Eski Mısır-Peru Tarih Benzerliği

Erdil Ünsal 11/04/2017 - 11:22:12

Sümerler'in büyük tanrılarını ifade etmek için kullanılan ve insan formunda yapılan Annunaki heykellerinde merak uyandıran çanta tasvirinin Orta Amerika'daki heykellerde de bulunması merak uyandırıyor. Meksika'nın Tobasco eyaletinde bulunan La Venta arkeolojik sitesinde, Mezoamerika'nın eski kültürlerinde görülen "Quetzalcoatl" adlı tanrı aynı el çantasını taşıyor. Orta Amerika'da 496-1122 yılları arasında hüküm sürdüğü düşünülen Toltec İmparatorluğu'nun başkenti olduğu sırada zirveye ulaşan ve önemli bir dini merkez olan Tula kentinde görülen ve Toltec savaşçılarının tasvir edildiği Atlantean heykellerinde bu el çantasını görmek mümkün. El çantasının içinde ne olduğu da en büyük merak konularından biri. Annunaki heykellerindeki kol saatine benzer betimlemeler de merak uyandıran diğer unsurlar arasında yer alıyor. Bugünkü teknolojiyle Kuzey Atlantik bölgesinde Atlantis'in haritası da çıkarılmıştır. Jeolojik olarak da kabul edilen diğer kanıtlar ise söyle. Dünya insanları, ilk kolonilerini, Pasifik Okyanusu üzerinde bulunan, Lemurya Kıtası (MU) denilen yerde kurdular. İnsanın beş ırkının bu kıtada yaratıldığı ve sonraları Dünya'ya yayıldıkları söylenir. İlk koloninin kurucuları olan bu insanlar, hayatın tüm düzeylerinde demokratik ilkelerin geçerli olduğu bir Lyra / Syrius uygarlığı oluşturdular. Sonraki 850.000 yıl boyunca Lemuryalılar, bir dizi yavru imparatorluklar kurarak Dünya'ya yayılmaya başladılar. Bu yavru imparatorlukların en önemlisi, Atlantik Okyanusu'nun ortasında bulunan kocaman bir ada olan Atlantis'ti. Atlantis'in batısında Kuzey ve Orta Amerika, doğusunda ise Avrupa ve Kuzeybatı Afrika yer alıyordu. Yüzölçümü, bugünkü Avrupa ve Rusya'nın birleşik yüz ölçümlerine eşitti. Wegner'in teorisine dayandırarak anlatmak gerekirse; paleozoik dönem sonunda bütün kıtalar yanyana bulunmaktaydı ve ortak bir dünya kıtasını oluşturmaktaydı. Büyük bir dünya okyanusu da bu dev kıtayı çevreliyordu. Daha sonra dünya kıtası önce kuzey ve güney kıtaları olarak ikiye bölündü. Kuzeydekine Laurasia güneydekine ise Gondwana adı verildi ve bu iki kıtayı birbirinden ayıran denize de “Tetis denizi” adı verildi. Mezozik çağda Anadolu'nun bulunduğu yerde varlık gösteren okyanustan hallice bir deniz, zaman içinde orojenik hareketler sebebiyle kuzeye ve güneye doğru açılmış, o bölgede Anadolu ortaya çıkmıştır. Denizin varlığının en büyük kanıtlarından biri, Ankara'da bulunmuş olan ve şimdilerde maden tetkik arama müzesi'nde korunan devasa boyutlardaki deniz kabuğu fosilidir. Eski Mısır /Afrika) ile eski İnka medeniyeti (Güney Amerika) daki tarihi yazıtlarda birbirinden çok uzak medeniyetler olmalarına aralarında kültürel temas olmamasına karşın benzer sanatsal, mimari, mitolojik ve dini sembol vari özellikler taşıması ilginç  bulunmaktadır.

Bu benzerlikler kayıp “Atlantik” şehrinin var olduğu ve Golden Age altın çağ zamanında ebeveyn ilişkisi ile benzerlikler iletildiğini Victoriya zamanı bilim adamlarınca iddia edilmektedir.

-Piramit yapma , piramit içerisine ölülerini mumyalayarak ve yanına özel eşya ve yiyecek maddesi koyarak saklama,

- Mumyalarda elleri çapraz yapma hayat ile ölüm arasında çapraz ilişki olduğunu simgelemesi. Öteki dünyada da yüzü korumak için altın ölüm tören maskesi ile gömülme. Boyun kolyesi.

-Benzer duvar işçiliği bombe ve taş kırma ile şekil verme, yarım silindir kesitli temple girişi

-Dikdörtgen kapı. İkiz dikdörtgen kapı “Nirvana” ya ulaşmayı sembole etmektedir.

-Obelisks (With Hieroglyphics) Hiyorilfyazılı sütün ve dikilitaş, Solar Religion, Dini sembol güneş tasviri, baş motifi ortasında hayvan resmi kullanma. Sütün yapımında 2-3 ton ağırlığında taş ve duvar yapıtlarında metal klips kullanma. Simetrik bir benzer sanat göze çarpmaktadır.

Milattan önce 10000 yılına uzanan Göbeklitepe tarihteki en eski ve en büyük ibadet merkezi olarak biliniyor. Göbeklitepe İngiltere'de bulunan Stonehenge'den 7000, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl daha eski. Ayrıca yerleşik hayata geçişi temsil eden kültür bitkisi buğdayın atasına da Göbeklitepe eteklerinde rastlanmıştır. İnşa edildikten 1000 yıl sonra üstleri insanlar tarafından kapatılarak gömülen bu tapınaklar yeniden gün ışığına çıkıyor.

Birbirinden bağımsız olarak devam eden araştırmalar ve bilimsel çalışmalar, belirli bazı simgelerin tarih öncesi antik kültürlerde ortak kullanıldığını ortaya koyuyor. Bu da aynı evrensel bilgileri ve küresel sistemi, birbirlerinden habersiz (!) olarak nasıl paylaştıkları sorusunu akla getiriyor. Tarihin yeni baştan yazılması için pek çok neden var. Bu listede tarih öncesi medeniyetlerin, aralarındaki mesafe ne kadar uzak ve birbirlerinden ne kadar farklı kültürler, olursa olsunlar; toplumların sanki böyle bir ayrım yokmuşçasına evrensel olarak paylaştıkları bilimsel ve teknolojik benzerlikleri var. Neden böylesi küçük metal kenetlere ve ölüm törenlerinde benzer tasvirlere ihtiyaç duymuşlardı? Yivli T biçimli kenet kullanımı Bolivya’dan Kamboçya’ya, Mısır’dan Japonya’ya, Hindistan’dan Tunus’a kadar pek çok antikçağ anıtında ve panthenonlarda bulunuyor. Bazı bilim insanları bunların törensel etkinlikler için kullanıldığını söylerken, bazıları da, blokların doğru pozisyonda sertleşmesini sağlamaya yaradığını söylüyor. Bu metal kenetler, modern mekaniklerin yapamadığı şekilde devasa taş blokları itinayla bir arada tutmaya devam ediyor. Binlerce kilometre uzakta aynı çanta!

Mezopotamya’da M.Ö. 4000-2000 yılları arasında hüküm süren Sümerler’in tanrı tasvirinde görülen gizemli çantanın, Orta Amerika uygarlıklarında da yer alması şaşırtıyor. Bütün bu benzer özelliklerin birbirinden çok uzakta olan Antik Mısır ile Peru kalıntılarında olması, Atlantis kıtasının (ada) varlığını kanıtlamakta ve o zamanlarda arada okyanus olmadığından bu uzak medeniyetlerin kara yoluyla temasları olduğunu uzmanlar ileri sürmektedir.