ARAMIZDAN AYRILIŞININ 86. YILDÖNÜMÜNDE MUSTAFA KEMAL’İ YENİDEN ANLAMAK

Prof. Dr. Kemal Kocabaş 11/11/2024 - 08:33:05

 

Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir.” Mustafa KEMAL

            10 Kasım 2024, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 86. yıldönümü. Mustafa Kemal, anti-emperyalist ulusal kurtuluş savaşı sonrası kurulan Cumhuriyetle birlikte orta çağı yaşayan ülkeyi yeni çağa ve aydınlanmaya taşıyan çağının en önemli kurucularından. İçinde yaşadığımız Cumhuriyetin temel değerlerinin örselendiği  kaotik ve ağır koşullarda Mustafa Kemal’i yeniden anlamak, Mustafa Kemal’i günümüze taşımak tarihsel ve güncel bir görev olarak karşımızda duruyor.

MUSTAFA KEMAL VE KÖYLÜLER

            Mustafa Kemal’i yeniden anlamak için kuruluş yıllarındaki konuşmaları önemli belgelerdir. Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk, köylüler ile ilgili 15 Temmuz 1921 tarihinde Ankara’da toplanan Maarif Kongresinde “Bu yurdun gerçek sahibi ve toplumumuzun büyük çoğunluğu köylüdür. İşte bu köylüdür ki, bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bundan ötürü, bizim izleyeceğimiz milli eğitim politikasının temeli, önce bilgisizliği gidermektir. Bir yandan bilgisizliği gidermeye çalışırken, öte yandan da yurt çocuklarını toplumsal ve ekonomik alanlarda etkin ve verimli kılmak için, gerekli olan bilgileri uygulayarak öğretme yöntemi ulusal eğitimimizin temelini oluşturmalıdır…” ifadeleriyle adeta Cumhuriyet Eğitim Devriminin hedeflerini sıralıyordu. Osmanlı’dan alınan yüzde 4-5  okuma-yazma oranıyla feodalizmin kıskacındaki toplumu akıl ve bilimi temel alan eğitim politikalarıyla dönüştürmek Cumhuriyetin temel hedefi oluyordu. Mustafa Kemal 1 Mart 1922’de  13 milyonluk  nüfusun yüzde seksenini  oluşturan köylüler için TBMM’de yaptığı konuşmada “Yedi asırdan beri cihanın dört köşesine sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini yabancı topraklarda bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna mukabil daima tahkir ve tezlil ile mukabele ettiğimiz ve bunca fedakarlık ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık ve cebbarlıkla uşak menzilesine indirmek istediğimiz bu asil sahibin huzurunda bugün ihtiramla hakiki vaziyetimizi alalım” diyerek Cumhuriyetin o dönemin ötekisi ve yoksulu  olan köylüler ile ilgili görüşlerini ifade ediyordu.

MUSTAFA KEMAL VE EĞİTİM

            Mustafa Kemal “Nasıl Bir Eğitim?” sorusunun yanıtını da TBMM’de 1 Mart 1923 tarihinde yaptığı konuşmada “Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için gereksiz bir süs, bir baskı aracı ya da bir uygarlık zevkinden çok, gerçek yaşamda başarıya ulaşmayı sağlayan, uygulanabilen, kullanılabilir bir aygıt haline getirmektir” şeklinde verir.  Bu açıklamalarda tarım toplumu insanını “uygulanabilir, kullanılabilir bilgiyi içselleştiren, bilgiyi hayatın gerçeklerinden” çıkaran modern toplum haline dönüştürmeyi hedefleyen uygulamalı eğitim öngörüleri olduğu çok açıktır. Mustafa Kemal’in bu öngörüleri, onun düşüncelerini 1940’lı yıllara taşıyan Hasan-Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un emeğiyle Köy Enstitüleri deneyiminde karşılık bulacaktır. Yücel ve Tonguç, Mustafa Kemal’i ve düşüncelerini çok iyi anlayarak ve geliştirerek onurla hayata geçirmişlerdir. Yıl 2024, niteliğini, işlevselliğini kaybeden, dinselleştirilen ve piyasalaşan bir eğitim sistemi. Kurucusunun öngörülerini kaybeden bir ülke. Laik ve bilimsel eğitimin tüm kazanımlarının kaybedildiği  bir döneme karşılık gelmektedir.

MUSTAFA KEMAL VE NASIL BİR İNSAN

            Mustafa Kemal, “Nasıl Bir İnsan?” sorusunun yanıtını da 26 Ağustos 1924 tarihindeki Muallimler Birliği toplantısında “Devrimler, sizin, sayın öğretmenler sizin, toplumda ve düşünce hayatımızda yapacağımız devrimlerdeki başarınızla gerçekleşecektir. Hiçbir zaman unutmayın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” ifadeleriyle ortaya koyar. Mustafa Kemal, tüm bu süreçlerin başarılmasının “Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir” ifadeleriyle  olanaklı hale geleceğini ifade eder. Hedef akıl ve bilimi referans alan özgür insanı, vicdanlı insanı eğitim yoluyla yetiştirmektir ve bu görev  de öğretmenlerdedir. Özgür insanların yetişmesindeki temel dinamiğin, demokratik bir toplum üretme düşü olduğu açıktır. Yıl 2024, nitelikli öğretmen yetiştirme heyecanını kaybeden, Cumhuriyetimizin bu öngörüsünden hiçbir iz kalmamış, eğitimin tüm basamaklarını dinselleştirerek  aksine biat eden insan yetiştirmeyi temel alan toplum mühendisliği öne çıkmıştır.

MUSTAFA KEMAL VE LAİKLİK

            Mustafa Kemal Cumhuriyetin temeli olan laiklik ilkesinin Anayasa’da yer almasını “Dine bağlı, din ve devlet işlerini bir arada yürütmeye çalışanlara teokratik idareler denir, bu çeşit idareler eninde sonunda çökmeye mahkumdur. Bugün dünyada bu şekilde idare edilen devletler dünyanın en geri kalmış ülkeleridir. Bunun için, laiklik ilkesini Anayasamızın en büyük ilkelerinden biri olarak kabul etmek ve buna dört elle sarılmak gerekir. Türk gençliğini bu ilkenin dışında yetiştirmeye yeltenecek olanlar, bu devlete, bu ulusa en büyük kötülüğü yapmış olanlardır” sözleriyle açıklar.  Mustafa Kemal yine 1924’de “ Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz”  ifadeleriyle  nasıl bir Cumhuriyeti hedeflediğini çok açık ve net olarak ortaya koyar. Laiklik ona göre çağdaşlığın, özgürlüğün temelidir. 2024  Türkiye’sinde Mustafa Kemal’in tüm bu öngörüleri yok edilmektedir. ÇEDES, Müfredat değişikliği, Öğretmenlik Meslek Kanunu gibi çalışmalarla dinsel eğitim yaygınlaştırılmaktadır. Okul ve caminin işlevi karıştırılarak bilimsel eğitimden hızla uzaklaşılmaktadır.  İçinde yaşadığımız dönemde laikliğin eğitimde, hukukta ve kamudaki örselenmelerinin yarattığı kaosu hepimiz her gün birlikte yaşıyoruz. Tüm bunlar  kabul edilebilir, sürdürülebilir  ülke politikaları asla olamaz. Mustafa Kemal’in “teokrasi” tanımını tüm yurttaşların tekrar düşünüp dikkate alması gerektiği açıktır. Evrensel dünyadan kopmamak, bir Ortadoğu ülkesi olmamak için Cumhuriyetin “demokratik hukuk devleti” ütopyası ülkenin aydınlık geleceği için yaşamsaldır.

MUSTAFA KEMAL VE BİLİMSEL EĞİTİM

            1935 yılında Mustafa Kemal, Milli Eğitim Bakanı olan Saffet Arıkan’a eğitimle ilgili beklentilerini, “ Türk çocuğunun kişiliğini doğuşundaki yaradılışından gelen niteliklerine dikkat ve özen göstererek oluşturmak, kafalarını ve zekalarını açmak, yaymak, genişletmek, sonra bu yetenekli çocuğun kafasına müspet bilim ve maddi teknik kavramla, yalnız teorik olarak değil, pratik araçlarla yerleştirmek. Bu çalışma sırasında çocuğun kafasındaki birikimleri, karakterindeki sağlamlıkları, duygularındaki yükseklik ve genişlikleri, onurları olduğu gibi, doğal bir şekle alıştırmak.” ifadeleriyle dile getirir. Görüldüğü gibi Mustafa Kemal, pedagojinin evrensel ilkeleriyle, çocuğun bütünsel gelişimini öngören bir eğitim sistemi düşünde. Yıl 2024, eğitim politikalarına yön verenlerin, bu öngörülerin ne kadar ötesinde olduklarını çok açık görebilmekteyiz. Bu anlamda Cumhuriyetin kurucusunun öngörüleri günümüze yeniden taşınmayı beklemektedir.

MUSTAFA KEMAL’İN SON İLETİLERİ

            Tarih 1 Kasım 1937, Mustafa Kemal’in TBMM açılış konuşmasında yine eğitim vardır: “Okuma yazma bilmeyen tek bir yurttaş bırakmamak, ülkenin büyük kalkınma savaşının ve yeni çatısının istediği teknik elemanları yetiştirmek, yurt sorunlarının dayandığı temel düşünceleri anlayacak, anlatacak, kuşaktan kuşağa yaşatacak birey ve kurumlar yaratmak” . Yaşama veda ederken bile  kafasında, yüreğinde hep aydınlık bir ülke düşü vardır. Mustafa Kemal’in bu ifadeleri bugün hala günceldir. Ülkenin çocukları arasında eğitim hakkından yararlanamayan  insan bırakmamak ülküsü Cumhuriyet Eğitim Devrimcilerinin temel hedefiydi. Son yıllarda eğitimde artan piyasalaşama, özel okulculuk ülke insanlarını kamusal, nitelikli eğitim hakkından mahrum bıraktığını acıyla izlemekteyiz.

SONUÇ OLARAK

            Bir kısa köşe yazısında özetlediğimiz gibi 2024’de Mustafa Kemal’in çağdaş, laik ve bağımsız Türkiye öngörüleri hala önemini korumaktadır. O nedenle aramızdan ayrılışının 86. yılında Mustafa Kemal’i hamasetle değil, akıl ve sağduyu ile yeniden anlamaya çalışmak, Cumhuriyetin kurucusunun öngörülerini anımsamak, geliştirmek ve günümüze taşımak bir görevdir. Unutulmamalıdır ki Mustafa Kemal Türkiye’dir ve düşün sistematiğinin günümüzdeki karşılığı demokratik hukuk devleti ve laik, demokratik bilimsel eğitimdir. Büyük Devrimci Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Eğitim Devrimi kahramanlarının anısına saygıyla…