“KKTC de Türk, Türkiye’de Suriyeli sorunu”

Erdil Ünsal 14/12/2018 - 07:39:53

Hatay bölgesinden ayrılıp bir ada haline gelen Kıbrıs adası 1571 yılından sonra yaklaşık 300 yılı aşkın bir süre Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Kıbrıs Adası’ndaki Türk nüfusu 1878 senesinde adanın İngiliz hâkimiyetine bırakılmasıyla sistematik olarak azaltılmıştır. Kıbrıs, 1878 – 1960 yılları arasında 82 yıl İngiliz idaresi altında kaldı. Bizler Kıbrıslı Türkler, İngiliz Sömürge dönemi yılları içinde dördüncü sınıf vatandaştık.
İngilizler birinci sınıf, Rumlar ikinci sınıf, Maronitler, Ermeniler ve Latinler üçüncü sınıf, biz ise en sonda idik. Nüfusumuzun, Maronitler, Ermeniler ve Latinler’in toplamından daha fazla olmasına karşın, onlar Hristiyan oldukları için bizlerden daha avantajlı konumdaydılar. (Prof Ata Altun)
 
Batılı toplumların kendinden olmayanları yanlarında görmek istemedikleri ve bunu önlemeye yönelik politikalara oy verecekleri gerçeği 60 yıldır anlatılmaktadır. Türkiye’nin bu yönde yürüttüğü politikaların Avrupa’nın belirlediği ve uyguladığı standartlara uymak çabası içerisinde yürütüldüğü görülmektedir. Buna karşın, Annan Planı dikkate alınmaksızın KKTC-Güney Kıbrıs sorunu halledilmeden G. Kıbrıs AB ye üye yapılmıştır.
 
KKTC raporunda eski K.Kıbrıs Türkleri bile kendi dillerinden ırklarından olan 1974 hareketinden sonra 1983 yılında tamamen adaya yerleştiren çoğu Karadeniz bölgesinden göçle gelen halkı hala büyük çoğunlukla kendi kültürlerinden saymamaktadır. Bu sistematik nüfus azaltılması Girit örneğinde olduğu gibi adadaki Türkler tamamen yok edilmeye ve ada Rumlaştırılmaya çalışılmıştır.  “Kıbrıslı” ve “Kıbrıslı Türk” konusunda yapılmış olan bir çalışmada farklı görüşlerden bu kavramlara yaklaşımlar üç başlıkta özetlenmektedir.
 
“Kuzey Kıbrıs’ta, 1974 sonrasında toplumsal kültür yapısında üç farklı durum ve görüş ortaya çıkmıştır. Birinci görüşe göre, Türkiye’den gelen kültürel kimlik ile Kıbrıs Türk’ü arasında kültürel ve siyasi bir ilişki ve de ikilem doğmuştur. İkinci ayırım, Kıbrıs Türk’ü ile Türkiye’den gelen Türkler arasında; dil, kültür, tarih ve coğrafi ayırımını nitelemek için Kıbrıs Türk’ü ve Türkiyeli şeklinde ifade edilebilecek bir görüş ortaya çıkmıştır. Üçüncü görüş ise Kıbrıs’taki Türkler ve Rumların 1571’de Türklerin gelmesinden 1974’e kadar bir arada yaşayarak ortak kültür oluşturdukları, ortak dil, tarih, kültür ve birlikte yaşama istekliği ile yeni bir kimlik meydana getirdikleri, bunun da adının ‘Kıbrıslılık’ olduğunu ileri süren görüş olup kültürel olmasa bile siyasi birlikteliğin sağlanabileceği savunulmaktadır” Kıbrıslı Türklerin göçmenlerle kent yaşamında karşılaştıklarında sorunlar sırasıyla; Suç ve şiddet, hırsızlık uyuşturucu kullanımı (%16,3), iletişim zorluğu (%14,9); diğer sorunlar (14,5); komşuluk ilişkileri (%6,9); olduğu söylenebilir. 1983 sonrası adaya getirilen göçmen Türk kesmı ile kültürel uyumsuzluklarını ileri süren % 40 lık ve iletişim sorunlarını ileri süren % 20 lik bir kesim verdır ki bu toplamda % 60 bulmaktadır. Bütün istatistiki veriler birlikte değerlendirildiğinde; Araştırmada Kıbrıslı Türklerin göçmenlere karşı mesafeli yaklaşımlarından söz etmek mümkündür. Kıbrıslı Türkler kendi kimliklerini baskın bir kimlik olarak görmek istemekte ve diğer göçmen kimliklere kapalı bir tavır sergilemektedir. (Karacaoğlu ve Reyhanoğlu, 2006: 156-157).
 
Kıbrıslı Türklerin kendilerini “özgün” bir kimlik olarak tanımlaması ve göçmenlerle yaşadıkları en önemli sorunun kültürel farklılıklar olması gibi faktörler göz önüne alındığında; “Kıbrıslı Türk Kimliği”nin baskın bir kimlik olarak ele alınması mümkün gözükmektedir.
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yürürlüğe giren protokole göre, Türkiye, 2018 yılı içinde KKTC'ye 2 milyar 187 milyon TL yardım yapacak. Bu yardımların 1 milyar 50 milyon TL'si ise hibe olacak.;
 
KKTC ye anavatan göçü çok yönlü ilişkiler ve etkileşimleri içeren göç süreci ile beraber ortaya çıkan sorunların, yine çok yönlü politikalar ve yaklaşımlarla ele alınması çok daha yerinde olacakken, sadece fiziki göçün sağlanması olarak algılanmış ve KKTC başkanı Akıncı “ne demek anavatanın parçasıyız biz ayrıyız” diyebilmiştir.
 
Bu çerçevede, aynı dili konuşan Türkiye’den adaya getirilen Türkiyeli göçmenlerle Kıbrıslı Türkler arasında kültürel ve iletişim sorunları hala devam ediyorsa, aynı dili konuşmayan Suriyeli göçmenlerin  sorununu önlemek mümkün olamayacaktır. Türküm And’ını yasaklamaya kalkan bir Türkiye’de Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sıkı çoğalma ile doğurduğu sorunlar hesap edilmemesi ümitsizliği arttırmaktadır. Almanya Şansölyesi Merkel’in  artık gençlerin önünü açmak için çekilmek istemine, Suriyelilere verdiği taviz sebebiyle oylarının azalması gösterildiği bir ortamda, çok çocuk yapmayı ,kumalığı, uyuşturucu kaçakçılığına ve kayıt dışı çalışmaya yol açan Suriye’liyi Hatay topraklarından çıkarmak güç değil, olanaksız olacaktır.