Kamuoyuyla paylaşılan tüm anketlerde CHP’nin birinci parti olduğu net bir şekilde görülüyor. Olağanüstü bir hata yapılmazsa ülkedeki ekonomik kriz ve yarattığı yoksulluk, siyasal iktidarın yarattığı anti-demokratik ülke ortamı ve toplumda kabul görmeyen parti devleti anlayışı CHP’yi iktidar yapacak. Son günlerde CHP’nin altı okundan devrimcilik okunu yeşile ve mora boyamakla ilgili kabul görmeyen hatalı açıklamalar dışında CHP toplumun umudu olma yolunda ilerliyor. Okumalarımız, gözlemlerimiz böyle.
CHP, son aylarda eğitim alanındaki yirmi yıllık çöküşü önleme adına adımlar atıyor. Eğitimden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş’ın milletvekilleriyle müfredat değişikliğini protesto etmek için Milli Eğitim Bakanlığına yürüyüşleri, akademisyen, öğretmen ve sanatçılardan oluşan bir grup oluşturarak farklı başlıklarda eğitim tartışmaları yapmaya başlamaları bunun ilk adımı oldu. Daha sonra 18 Temmuz 2024 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen “24 saatlik Eğitim Maratonu” deneyimi çalışmaları biraz daha yoğunlaştırdı ve çalışmalar il düzeyinde taşınmaya başlandı. 24 saatlik, insan biyolojini zorlayan çalışmaların ne denli katkı sağladığını bilmiyorum ama bir gayret var.
Bu noktada geçmişteki deneyimlere dayanarak dostça bazı uyarıları yapma gereğini duyuyorum. Yaklaşık 25 yıldır ülkenin eğitim sorunlarıyla çok yakından ilgilenen, yerel yönetimlerle ortaklaşarak eğitimde ne yapmalı sorularının yanıtlarının arandığı sempozyumların yapılmasına, kitaplaştırılmasına katkı vermiş bir akademisyenim. Yine son 10 yılda CHP buna benzer pek çok toplanı yaptı ve bunların büyük bir kısmına da katıldım. Bu toplantılar ve sonuçların parti yapısında değerlendirildiğini ve raporlaştırıldığını, seçim beyannamelerine alındığını düşünmüyorum. Zira CHP’nin böyle bir ARGE’si yok. Bu toplantılar eğitimden sorumlu Genel Başkan Yardımcılarının heyecanı ile yapılan sistematik olmayan çalışmalardı. O nedenle Sevgili Suat Özçağdaş arkadaşımın ve MYK’nın geçmişte karşılık bulmayan bu çalışmalardan verilen tüm emeklerin değerlendirilmediği algısının yoğun olduğunu bilmesini özellikle isterim.
Tüm bunlara rağmen Cumhuriyetin parasız-yatılı okullarında kendini var etmiş bir akademisyen olarak dinselleştirilen-piyasalaştırılan ve bu nedenle tümüyle niteliğini kaybetmiş eğitim sisteminde bir “reform” hatta “devrim” yapılmasını talep edenlerdenim. Bir eğitimci olarak CHP’nin iktidar olması halinde ülkenin acil, güncel sorunlarına yönelik çözüm önerilerimi sunmak istiyorum
-
CHP, iktidara geldiğinde laik, demokratik, bilimsel, parasız kamusal eğitimi esas almalıdır. Eğitimi bir insan hakkı olarak bakarak kamunun ülkenin tüm çocuklarına nitelikli, parasız kamusal eğitim vermesi gerektiğini düşünüyorum. Eğitimin piyasalaştırılması nedeniyle bugün ülkemizde özel okulların oranı yüzde yirmiye ulaşmıştır. Özel okulların yarattığı eşitsizlikleri önlemek adına bu okulları sınırlamanın yolları aranmalıdır. Unutmamalıdır ki gelişmiş Batı ülkelerinde özel okul yoktur.
-
Türkiye’de imam hatip okullarının, ilahiyat ve İslami bilimler fakültelerinin sayıları siyasal iktidar tarafından akıl dışı yaklaşımlarla arttırılmıştır. Bu okullardan mezun olan öğrencilerin diplomaları kamuda işe girme bonservisi olarak kullanılmaktadır. Kaynak kaybı, yanlış yönlendirme ve ülke gereksinmeleri penceresinden bakılarak bu eğitim kurumları kontenjanları ve okul sayıları mutlaka gözden geçirilmelidir.
-
Öğrenci emekleriyle 1940’lı yıllarda yapılan Köy Enstitüsü mekanları, 1954-1976 yılları arasında Öğretmen Okulu olarak ülkemize binlerce nitelikli öğretmen yetiştirilmesine ev sahipliği yapmış mekanlardır. Bu mekanlar bir kültürel mirastır. Bu mekanlarının restore edilerek yeniden eğitim kurumlarına dönüştürülmesi sağlanmalıdır.
-
Ülkemizin nitelikli öğretmen yetiştirme sorunu vardır. Bu anlamda eğitim fakülteleri yeniden yapılandırılmalıdır. Eğitim fakülteleri günümüzde ezberci, sınıf merkezli eğitim yapan kurumlardır. Bu fakültelerde öğrencilerin günlük hayata, okula hayatına uygun el becerilerini geliştirmeye amaçlı işlikler, atölyeler kurulmalı. Köy Enstitülerinde olduğu gibi eğitim fakültelerinde de uygulama okulları açılmalıdır. Üniversiteler ve fakültelerde demokratik katılımcı bir iklimin yaratılması sağlanmalıdır.
-
Eğitim fakültelerine gelen öğrencilerin mesleki motivasyon ve hazır bulunuşluk değerleri istenilen noktada değildir. O nedenle 2014 yılında kapatılan Anadolu Öğretmen Liseleri eğitim fakültelerinin en nitelikli öğrenci tabanını oluşturuyordu. Olası bir CHP iktidarında aynı mekanlarda nitelikli öğretmen yetiştirme ve ülkenin orta öğretime dayalı öğretmen yetiştirme geleneğine uygun olarak Anadolu Öğretmen Liseleri tekrar açılmalıdır.
-
Üniversiteler evrensel kenttir, toplumun vicdanıdır. Günümüzde üniversiteler toplumsal işlevlerini kaybetmiştir. Üniversiteler siyasal iktidarın, tarikatların arka bahçesine dönüştürülmüştür. Rektör atamalarında liyakatsız, tarikat ve cemaatlara bağlı kişiler, eski AKP milletvekilleri öne çıkmıştır. Bu atamalar ve Boğaziçi, ODTÜ gibi ülkemizin yüz akı üniversitelere yönelik yok etme çabaları akıl dışıdır. Bu nedenle CHP, özerk ve demokratik bir üniversiteyi temel almalı ve hayata geçirmelidir.
-
Okul öncesinden üniversiteye kadar her basamakta eğitim sisteminde nitelik sorunu vardır. Bu sorunu çözmek için ders kitaplar, okul laboratuvar, kütüphane olanakları, nitelikli öğretmenlerle aşılacağı çok açıktır. CHP, eğitimde bir nitelik devrimini temel almalıdır.
-
CHP, iktidar olunduğunda eğitimdeki sınıfsal, bölgesel, cinsiyete dayalı eşitsizlikleri giderecek yol ve yöntem üretmeyi öne çıkarmalıdır.
-
Mesleki teknik eğitime ülkenin en yoksul kesimlerinin çocukları tercih etmekte ve bu okullarda devamsızlık, terk vb. sorunlar yaşanmaktadır. Köy Enstitüleri kazanımlarından esinlenerek bu okulların eğitim-öğretim programları yeniden yapılandırılmalı, olanakları mutlaka geliştirilmeli ve çok sayıda öğrencinin can kaybına neden öğrencilerinin çocuk işçi olarak sanayi bölgelerinde çalışmalarına son verilmelidir. Meslek Liselerinin Meslek Enstitüleri gibi yeniden yapılandırılması tartışılmalıdır. Bu okullar parasız-yatılı, bir mesleki beceri ile birlikte demokratik bir ortamda sanat eğitimi de verilerek enstitülerdeki gibi hedefler konulmalıdır. İzmir Büyükşehir belediyesinin başlattığı Tarım Lisesi projesi incelenerek tüm büyükşehirlerde gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
-
Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarına, okul yönetimlerindeki atamalarda liyakat temel alınmalı. Bakanlık tarikat ve cemaatlarla değil öğretmen sendikaları, eğitim dernekleri ve üniversiteler ile birlikte çalışma yollarını mutlaka geliştirmelidir. Tarikatlarla yapılan tüm projeler iptal edilmelidir.
-
AKP iktidarının eğitimi dinselleştirme adına attığı tüm adımlar iptal edilmelidir. Çağdışı ÇEDES projesi, Müfredat değişikliği askıya alınmalıdır. Seçmeli dersler komedisi son verilmelidir. Okullarımızda evrensel laik, demokratik bilimsel eğitimin egemen olması, çocuklarımız özgürce gelişebilmeleri için her adım atılmalıdır.
-
CHP’li belediyelerin açtığı kreşler için çocuk psikolog ve pedagogların çabalarıyla insan, doğa sevgisi ve barış kültürünün içselleştirilmesine yönelik program ve yayınlar hazırlanmalıdır.
-
Taşımalı eğitim nedeniyle kapatılan tüm köy okulları açılmalıdır Atanamayan 600 bin öğretmenlerden bu köylere atama yapılmalıdır. Bu öğretmenlere göreve başlamadan önce köylerin sosyolojik yapısı, ziraat ve hayvancılıkla ilgili bilgiler içeren eğitim verilerek köylerdeki görevleri aktif hale getirilmeli, çeşitlendirilmelidir.
-
CHP, kısa bir süre içinde iktidar olduğunda eğitimde ne yapacağını çok açık ve net bir şekilde ortaya koymalı, bir “Eğitim Reformu” perspektifini topluma sunmalıdır. CHP, Köy Enstitülerini kuran parti olduğunu unutmamalı ve İsmail Hakkı Tonguç ile Hasan-Ali Yücel ortak aklını, emeğini her ortamda seslendirmelidir.
SONUÇ: CHP, tüm bu çalışmaları iktidara geldiğinde ne yapacağını içeren bir belgeye dönüşmesi için sistematik adımlar atmalıdır. Sonbaharda Ankara veya İstanbul’da üç gün sürecek paralel oturumlarla, farklı konu başlıklarıyla bir sempozyum düzenlemeli ve sempozyum sonuçları büyük grupta tartışılarak raporlandırmalıdır.