Uluslararası İlişkilerde Hesap Hatası ve Sonuçları

Erhan Ayaz 27/02/2020 - 08:11:21

 
Matematikçilere sorduğunuzda hayatın hemen her anında ve alanında hayatın sayılarla şekillendiğinden bahsederler. Hatta bu mantıkla size bir dünya rakam ile hesaplardan ortaya çıkan oranlar vererek ikna etmek amacında olurlar ki aslında pek de haksız değillerdir. Ben de aslında sosyal bilimlerin uluslararası ilişkiler alanında çalışan bir uzman olarak ki aslında matematiğin ya da daha özel anlamda istatistiğin uluslararası ilişkilerde çok değerli olduğuna inanıyorum. İstatistikle ilgili İngilizler “birçok şeyi gösterir ama asıl şeyi göstermez” derler. İşte uluslararası ilişkilerde o birçok şey çok önemlidir ki ülkenin güvenlik sorunlarından, ekonomik, sağlık sorunlarına birçok olgunun belirleyicisidir. 
Türkiye’nin son yıllarda dış politika tercihlerine baktığımızda birçok temel rakamların hiçe sayıldığını görüyoruz. Ayrıca sosyal bilimlerin kendi içerisinde kimi zaman 2+2 işleminin her zaman 4 olmayan mantığını yani belirsizlikleri ve karmaşıklığını eklediğimizde sonuç Suriye ve Libya örneğinde olduğu gibi arzu edilen noktadan çok uzakta oluyor.  S-400 meselesini de temel matematikten uzak bir hesap hatası olarak değerlendirmek mümkün ancak bu hatanın sonucunda üç yanlış bir doğruyu götürmeyi bırakın tüm sınavdan kalmamıza neden oluyor. Sadece Türkiye ordusunun tüm modernizasyonun dönüşüm maliyeti ile yıllardır dahil olduğu çok uluslu önemli projelerin maliyeti NATO ve standartlarıyla yapılmışken, tüm bunlara Rusya’nın Suriye ve Libya’daki siyasi tercihleri göz önüne aldığımızda S-400 tercihinde fazlaca hem matematik hem de mantık hataları mevcuttu; sonucun hüsran olması kaçınılmazdı. 
Türkiye hava savunma sistemi ihtiyacı noktasında ABD’den hak etmediği bir muamele gördü ancak bunun alternatifi Rusya’ya yanaşmak değildi. Çok konuşulmadı ancak Avrupa menşeili alternatifleri işin uzmanlarından bizzat dinledim. Türkiye içinde bulunduğu coğrafyanın yaşadığı sorunları içerisinde çok zor bir dönemden geçerken enerji anlamında bağlı olduğu bir ülkeye, eldeki onca veriye ve tercihe rağmen hayati bir meselede nasıl bu kadar bağlanmayı savunma politikası olarak belirledi anlamak çok güç. Bu bağlanmanın nedeni “değerli yalnızlık” gibi kavramlarla açıklanmaya çalışılmış olsa da sorunun temeli bölgede yapayalnız oluşumuz. Yapayalnız kalışımızın da bir çok dış politik tercihimiz kaynaklı olduğu ise saklanacak bir durum değil ki iktidarın değerli yalnızlık söyleminden de anlamak mümkün. 
Dış politikada reel politikten uzak hamaset dolu tercihlerin sonucunu er ya da geç alıyorsunuz ki ne yazık ki bu sonuçlar son zamanlarda Türkiye için çok maliyetli oluyor. Türkiye hamaset dolu gözlerle baktığı coğrafyada maliyetini doğru hesaplayamadığı birçok krizi aynı anda yaşıyor ve ne yazık ki bölgenin dengesini oluşturan matematiğin içine uygun olmayan şekilde adımlar atmaktan çekinmiyoruz. 
Özetle Türkiye doğru hesaplar yapamadığı Suriye krizinde özellikle küresel siyasetin önemli kırılma anlarındaki tercihlerinin aksine adeta dalgalara karşı yüzmeyi tercih etti. Ayrıca birçok gelgitlerle oluşturmaya çalıştığımız stratejimiz ise taktikten öteye gidemedi ve sahadaki sonuçları arzu edilenden çok uzak. Ne yazık ki bu durumu düzeltebilecek bir konjonktür ise şu an mevcut değil.  Kısaca zor zamanlardan geçiyoruz umarım ülke olarak bu zor süreci en kısa zamanda atlatabiliriz.