"Cılavuz Köy Enstitüsü gerçekten bir cennetti, sıcak bir yuvaydı, yaşamdı. İnsan olduğumuzu orada anladık” Ümit KAFTANCIOĞLU
“Düziçi Köy Enstitüsünde deniz gibiydi öğrenmek, içine doğru gittikçe boyumuzun ne denli kısa olduğunu anlıyorduk… Enstitü kafa ile kol gücünün birleştirilip doğanın üzerine yürüyen bir okuldu…” Mehmet YOLAL
Yazıya, Köy Enstitüsü çıkışlı iki güzel insanın okul algılarını ifade eden sözleriyle başladım. Zira bugün hep eğitimi ve okulu tartışacağız. Köy Enstitüleri referansımız ise hala bize ışık olabilmekte… Türkiye; çok boyutlu bir kriz süreciyle yılın son ayına girdi. Dövizin yükselişi, zamlar ve ekonomik kriz, “Fırat Kalkanı” adı verilen operasyondan, terör olaylarından gelen can kayıp haberleri, Aladağ yangınının yarattığı travmalar, tarikat, cemaat yurtları, anayasa değişikliği, başkanlık tartışmaları ve açıklanan PISA-2015 sonuçlarıyla eğitimin iflasa geldiği nokta… Son derece yoğun ve o derece kaotik bir Türkiye fotoğrafı…
6 Aralık 2016 Salı günü bir grup arkadaşla beraber sabah erkenden Adana’ya uçtuk. Saat 13.00 dolaylarında da Toros’ların eteğinde 16 bin nüfuslu Aladağ’daydık. YKKED, ÇYDD, ADD, CKD üyelerinin düzenlediği ortak etkinlikte yangında kaybettiğimiz 11 kızımız için basın açıklaması yapıp ilgililerle görüşme hedeflenmişti. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Mersin, Adana şubelerinden arkadaşlarımız da vardı. Etkinliğe katılan yaklaşık 200 kişi ile olayın acısını bir kez daha yaşadık. Vasatlık, gerilik, bilimsizlik, duyarsızlık hepsi bir arada idi. Belediye başkanı ile görüştük. Bir yıl içinde YİBO inşaatının biteceğini, 300 kişilik bir yurt potansiyeli ile yurt sorununun çözüleceğini ifade etti. Aladağ’da ve yol üzerindeki köylerde açılan “Sohbet Evleri” tabelaları ilginçti. Kurumsallaşan bir muhafazakarlığın işaretleriydi sanki. Aladağ’dan hüzünle, 11 yoksul kızımızın acısıyla ayrılırken sosyal devletin çocukların nitelikli eğitim ve barınma hakkını tümüyle karşılaması zorunluluğu ve eğitimin tarikatlara-cemaatlara bırakılmaması gerektiği gerçeği bir kez daha düşün dünyamızda somutlaşmıştı.
7 Aralık 2016 tarihinde basında PISA-2015 sonuçları vardı. İlk kez eğitimin tümüyle iflasını gösteren sonuçlar medyada geniş bir şekilde yer alırken, pek çok köşe yazısına, TV haberine da yansımıştı. CHP’li Sezgin Tanrıkulu konuya ilişkin bir TBMM araştırma komisyonu kurulmasına yönelik bir önerge de verdi. 2003 yılından beri ülkenin eğitim sorunları üzerinde yazılar yazmaya çalışan bir öğretim üyesi olarak eğitimdeki dibe vuran, yerlerde sürünen bu nitelik kaybının geniş kitleler tarafından önemsenmesi şüphesiz olumlu bir gelişme… Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA nedir? Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından 2003 yılından beri üç yılda bir 15 yaş grubundaki öğrencilere uygulanan uluslararası bir sınavın adıdır. Geçen yıl 72 ülkede uygulandı… PISA-2015 sınavına OECD ülkelerinden 540 bin öğrenci, Türkiye’den ise 187 okuldan 5 bin 895 öğrenci katılır. PISA-2015 sonuçları Türkiye için tam bir hayal kırıklığı yarattı. Türkiye matematikte, 2012’de 44’üncü sıradaydı, 2015’de 49’uncu sıraya düştü. Fen bilimlerinde 43’üncü sıradan, 52’nci sıraya ve Türkçe okuyup anlamada 41’inci sıradan, 50’nciliğe geriledi. 35 OECD ülkesi arasında yerimiz ise 34. Sıra oldu, Türkiye’nin altında sadece Meksika var. Bu sonuçlarla Türkiye eğitim sistemi, 2003 seviyesine, tam 13 yıl öncesine geriledi. PISA-2015’e göre Fen bilimleri alanında OECD ortalaması 493 puan, Türkiye’nin ise 425 puan ve 72 ülke arasında 53’üncü… Matematik alanında OECD ortalaması 490, Türkiye 420 puanla 50. sırada…Okuma becerilerinde ise Türkiye 428 puanla 51. sırada… Romanya, Arnavutluk, Uruguay Türkiye’nin önünde. PISA’da yüksek performans gösteren öğrenci oranımız yüzde 1.6, düşük performans gösterenlerin oranı yüzde 31.2…
PISA sınavları, genç yaştaki öğrencilerin toplumsal yaşama tam katılımları için gereksinim duyulan temel bilgi ve beceri seviyelerini ölçmek amacını taşıyor. Okuma, temel matematik ve fen bilimleri konusundaki bilgi ve becerileri öğrencinin sadece öğrenme yeteneğini değil, öğrendiklerini bireysel yaşamında ve toplumsal yaşamda ne kadar kullanabildiği ve uygulayabildiğini ölçmeye yönelik. PISA bize, “Okuduğunu anlayabiliyor mu?” “Toplumsal yaşamın bir parçası olarak taşıması gereken çağdaş niteliklere uygun bir eğitime sahip mi?” “Analiz edebilme yeteneğine sahip mi?” “Karşısına çıkan sorunlara karşı, gündelik yaşamın meselelerine dönük nedensellik ilişkisi kurabiliyor mu?” “Çevresindekileri eleştirel çözümleme ve anlama yeteneğine sahip mi?” “Düşüncelerini, görüşlerini, fikirlerini yani kendini yeterli ölçüde ifade edebiliyor mu?” sorularının yanıtlarını veriyor.
Batılı ülkelerde PISA sonuçları çok hızlı bir şekilde ülke gündemine giriyor ve “PISA Şoku” denilen bir süreç yaşadıktan sonra önlemler almaya, eğitimi reforme etmeye yönelik çalışmalar yapılıyor. Türkiye’de 14 yıldan beri eğitim politikalarını yöneten siyasal iktidardan konuyla ilgili hiç bir tepki yok. Eğitim, bir ülkenin gelecek tasarımıdır. Bu sonuçlar ülkenin geleceğine ilişkin umutsuzluklar üretiyor. Siyasal iktidarın eğitim politikalarının iflasının somut kanıtıdır bu sonuçlar. Benzer sonuçları son altı yılın YGS sonuçlarında da görebiliyoruz. 2010 yılından beri yapılan YGS sınav ortalamaları: 40 soruda Türkçe ortalaması 19 civarında, fen ortalaması 40 soruda yaklaşık 3.5, matematik ortalaması 40 soruda yaklaşık 6-7, sosyal bilgiler ortalaması ise 40 soruda yaklaşık 11… PISA-2015 sonuçları ile YGS ortalamaları aynı sonuçları veriyor. İşlevselliğini, niteliğini kaybetmiş bir eğitim sistemi. Sorunun daha çok derslik yapıp, akıllı tahtalarla okulları donatmak olmadığı sonucu ortaya çıkıyor. Son 14 yılda siyasal iktidarın eğitim projeksiyonunda neler vardı? Evrensel pedagojinin gereği olan laik, demokratik, bilimsel eğitimden uzaklaşma gayretleri, dayatılarak çıkartılmış 4+4+4 ilköğretim yasası, rasyonel olmayan sayıda imam hatip okulu açılması, ülkenin tüm okullarını imam hatipleştirme çabaları, ilahiyat fakültesi çıkışlıları yandaş sendika aracılığıyla eğitim yöneticisi yapma uğraşıları, ülkenin en nitelikli liselerinin içini boşaltma çabaları, eğitimde piyasalaşma, ana okullarına kadar inen eğitimi dinselleştirme ve son 14 yılın sonucu PISA-2015 sonuçları. Türkiye ne yapmalı? PISA-2015 sonuçları, laik-demokratik-bilimsel eğitimden ayrıldıkça bu sonuçların daha da ağırlaşacağını ve eğitimin tümüyle işlevini kaybedeceğini göstermektedir. Çözüm okullarımızı tıpkı Köy Enstitülerinde olduğu gibi bir eğitim cennetine dönüştürmektir. Türkiye acilen bu durumu tartışmalı ve eğitim sorunlarını gündemine almalıdır...
Eğitimi yeniden hep beraber düşünmek zorundayız. Bilgi yükleme merkezli, ezberci, sınav merkezli eğitim sistemi yerine “anlamak ve soru sormak merkezli, soru sorabilen, merak eden, keşfetme heyecanı yaşayan, eleştirel düşünceyi” merkeze alan okulu ve eğitim düşünü üretmeliyiz. Öyle bir okul ve eğitim ki çocuğun doğuştan getirdiği tüm yetileri dışarı çıkaran, özgürleşme ve toplumsallaşma üreten bir sistem. PISA-2015 siyasal iktidara dinselleştirilmiş bir eğitimle ülkenin hiçbir hedefine ulaşamayacağı mesajını çok açık ve net veriyor. Ne dersiniz?