LİDER SAKSIDA YETİŞMEZ

Hüseyin Anıl 28/08/2021 - 09:22:41

 
Yıl 1989 idi, SHP'nin ilçe başkanıydım. Şimdiki Bodrum CHP ilçe binasının dörtte biri kadarcık, 3.5 x 3.5 metrekare küçücük bir odada devralmıştım partiyi.
  Kırık dökük, çatısı akan, harap, bakımsız bir bina, duvarında bir Atatürk posteri, bir masa, bir yönetici koltuğu, iki adet te konuk koltuğu vardı, birinin bacağı kırıktı. 
Haftada bir yönetim kurulu toplantısını yapacağımızda, yönetim kurulu üyelerine yetecek kadar sandalyeyi karşı kahveden alıp geliyor, çok rahatsız, tıkış tıkış oturuyorduk. 
Elbette yeni bir tefriş planlıyorduk ama, bu bir kaynak ve zaman meselesiydi. Ama yine de kör topal işlerimizi idare ediyorduk. 
Şimdilerde yapılanın tersine, belediyeden ve onun ruhsat, rüsum, harç ve benzeri maddi ilişkileri olan iş insanlarından zırnık kadar bir şey almak yasaklarımızın en başında geliyordu, bunu aklımızdan bile geçirmezdik..
Neyse uzatmayayım, 1990 yılında, bir şeker bayramı arefesi günü, bayram tatilini geçirmek üzere, Bodrum'a ANAP'lı içişleri bakanı Abdülkadir Aksu gelmişti. 
Akşam vakti, ANAP'tan ve Kaymakamlıktan aradılar, "bakan beyin yarınki bayramlaşma ziyaretleri programında, ANAP'tan sonra, belediyeden önce bayramlaşmaya size gelecek, bilginiz olsun" dediler.
Merhum ağabeyim, parti ilçe sekreteri Hüseyin Özalın ve sayman arkadaşım Mithat Ceylan'ı aradım, konuştuk, bir değerlendirme yapıp, konuyu diğer yönetim kurulu üyelerimize ve belediye başkanımız merhum Emin Anter'e de bilgi verip, "sabah bir buket çiçekle kapıda karşılayalım, odaya da, kolonya ve şeker koyalım" dedik ve ayrıldık. 
Sabah öğrendik ki, saat 10.00-11.00 arası bu ziyaret gerçekleşecekti.
Partiye en erken ben gideyim, partiyi açar, eksik gedik ne var bir bakarım diye vardığımda, belediye başkanımız Emin Anter lacivertler içinde çok şık bir vaziyette, kapının önünde bekliyordu. 
Karşılıklı günaydın deyip, hal hatır edip, kapıyı açtık, içeri girdik. 
Beş on dakika demeden, Hüseyin Özalın hediyelik çiçek buketiyle, Mithat'ta kolonya ve şekerle geldiler. Saat 10.00 olduğunda, diğer yönetim kurlu üyesi arkadaşlarımızla birlikte, 20-30 kişi olmuştuk. 
Herkes ayakta dikelişirken, on dakika içerisinde yine kahveden 15 kadar ödünç sandalye getirdik, koridordaki yaşlı partililerimizi oturttuk.
Aynı telaş, koridordan girişte bir önceki ve  bitişiğimizdeki bizim iki katımız büyüklüğündeki ANAP binasında da, belki daha heyecanla yaşanmaktaydı, aslına bakarsan, bakan, bir kapıdan çıkıp, bir kapıya girecekti...   
Bir ara dikkat ettim, Emin Anter heyecandan yerinde duramıyor, fır fır, dönüyor, sigara üstüne sigara yakıyordu, "abi ne oluyor, ne bu telaş" dedim, "Hüseyin bu adam içişleri bakanı, benim sicil amirim, hata yapmamamız lazım" diyordu...
"Emin Abi sen merak etme, senin ilçe başkanı bu kardeşine güven, öğretmenlikten, okul müdürlüğünden, ben bu işlerde tecrübeliyim, sıkıntı yapma" dedim. 
Bakan Abdülkadir Aksu ve beraberindekiler tam 11.00 gibi ANAP'a geldiler, yarım saat sonra da, SHP'nin kapısındaydı. Önce ben ilçe başkanı olarak, kendimi ve yanımdaki belediye başkanımızı tanıtıp, çiçeğimizi uzatıp, el sıkışıp, sonra da koridordaki ve odadaki herkesi tanıtıp ellerini sıktıktan sonra, bakan için ayırdığım sağlam koltuğa oturtmak istedim....ki.., Emin Anter kulağımın dibinde, "makamına oturt, makamına oturt, ayıp olur" diyordu. Ben hiç orralı olmadan çoktan bakanı planladığım konuk koltuğuna oturtmuştum.   
Çaylar içildi, birer şeker, arkasından kolonya tutuldu, dereden tepeden, havadan sudan, dem vurarak, bayramların birleştirici özelliğinden söz ederek, karşılıklı nezaket ölçülerinde, bu centilmen bayramlaşmayı bitiriyorduk, Belediye Başkanımız Emin Anter bakandan izin isteyerek, "efendim ben sizi belediyede bekliyor olacağım, izninizle çıkıyorum" diyerek çıkıp gitti. 
O'nun 10 dakika arkasından da, bakan herkese "allahaısmarladık" diyerek, kendisini kapıda bekleyen ANAP'lı heyetle ayrıldı.
Biz SHP'liler kendimizle baş başa kalmış, et ete odaya doluşmuştuk. 
Hüseyin Özalın Abim günün sorusunu sordu, "Hüseyin merek ettim, bakanın önünde, Başkan Anter senin kulağına hararetli hararetli ne dedi öyle?" diye sordu.
Ben de konuyu anlattım, "benim başkanlık koltuğuma bakanın oturtulmasını istedi, koltuğunu ona ver dedi " dedim. 
Büyücek, uzunca bir sessizlik oldu, "bu kötü odada yakışanı da oydu" diyenler oldu. Ben ayağa kalkıp, "arkadaşlar benim koltuğum SHP tüzel kişiliğinin koltuğudur, o koltuğu bana SHP üyeleri, sizler verdiniz, o koltuğa başka partili biri, bakan bile olsa oturamaz, ben oturtmam konuğumuz olur, konuk koltuğunda oturur," dedim.
Odada bulunan herkes, başta Hüseyin Özalın Abim, inanılmaz bir alkış koptu. O an kıpkırmızı kesilip, bir maçubiyet hissi ile güçlü bir gurur duygusu yaşamıştım.
Önderlik böyle bir şeydir, bugün nedense, sizlerle bunu paylaşmak istedim. İçgüdüsel bir şey değilse, belki de bir nedeni vardır.