“Vaad mühendisliği”

Erdil Ünsal 31/08/2020 - 09:53:50

Türkiye’de geçmişten bugüne hayatımıza giren siyasiler seçmeni müşteri durumunda görmüşlerdir. Bu durumlarında bir değişiklik olmadan halktan oy almışlar almaya devam etmişlerdir. Halk, seçtiği milletvekilini tanımak için bir çaba göstermeyen önüne konan oy pusulasını soruşturmadan sandığa atan kitle olduğunu siyasiler saptamıştır. Müşterileri de onları yanıltmamışlardır. İcraatlerinden daha çok vaadlerini yerine getirmeyen, halkın umursamazlığını iyi etüd eden mühendislerdir siyasetçiler.

Özellikle, seçim dönemleri havada uçuşan vaatler, hedefler, kampanyalar her zaman gündemi işgal etmiştir. Siyasiler tarafından müşteri yerine konulma kaderi halk için her seçim öncesi ve sonrası bir değişim göstermemiştir. İçeriksiz seçim sistemi alaylı siyasi mühendisler tarafından böyle programlanmış ve uygulanmıştır.. Bir Marshal yardımı için, aşiretlerin oy potansiyeli için Köy Enistitülerinin kapatılmasına göz yuman halk hala aynı margarini yemektedir. Popülist siyaset dış borcu gün ve gün halkın sırtına yüklemiştir.

Çok geriye gitmeden, 1984’ten itibaren yaşadığımız seçimleri şöyle bir aklınızdan geçirin.

·       Haliç kokuyor! Bir başkan adayı kalkıp “Suyunuzu akıtacağım, çöpünüzü toplayacağım” ya da “Haliç’i gözlerim gibi mavi yapacağım” kampanyası yürütüldü.

·       Türk siyasi tarihinde pek çok kez meydanlara çıkmış Süleyman Demirel, unutulmaz vaatlerde bulunmuş bir isim. En akılda kalanı ise, 1991 seçimlerindeki unutulmazlar vaadi : “Ne verirlerse benden 5 fazlası!” Bu vaat işe yaradı ve Demirel vatandaştan yüzde 27 oy alarak iktidara geldi.

·       1991 seçimleri öncesinde, DYP’de Süleyman Demirel’in ekonomi kurmayı olarak siyasete adım atan Çiller’in vaat performansı Demirel’i aratmadı.Sivas katliamı sonrası "Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi. Benim başkanlığımda artık ölümlere son."  DYP-SHP hükümetinde ekonomiden sorumlu devlet bakanı olan Çiller; en geç 98'de Avrupa Birliği'ne tam üyeyiz. Herkese biri ev, biri araba olmak üzere iki anahtar vaat etti. “Her mahallede yüz trilyoner olacak” dedi. Bunu “Her köylüye traktör” sözü takip etti. Demirel sonrası başbakanlık koltuğuna oturdu ama verdiği sözleri yerine getirmedi…

·       3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde konser eşliğinde döner-ayranlı mitingler düzenleyen Genç Parti’nin kurucusu Cem Uzan’ın akılda kalan belli başlı vaatleri şöyleydi: “Her işsize 350 TL maaş verilecek. Mazot 1 TL olacak. Fındık 8 TL olacak. Üniversite sınavı kalkacak.Üniversite sayısı 4 katına çıkarılacak…”Oyu yüzde 8,5 da kaldı.İl il dolaşıp biraz daha dansöz oynatıp döner ekmek dağıtsaydı yüzde 10 barajını aşacaktı.

·       Necmettin Erbakan ise vaat yarışında rakiplerinden geri kalmadı. Seçmene 5 bin tank üreteceğiz deyip her ile bir havaalanı ve hızlı tren vaad etti.

·       CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı Murat Karayalçın, “Bilmem kaçıncı Murat içkiyi yasaklamış, ben de yoksulluğu yasaklıyorum” demişti. Hatta, hemşehrilik maaşı adı altında 90 bin aileye 600 TL maaş bağlama sözü vermişti.

·       Ordu’da bir belediye başkan adayının “Umumi tuvalet ve en ucuzundan hamam” vaadi akıllardan hâlâ çıkmıyor.

·       İzmir Konak’ta daha sonra adaylığı YSK tarafından iptal edilen CHP’li Kemal Karataş, tarihi Konak Meydanı’nı yıkıp Kızıl Meydan’a benzeyen yeni bir alan inşa edeceğini söylemişti. Saat Kulesi’nin yerini beğenmediğini de açıklamıştı.

·       Bir dönemin DSP Esenler adayı Zekeriya Beyaz, İstanbul’un kalabalığına çözüm olarak, yerli yabancı marketleri, alışveriş merkezlerini kentin dışına taşıyacağını söylüyordu.

·       2002 seçimlerine LDP’den katılan bir siyasetçimizdir. O dönemin atmosferini soluduğundan olsa gerek, iktidara gelmesi durumunda; halkımızın kanayan yarası, eşlerin tartışma sebebi, kardeşi kardeşe kırdıran, halkı küfre teşvik eden, “ofsayt illetini” kaldıracağını ve direkler arasındaki mesafeyi arttıracağını vaat etti...

·       Tayyip Erdoğan 18 yıl içinde 8 kez doğal gaz bulduk müjdesi verdi ama, müjdeyi göremedik.

Siyasiler, kalkınmayı ülke kalkınması için değil kendilerini kalkındırma olarak anladılar. 1980’lerden itibaren devletçi bir ekonomik ve siyasi modelden serbest piyasa ekonomisine ve liberal bir siyasi modele geçiş oluşturuldu. “Anayasa’yı bir kere delmekten bir şey olmaz” dedi T. Özal ama Anayasa delik deşik oldu. Kemal Derviş, Ilımlı İslam modeli dışarıdan empoze değişiklikler gündeme geldi.

Zeka ve ileriyi görme yetisi varsa o insanın çok eğitimli ve bilgili olması gerekmemektedir. Bir sanatta zeka ve beceri önemlidir. Ama, bir devlet adamlığına gelebilmek için sadece parasal güce sahip olmak ve siyasi oyunları bilmek ve bunları örtüştürmek yeterli olabilmektedir. Devlet adamlığı, ülkesinin, milli kaynaklarını, kültürünü, dinini, insan yapısını eğitim seviyesini asgaride çok iyi bilmeyi gerektirir ki, içte ve dışta olan olaylarda doğruya yakın kararlar alabilsin. Bizde ise siyaset, bir önceki işlevsiz, zaman zaman komik seçim vaadlerinin tekrarından öteye gidememe alışkanlığını sürdürmektedir.

Türkiye’de geçmişten bugüne hayatımıza giren siyasiler seçmeni müşteri durumunda görmüşlerdir. Bu durumlarında bir değişiklik olmadan halktan oy almışlar almaya devam etmişlerdir. Halk, seçtiği milletvekilini tanımak için bir çaba göstermeyen önüne konan oy pusulasını soruşturmadan sandığa atan kitle olduğunu siyasiler saptamıştır. Müşterileri de onları yanıltmamışlardır. İcraatlerinden daha çok vaadlerini yerine getirmeyen, halkın umursamazlığını iyi etüd eden mühendislerdir siyasetçiler.

Özellikle, seçim dönemleri havada uçuşan vaatler, hedefler, kampanyalar her zaman gündemi işgal etmiştir. Siyasiler tarafından müşteri yerine konulma kaderi halk için her seçim öncesi ve sonrası bir değişim göstermemiştir. İçeriksiz seçim sistemi alaylı siyasi mühendisler tarafından böyle programlanmış ve uygulanmıştır.. Bir Marshal yardımı için, aşiretlerin oy potansiyeli için Köy Enistitülerinin kapatılmasına göz yuman halk hala aynı margarini yemektedir. Popülist siyaset dış borcu gün ve gün halkın sırtına yüklemiştir.

Çok geriye gitmeden, 1984’ten itibaren yaşadığımız seçimleri şöyle bir aklınızdan geçirin.

·       Haliç kokuyor! Bir başkan adayı kalkıp “Suyunuzu akıtacağım, çöpünüzü toplayacağım” ya da “Haliç’i gözlerim gibi mavi yapacağım” kampanyası yürütüldü.

·       Türk siyasi tarihinde pek çok kez meydanlara çıkmış Süleyman Demirel, unutulmaz vaatlerde bulunmuş bir isim. En akılda kalanı ise, 1991 seçimlerindeki unutulmazlar vaadi : “Ne verirlerse benden 5 fazlası!” Bu vaat işe yaradı ve Demirel vatandaştan yüzde 27 oy alarak iktidara geldi.

·       1991 seçimleri öncesinde, DYP’de Süleyman Demirel’in ekonomi kurmayı olarak siyasete adım atan Çiller’in vaat performansı Demirel’i aratmadı.Sivas katliamı sonrası "Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi. Benim başkanlığımda artık ölümlere son."  DYP-SHP hükümetinde ekonomiden sorumlu devlet bakanı olan Çiller; en geç 98'de Avrupa Birliği'ne tam üyeyiz. Herkese biri ev, biri araba olmak üzere iki anahtar vaat etti. “Her mahallede yüz trilyoner olacak” dedi. Bunu “Her köylüye traktör” sözü takip etti. Demirel sonrası başbakanlık koltuğuna oturdu ama verdiği sözleri yerine getirmedi…

·       3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde konser eşliğinde döner-ayranlı mitingler düzenleyen Genç Parti’nin kurucusu Cem Uzan’ın akılda kalan belli başlı vaatleri şöyleydi: “Her işsize 350 TL maaş verilecek. Mazot 1 TL olacak. Fındık 8 TL olacak. Üniversite sınavı kalkacak.Üniversite sayısı 4 katına çıkarılacak…”Oyu yüzde 8,5 da kaldı.İl il dolaşıp biraz daha dansöz oynatıp döner ekmek dağıtsaydı yüzde 10 barajını aşacaktı.

·       Necmettin Erbakan ise vaat yarışında rakiplerinden geri kalmadı. Seçmene 5 bin tank üreteceğiz deyip her ile bir havaalanı ve hızlı tren vaad etti.

·       CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı Murat Karayalçın, “Bilmem kaçıncı Murat içkiyi yasaklamış, ben de yoksulluğu yasaklıyorum” demişti. Hatta, hemşehrilik maaşı adı altında 90 bin aileye 600 TL maaş bağlama sözü vermişti.

·       Ordu’da bir belediye başkan adayının “Umumi tuvalet ve en ucuzundan hamam” vaadi akıllardan hâlâ çıkmıyor.

·       İzmir Konak’ta daha sonra adaylığı YSK tarafından iptal edilen CHP’li Kemal Karataş, tarihi Konak Meydanı’nı yıkıp Kızıl Meydan’a benzeyen yeni bir alan inşa edeceğini söylemişti. Saat Kulesi’nin yerini beğenmediğini de açıklamıştı.

·       Bir dönemin DSP Esenler adayı Zekeriya Beyaz, İstanbul’un kalabalığına çözüm olarak, yerli yabancı marketleri, alışveriş merkezlerini kentin dışına taşıyacağını söylüyordu.

·       2002 seçimlerine LDP’den katılan bir siyasetçimizdir. O dönemin atmosferini soluduğundan olsa gerek, iktidara gelmesi durumunda; halkımızın kanayan yarası, eşlerin tartışma sebebi, kardeşi kardeşe kırdıran, halkı küfre teşvik eden, “ofsayt illetini” kaldıracağını ve direkler arasındaki mesafeyi arttıracağını vaat etti...

·       Tayyip Erdoğan 18 yıl içinde 8 kez doğal gaz bulduk müjdesi verdi ama, müjdeyi göremedik.

Siyasiler, kalkınmayı ülke kalkınması için değil kendilerini kalkındırma olarak anladılar. 1980’lerden itibaren devletçi bir ekonomik ve siyasi modelden serbest piyasa ekonomisine ve liberal bir siyasi modele geçiş oluşturuldu. “Anayasa’yı bir kere delmekten bir şey olmaz” dedi T. Özal ama Anayasa delik deşik oldu. Kemal Derviş, Ilımlı İslam modeli dışarıdan empoze değişiklikler gündeme geldi.

Zeka ve ileriyi görme yetisi varsa o insanın çok eğitimli ve bilgili olması gerekmemektedir. Bir sanatta zeka ve beceri önemlidir. Ama, bir devlet adamlığına gelebilmek için sadece parasal güce sahip olmak ve siyasi oyunları bilmek ve bunları örtüştürmek yeterli olabilmektedir. Devlet adamlığı, ülkesinin, milli kaynaklarını, kültürünü, dinini, insan yapısını eğitim seviyesini asgaride çok iyi bilmeyi gerektirir ki, içte ve dışta olan olaylarda doğruya yakın kararlar alabilsin. Bizde ise siyaset, bir önceki işlevsiz, zaman zaman komik seçim vaadlerinin tekrarından öteye gidememe alışkanlığını sürdürmektedir.