçı kadınlar
bizleri güldürüp, yokluklarında ağlatanlar
dünyada hiç tanınmamış kadınlar da vardır
her şeyleri elinden alınıp, hatıralarından koparılanlar
kendilerini her gün yeni bir savaşın içinde bulanlar
haksızlıklar karşısında acı çekenler
anlatılamayacak acıları yaşayan kadınlar
tüm yokluklara rağmen çocuklarının yanında gülümseyen analar
katı kurallara boyun eğmek zorunda kalanlar
kaderinin ne olacağını bilmeyenler
yaşamının her günü yüzüne yazılmış olan kadınlar’
Tüm kadınların ve tüm insanlığın mutlu, huzurlu, güvenli ve eşit bir şekilde yaşaması için,
sömürüsüz, sınıfsız bir sistem yolunda kadınlarla omuz omuza mücadeleye devam.
Ekmeği için can veren 129 kadın işçiyi rahmetle anıyor,
bizlere bıraktıkları mirasları önünde saygıyla eğiliyorum.
Ruhları şad olsun.
Hoş kalın, İnançla ve Dirençle kalın!