Kitapsever bir arkadaşım üç ay önce kitap okumayı çok sevdiğimi bildiği için ‘’ Charles Dıckens’in İki Şehrin Hikayesi adlı eserini okudunuz mu?’’ diye sorunca, ‘’ hayır okumadım ama yeni alacağım kitaplar listesinde adı yazılı ve bir an önce okumak isterim’’ cevabını verdim. Aslında bir yerde de utandım. Bu güzel romanın adını ve methini duymuştum ama elimde okunmayı bekleyen okunmamış çok sayıda kitaplardan sıra, dünya edebiyatının en önemli yapıtlarından biri olan İki Şehrin Hikayesi’ ne gelmemişti. Gecen hafta nihayet Can Yayınları tarafından basımı yapılan bu güzel romanı okuma fırsatım oldu. Zevkle okudum. Tavsiye ederim, okumadıysanız mutlaka okuyunuz.
Kitabın özeti:
1775 yılında Jarvis Lorry isimli bankacı Dover'e genç, güzel ve yarı Fransız olan Lucie Manette isimli kadınla buluşmak için seyahat eder. Oradan çift birlikte, Lucie'nin babası Alexandre Manette'yi kurtarmak için Paris'e hareket eder. Bir zamanlar başarılı bir doktor olan Manette bilinmeyen sebepten dolayı 18 yıl rezil Bastille hapishanesinde hapis yatmıştır. Şu anda serbest olup Ernest Defarge isimli eski bir hizmetçi onunla ilgilenir. Ernest Defarge ayrıca Paris'te yoksul bir yer olan Saint Antoine'da şarap dükkanı işletmektedir. Doktor Manette'nin uzun süre hapiste kalmasından dolayı psikolojisi iyi değildir bu yüzden çevresindekilerden çok da haberi yoktur. Genelde ayakkabı yapmakla meşgul olur. Kızı Lucie onu bulup yanına vardığında eskilere dair kafasında bir şeyler belirmeye başlar ve birlikte İngiltere'ye gitmek için oradan ayrılırlar.
5 yıl sonra, Lucie ve Manette, Londra'da bir ihanet davasında tanık olarak katılırlar. Davalı Charles Darnay isimli Fransız adamla Calais'ten geçerken buluşurlar. İlk başta Fransız ajanı olmakla suçlanır. Fakat son anda Darnay'ın hukuk ekibi kararın yanlış olduğunu ve tanığın yanlış bilgi verdiğini söylerler. Bu olasılığı Sydney Carton isimli Darnay'ın avukatlardan biri kanıtlar ve Darnay serbest kalır.
Bi kaç ay boyunca Darnay ve Carton, Manette'leri onların Londra'daki evlerinde ziyaret eder. İki adam da Lucie'ye aşık olurlar. Darnay nazik ve asıl biri olmasına karşın Carton alkolik ve toplumsal değerlere önem vermeyen biridir. Lucie ve Darnay nişanlandığında, Carton, Lucie'ye aşkını itiraf eder ve Lucie'ye onu hayatının sonuna kadar seveceğini onun hep yanında olacağına dair söz verir.
Bu esnada Fransa'da değişim devam etmektedir. Duruşmadan kısa bir süre sonra Darnay, ahlaksız ve acımasız bir asil olduğu ortaya çıkan Marquis St. Evrémonde isimli amcasını ziyaret etmişti. Ancak Darnay'ın ziyaret ettiği gece Marquis'un üzerinden geçerek öldürdüğü köylü bir çocuğun babası tarafından Marquis öldürülür. Marquis'u öldüren Gaspard isimli adam tutuklanır ve idam edilir.
Lucie, Darnay’ın gerçek adını öğrendikten sonra kısa bir düşünme evresi geçirmesine rağmen, Doktor Manette’nin izniyle Lucie ve Darnay evlenir. Bir kaç yıl mutlu bir hayat sürerler ve sonunda çiftin bir kız çocuğu olur. Kızları 6 yaşına geldiğinde Fransa'da ihtilal başlamak üzeredir; Defargeler bu ihtilale öncülük eder. Fransız köylüsü Bastille hapishanesini basar ve gardiyanları öldürür. Şiddet hükümet çalışanlarının öldürülmesiyle ve Marquis'in eski köşkünün kundaklanmasıyla devam eder.