DUDAKTAN KALBE

TURGAY MUTLU 18/08/2020 - 10:22:58

 

              Reşat Nuri Güntekin’in 1925’te yazdığı ‘’Dudaktan Kalbe’’ adlı eseri, Çalıkuşu’ndan sonra en çok ilgi gören, okunan, harika bir aşk romanıdır. Örf, adet tanıtımını yapmada ve kişilik canlandırmada başarılı, duygusal ve sevgi dolu bir roman. Şarkılara, sinema filmlerine, dizilere ve nostaljik romantizmimize bolca konu olmuş aşkların unutulmaz romanlarından biri. Yıllar önce Cüneyt Arkın ve Hülya Koçyiğit’in başrolünü paylaştıkları Dudaktan Kalbe sinema filmini hayal meyal hatırlıyorum. Daha sonraki yıllarda Aslı Tandoğan, Burak Hakkı ve Yiğit Özşener’in başrolünü oynadıkları tv dizisini izleyince filminde etkisiyle de kitabı okumaya karar verdim. Dizide Fadik Sevin Atasoy, Özge Özder ve Köksal Engür’de rol almıştı. Çokta başarılı oyunculardı. Kitabı, dört günde Bağla Koyunda severek zevkle okudum. Lamia karakteri çok güçlü, etkili ve sürükleyici bir kitap kahramanı olarak karşınıza çıkıyor ve buda kitabın okunmasında akıcılık kazandırıyor. Kitabın sonu,  filmlerdeki ve dizilerdeki gibi yumuşak geçiş sağlamadığı için çok hüzünleniyorsunuz. Ağlamamak elde değil. En çokta küçük kız Mebrure için üzülüyorsunuz. Lamia’lar ülkemizde halen daha var ve yaşıyorlar. Acı çeken, çocuğu ve ailesi için katlanan, sevdası ve sevdiği için kendini feda eden kadın tipleri, kınalı yapıncaklar çokça var.

Kınalı yapıncak aslında benekli bir üzüm çeşididir. Yöremizde de bolca yetişir ve çok lezzetli bir üzüm türüdür. Çok severim. Romandaki kınalı yapıncak adı da Lamia’ya yüzündeki çiller nedeniyle Hüseyin Kenan tarafından takılan isimdir.

                  Kitabın özeti: Saip Paşa İzmir’in önde gelen tanınmış kişilerinden, belediye başkanlığı yapmış birisidir. Saip Paşa’nın yeğeni Hüseyin Kenan dayısının zoruyla mühendis olmuş daha sonra annesinin dükkanını satıp Avrupa’ya müzik eğitimi almaya gitmiştir. Güzel Keman çalan Hüseyin Kenan müzikteki yeteneğini batı dünyasına kabul ettirmiştir. Dayısının ısrarıyla çocukluğunun geçtiği şehre, İzmir’e gelir. Saip Paşa vaktiyle haylaz bir oğlan diye bildiği Hüseyin Kenan’la şimdi övünmekte, ziyafetler düzenleyerek bu ünlü besteciye yakınlığını göstermekten zevk duymaktadır. Bütün bu kalabalıktan ve şatafattan sıkılan Hüseyin Kenan Bozyaka’ya giderek dinlenmek ister. Bozyaka’da ‘’Kınalı Yapıncakla tanışır.’’ Lamia’ya hafif çilli yüzünden dolayı Hüseyin Kenan kınalı yapıncak ismini takmıştır. Hüseyin Kenan evli bir kadın olan Nimet Hanıma kur yapmaktadır. Burası küçük bir kasaba olduğu için dedikodulardan kurtulmak için de Lamia’ya yakınlık gösterir gibi görünmektedir.

                  Hüseyin Kenan yaz bitince İstanbul’a döner. Niyeti Prenses Cavidan’la evlenmektir. Hüseyin Kenan prensesin Mısır’a gittiği sırada tekrar İzmir’e döner. Orada Lamia ile aralarında yakınlaşma başlar ve Lamia’ya sahip olur. Daha sonra Lamia ile evlenmek istediğini söyler. Fakat Lamia, bunu vazife icabı yaptığını düşünerek evlenme teklifini kabul etmez. Lamia hamileliğini üç ay sonra öğrenir ve intihar etmek ister. İntihardan kurtarılır, Kütahya’ya akrabasının yanına gönderilir. Lamia kızı Mebrure’yi orada doğurur. Hayli maceralı geçen günlerden sonra birisiyle evlenir. Bu sırada kocasının yeğeni Doktor Vedat Kütahya’ya gelir. Lamia Hüseyin Kenan’ın Prenses ile evlendiğini Doktor Vedat’tan duyar. Lamia kocasından ayrılır. Vedat onunla evlenmek istese de reddeder. Kızıyla İstanbul’a gelir. Kısa bir süre Vedat’ta İstanbul’a gelir. Bir gün Vedat’ın muayenesinde Hüseyin Kenan’la Lamia karşılaşır. Hüseyin Kenan Lamia’yı sevdiğini geç fark etmiş evlilik hayatında mutlu olmamıştır. Vedat’ın Lamia ile evleneceğini duyan Hüseyin Kenan intihar eder ve Lamia’ya kavuşamaz. Yanlış yer ve zamanda yaşanmış derin bir aşkın, verdiği acılara göz önüne seren bu muhteşem eseri mutlaka okuyunuz…